MEÂL, TEFSİR…

MEÂL, TEFSİR…Günümüze kadar daha iyi anlaşılması maksadıyla binlerce Kur’anı kerim meali ve tefsiri yazılmıştır. Zamanımız da da onlarca meal ile karşı karşıya gelmekteyiz. Meal terimini Muhammed  Hamdi Elmamılı merhum istılahi  yani  dini  mana  olarak  şöyle  tanımlar: Meal, bir  sözün  manasının her  yönüyle  aynını  değil de biraz  noksanıyla,  eksiğiyle ifade  etmektir. Mutlak surette Kur’anı kerim eksik ve noksanlıklaredan münezzeh olduğu için okuduğumuz bir meal ile kendi kafamıza göre hüküm çıkarma yanlışına düşmekten kaçınırız. O sebepten günümüze kadar yine binlerce yazılmış tefsir çalışmalarından ayeti kerimeleri daha iyi anlamaya gayret ederiz. Kur’anı kerimi tefsir eden yorumlayan müfessirlerden edindiğimiz bilgilere göre: Kur’anı kerim’deki hükümler genel olarak ikiye ayrılır: Manasi açık ayetlere *Muhkem* denir. Ibaresinde, birçok manaya gelme noktasından ihtimal bulunan ayetlere *Müteşabih* denilmistir. Dolayısıyla kitabımızın mealini okuyalım ama izahını ise bir tefsire müracaat ederek faydalanalım böyle olursa daha isabetli olur düşüncesindeyiz…

Kısaca ifade edecek olursak; Tefsir: Ayeti kerimeyi, nüzûl sebepleri ve diğer açıklayıcı yönlerini dikkate alarak en ince ayrıntısıyla açıklamaktır. Ayetten murad olunan anlamın, öyle olduğunu kesin olarak söylemek ve o manânın kastedildiğine Allah Teâlâ’yı şahit tutmaktır. Bu şekilde yapılan tefsir şayet sağlam ve kesin bir delile dayanıyorsa doğrudur; dayanmıyorsa yasaklanmış olan rey tefsiri türündendir. Kur’anı Kerîm’in tefsirine büyük bir ihtiyaç vardır. Bilindiği gibi, Kur’anı kerim bir belâğat mucizesidir, birçok meseleleri, hükümleri pek açık lafızlarla beyân buyurmuştur. Fakat ilmî, edebî, ahlâkî, hukukî, sosyal hakikatlerine kadar açık bir tarzda yazılmış olurlarsa olsunlar; yine bunları herkes gereği gibi anlayamaz; bu hususta şerhlere, izahlara ihtiyaç görülür. Bunun içindir ki, en beliğ ediplerin, en güçlü yazarların eserleri hakkında birçok şerhler, haşiyeler yazılmıştır. Bununla beraber, herhangi bir mesele, birçok meselelerle ilgili olabilir. Mütehassıs olmayanlar bu ilgiyi göremezler. Bu meseleleri bir arada düşünmeye ve mütalâaya muktedir olamazlar. Müfessirler ise, her meseleyi izah eder ve o mesele ile ilgili olan diğer meseleleri de ortaya koyar. Artık bu hususta bilinmesi gereken maddeler bir tablo halinde müfessirler tarafından gözler önüne serilir…

Bu sebeblerden dolayı manası açık ve gizli olan ayetleri müfessirler anlaşılır bi güzellikte, İbni Abbas dan(ra) başlayarak izah etmeye ğayret sarfederler. Bilindiği gibi, Muhkem ve mütesabih ayetler konusunda, Allahû teâla (cc) mü’minleri uyarmıştır, örneğin Ali imran suresi ayet. 7. de mealen şöyle buyurulmaktadır: ***Sana Kitabı indiren O’dur. Kur’an’ın bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar…***Bu sebeple herkes, Kur’anı kerimi yeterince anlayamaz. Müfessirler her mü’minin daha iyi anlaması için, Kur’an lafızlarının, ibarelerinin inceliklerini, ibret verici noktasına işaret edilen bir kıssayı teferruatlı bir şekilde izah eder. Ayette geçen lafızlara ait incelemeleri yapar, kelimelerin ve terkiplerin hakiki, mecazî ve kinayeli manalarını, işaretlerini, delâletlerini gösterir, Kıssalara, olaylara dair yeterli derecede bilgi verirler. Böylece Kur’an’ın hakikatları, güzellikleri büyük bir açıklıkla ortaya çıkarılmış olur…

Kardeşlerim,Kur’anı kerim mucizil beyândır. Kur’an-ı Kerîm’in muciz olması. Benzerini getirmek isteyenleri aciz bırakması Peygamberliğin ilanı ile birlikte muhataplara meydana okunarak ortaya konan ve insanları acze düşüren olağanüstü şeye mucize denir. Kur’an’ın icazıyla, Kur’an’ın bu yönü kastedilmektedir. Allah her peygambere, peygamberliğim isbat etmek için bu tür mucizeler vermiştir.Kur’an, peygamber efendimizin (sav) mucizesidir ve mucize yönü kıyamete kadar kalıcıdır. Diğer peygamberlere verilen mucizelerin kalıcılık yönü yoktur. Onların mucizeleri, dönemlerinin tamamlanmasıyla son bulmaktadır. Aslında son peygamberin mucizesinin kalıcı ve sürekli olması, tabii, hatta gereklidir. Bu yönüyle hangi meslek erbabı olursa olsun Kur’anı kerimi anlamak, kavramak isteyenler önce mealini sonra tefsirini okurlarsa mutlaka kalplerine yerleşecek olan iman nuru kalıcı olacaktır. Sadece mealiyle yetinip kendi indi görüşlerimizle hareket edip sapkınlardan olmayalım. Kur’an mucizesinden faydalanmaya ğayret edelim iki cihanda kaybedenlerden olmayalım inşaallah…Buharide zikri geçen bir hadis mealen şöyledir:**Hiç bir peygamber yoktur ki, zamanındaki insanların inandıkları mucizeler kendisine verilmiş olmasın. Mucize olarak bana verilen ise, bana vahyettiği Kur’an’dır. Dilerim ki kıyamet günü peşinden gideni en çok olan, ben olunum…**Bizim için de şereflerin en büyüğü Rasulullahın(sav) ümmeti olmamız, şükürler olsun…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert