Rüşvet, Ister memur ve ya amir, günümüzde belediye başkanı ve arkadaşlarına isnat edildiği gibi, ya da her hangi bir resmi görevlinin haksızlıkla, şeref ve haysiyetini düşünmeden, menfaat, çıkar sağlamak amacıyla, kendi inisiyatifini kullanıp yasal olmayan işleri *kılıfına uydurarak* çarpıtması; en berbat, rezil, pespâye ahlaksızlık örneğidir. Rüşvet fiili herhangi bir hakkı araştırmak, bir işi yoluna koymak için de alınamaz. Müessesede yapmış olduğu her türlü görev, iş, uğraş zaten memurun görevidir. Devlet memurlarının hediye almaları da kesinlikle kabul edilemez ve rüşvet hükmünde ifadesini bulmuştur. Günümüzde bazı memurların serzenişi şöyle: *eğer sadece maaşa kaldıysak yandık…* Bu ve buna benzer serzenişler bir memur, amir için rüşvet almalarına katiyyen mazeret teşkil etmez. Maaşı az bulan kişi en baştan o işe razı olmaması gerekirdi. Dolayısıyla toplum düzenini hiç kimsenin rüşveti alan da olsa, veren de olsa bozmaya hakkı yoktur. Rabbim bizleri helal olana kanaat eden kullarıyla beraber haşreylesin…
Manâ itibarıyla*Rüşvet: haksız bir menfaat elde etmek için kişilere çıkar sağlama ya da haklı olduğunun isbatıyla, kendi lehine hüküm vermesi için hâkime verilen mal veya para; başkasının malını haksızlıkla yeme rezilliğidir. Tabiidir ki bu tür haram yolların biri olan rüşvet’le veya hak edilmeyen bir menfaat ele geçirilmekte veya başkasının hakkına *tecavüz* etmekle oluşan bu rezil eylem helâl olan kazancımızı haram yapmaktadır. Bunlara ilâveten, birinin malını çalmak ve ya izinsiz olarak almak, şeref ve haysiyetini lekelemek, insanları şaka ile de olsa üzmek veya korkutmak, aldatmak, rüşvet alıp vermek, borcunu geciktirmek veya ödememek gibi hususlar, hep kul hakkını ihlâl eden yasaklanmış fiillerdir. Bu eylemlerin yasak kapsamında olduğunu biz müslümanlar, Kur’anı kerimden öğreniyoruz. Rabbim bizleri helal’inden kazanıp, helâl lokma ile beslenen, haram yollara set çekip, haram olan fiillere yanaşmayan kullarından eylesin…
Ekonomik ve toplumsal bir illet olarak karşımızda dikilen*Rüşvet* hastalığı, her türlü işlerinde kolaycılığı meslek edinen önünü ve arkasını düşünmeyen sadece anı yaşama, O günü kurtarma çabasıyla haksız iken haklı olma amacını taşıyan insanların aldanışı yalnız kendisini bağlamayan sakat bir fiilidir. Rüşvet alma ya da verme hastalığı aracılık yapan için de haram olan bir âmeldir. Rüşvet illetinin özellikle devlet dairelerine ve tabiidir ki, adaletin sembol müessesesi olan mahkeme’lere, adliye kurumuna girmesi çok büyük bir suç ve hatta toplumsal yıkımdır. Tirmizi’nin zamanımıza ulaştırdığı hadis ğayet açıktır mealen: ** Hüküm vermede rüşvet verene ve alana Allah lânet etsin…** Peygamber efendimiz (sav) bir başka hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Helâl, Allahın, kitabında helal kıldıklarıdır. haram ise, Allahın, kitabında haram ettikleridir…İlâ ahir…** Akıl niğmetiyle donatılan yaratılmışların en şereflisi olan insan yalnız *Helal* olan âmelleri işlerse şerefini muhafaza etmiş etmiş olur inancındayız…
Kardeşlerim,*Rüşvet* toplumsal bir yara’dır. Rüşvet hastalığı insanların birbirlerine olan *güven* duyğularının katilidir. Rüşvet illeti insanın en yakınından dahi şüphe edeceği vâhim bir kötülüktür. Tabiiki *Rüşvet* maraz olarak sadece günümüzün meselesi değil, uzun bir tarihi geçmişi vardır. Örneğin, Yıldırım Bayezid zamanındaki *Kadı* makamını işğal edenlerin rüşvet yemeleri ya da Fuzuli’nin bir beyitinde olduğu gibi: *Selam verdim almadılar rüşvet değildir deyu…*gibi durumlar yaşanmış ve de belki kıyamete kadar da yaşanacaktır. Lakin yapılan bir husus o uygulamanın her zaman diliminde haram bir fiil olduğu gerçeğini örtemez inancını taşıyoruz. *Rüşvet* her zaman diliminde toplumsal bir hastalıktır. Rüşvetin yaygınlaştığı yerlerde insanların birbirine ve devlete karşı besledikleri güven duyğusu yok olur. Şeref ve haysiyet yerlerde sürünmeye devam eder. Allah korusun bu rezil huy başkalarına da sirayet edeceğinden bu günahın altından kollay kolay kalkamayız. Rabbim bizleri yalnız hayırlı âmeliyle anılan kullarından eylesin…
Sermedkadir…