METOD, USÜL, SİSTEM…

METOD, USÜL, SİSTEM:KAVLİ  LEYYİN… İnsanoğlu inandığı bir amaca, ğayeye, hedefe ulaşabilmek için mutlaka bir YOL, Yöntem, takib edilen tarz, stil, içine düştüğü sorunları çözmek için geliştirilen bir sistemi tâkip etmekle yükümlüdür. Herhangi bir işlemin özüne ulaşabilmek için çözüm üretici bir sistemi takip etme gerekmektedir. METODOLOJİ diye ifade ettiğimiz yöntem bilimi bir ğayeye vasıl olma adına izlenen yolu açıklayan ilmi bir tabirdir. USÜL ilmi de dini bağlamda; Delillerden nasıl hüküm  çıkarıldığını öğreten ilim olarak İslam alimleri tarafından sonraki nesillere aktarılmıştır. Bizler, USÜL ilmininin eğitimini almadan hiç bir İLMİ dalda başarı katedemeyiz. Tefsir ilmi, Hadis ilmi, Fıkıh ilmi…ancak USÜL ilmi alındıktan sonra mütalaa edilmelidir. Her ilmin kendi bünyesinde belli kaide, kural, yöntem ve izlenecek metodları vardır. Aslında hayatın tümü kural, kaide ve belli bir USÜL çerçevesinde devam eder. Örneğin, İbadet, İtaat, Teslimiyet, Yemek, içmek, yatıp kalkmak, giyim kuşam, konuşma, dinleme…yaptığımız her âmeli belli bir USÜL dairesinde gerçekleştiririz…Muvatta’da bizlere ulaştırılan hadis mealen şöyledir:** Size iki şey bıraktım, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız: Allahın KİTABI ve Allah Resûlünün SÜNNETİ…**

 

METOD, USÜL, SİSTEM:KAVLİ  LEYYİN… Bilindiği gibi, Peygamberlerin sıfatlarından birisi de TEBLİĞE muhatap olmalarıdır. Burada Cenabı hak tarafından, Peygamberlere belli bir TEBLİĞ usulü öğretilmiş, ana hatları Rabbimiz tarafından ayetlerle beyân edilmiştir. Örneğin, Musa Aleyhiselam döneminde Mısır`ın idarecisi olan Firavun, halkını sınıflara ayıran ve İsrailoğullarını ikinci sınıf insanlar gören azgın bir zorba ve iflah olmaz bir müstekbir idi. Gurur, Kibir, büyüklenme hususunda tabir caiz ise; zıvanadan çıkmış idi. Hatta o seviyedeydi ki, fütursuzca, ‘’Sizin en yüce rabbiniz benim…’’ diyebiliyordu. Cenabı hak, bu derece kendinden geçmiş, edebi, ahlakı, her türlü değerleri SAF DIŞI etmiş olan; Firavun gibi kalbi ve kafası imana kapalı bir insan bile olsa, yine de hak ve hakikati usulünce yani,“kavl-i leyyin” ile anlatmak gerektiğine işaret etmiştir. Kur’anı Kerim’de, tebliğin belirleyici unsurlarından birisinin ‘‘Kavl-i leyyin’’ olduğu haber veilmiştir. bu ifade, usül, metod, sistem belirleyici bir terkiptir. İslâm tebliğcisinin üslubunu ifade etmektedir…Rabbimiz, Taha Suresi ayet. 44. te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar…***

 

 METOD, USÜL, SİSTEM:KAVLİ  LEYYİN… Cenâb-ı Hak, Musa Aleyhiselama ve Harun Aleyhiselama hitaben, Yumuşak bir tarz’da hitab edilmesini emir buyurmakta, Öğüt alması için bu yol ve yöntemin nezaketli bir üsluptan geçtiğini beyân etmektedir. Bu durum aynen bizler için de geçerli bir uyarı, ikaz, üslup belirleyici tavır eğitimidir. Kaldıki; Musa Aleyhiselam sert, katı, haşin birisi değildi. Musa Aleyhiselam, ezilen zümrenin bir ferdi olarak dünyaya gelmiş; Allahın hususi inayetiyle, Firavun sarayında büyümüş; olgunluk çağına ulaştığı dönemde bir kıptînin ölümüne sebep olduğu için Mısır`dan kaçarak Medyene gitmiş ve on yıl sonra Allah`ın elçisi olarak geri dönmüştü. Musa Aleyhiselam, vazifesi icabı HAK yolunda, çok hassas bir peygamberdi. O, her hak sahibine hakkını vermede ve haksıza haddini bildirerek haklıyı tutup kaldırmada fevkalâde duyarlı bir Peygamber idi…Firavun karşısındaki hâli, İsrailoğulları’na karşı duruşu ve nübüvvet vazifesi itibarıyla donanımı tamdı; bu açıdan da, hiçbir davranışı rastgele değildi. Musa Aleyhiselam, yanına kardeşi, Harun Aleyhiselamı alarak Firavun`un sarayına gidip en güzel üslupla Firavuna tebliğini gerçekleştirmiştir…

 

METOD, USÜL, SİSTEM:KAVLİ  LEYYİN… Kardeşlerim, Metod, usül, sistem, yöntem adına ne dersek diyelim…Bir başkasına olan tavrımız, tarzımız, uygulamamız yönüyle; öncelikle kendi şahsımızı hesaba katmak zorundayız. Muhatabımız her kim olursa olsun, bizler almış olduğumuz dini terbiye, ilmi edeb, İslami ahlâk kuralları, Kur’an üslubu, Sünneti seniyye örneği, İslam alimlerininin bizlere aşıladığı yol ve yöntemlerin ışığnda davranmak mecburiyetindeyiz. Ayet, hadis dışında tâkip edeceğimiz bir tarz bizleri çıkmaza sürükler, kendi nefsimizin kölesi olarak hareket edemeyiz. Rabbimizin, insanlara karşı davranışlarımızda; TATLI DİL VE YUMUŞAK ÜSLÛB ilkesi asıldır. Cenabı hak, cümlemize, nefes alıp verdiğimiz müddetçe büyük bir FIRSAT tanımaktadır bu fırsat ise; akıl ve fikir taşıdığımız için, ümid edilen öğüt alma, güzel nasihat dinleme ve söylenen hikmetli sözlerden çekinme üsuluyla kendi kendimize çeki düzen verme ve günah, kusur, hata belâlarına TEVBE ile set çekme tavrıyla gerçekleşir inşaallah…Taberani’nin zamanımıza aktardığı hadis mealen şöyledir:**Ümmetimin bozulması zamanında kim sünnetime sımsıkı sarılırsa, şehîd sevabı alır…**Kur’anı Kerim ve Sünneti seniyye bütünlüğüne Sımsıkı sarılma dileğiyle…Sallu alâ Rasulüna Muhammed…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.