Başlığa aldığım bu mealdeki söz büyük islam alimi Muhammed zahid el Kevserinindir. Peygamber efendimiz (sav) zamanında müslümanların mezhebí anlamda ihtilaf etmeleri, ayrılığa düşmeleri, birbirleri arasında fikri ayrılığa sapmaları mümkün değildi. Çünkü Allah rasulüne (sav) vahiy devam ediyordu İslam ile şereflenen toplumun akla gelen gelmeyen bütün meseleleri, sorunları Allah rasulü tarafından çözüme kavuşturuluyordu. Müslümanlar her türlü sorularının cevabını gelip aynel yâkin olarak, Peygamber efendimize (sav) soruyor, 23. senelik bu devrede en güzel cevaplarını alıyorlardı. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali efendilerimizin zamanında da aynı şekilde müslümanlar arasında bu denli bir tefrika, fikir ayrılığı, farklı anlayışlar halâ yoktu. Çünkü ilk halifeler meseleleri, sorunları, önlerine çıkan problemleri fıkhi manâda Kur’anı kerimin ışığında çozüyorlardı. Ümmetin önünde Peygamberin yetiştirdiği sahabe nesli önderdi. Onlar her konuda insanlara rehberlik ediyorlardı ve sorunlarını Rasûlüllah’tan öğrendikleri gibi hallediyorlardı. Sahabeler Raşid Halifelerin her konuda yardımcılarıydı. Onların yönettiği insanlar da genel olarak İslâma bağlı insanlardı. Dolayısıyla mezhep kavramının saadet asrında gündemde olması düşünülemezdi…
Mezhep kavramı türkçemizde; gitmek, izlemek, gidilen yol anlamlarına gelir. Kişisel görüş, bir inanç, varılan kanaat veya doktrin manalarında mezhep kavramı kullanılmaktadır. İslami ıstılahta mezhep konusu gündeme gelince diyebiliriz ki; bir müctehidin, dinin detaylı anlayış ve anlatışı, ayrıntılara ilişkin konularında, kendine mahsus kural, kaide, usül ve metodla meydana getirdiği görüşler toplamı veya hukuk anlayışı olarak bakarız. İslâm kültüründe kavram olarak, fıkhí, siyasí ve itikadí bütün görüşler ve akımlar hakkında *mezheb* kavramı kullanılmıştır. Yakın zamana kadar İtikadí ve siyasí görüşler hakkında *fırka* tabiri kullanılmış sonraları parti sözcüğü ön plana geçmiştir. Mezhep kavramını arapça karşılayan bir kavram da *Nihle* sözcüğüdür ki anlam olarak: belirli bir görüş, inanış ve kabul ediş şekli olarak izah edilmektedir. Üçüncü bir kullanış şekli de *makale* kavramıyla izah edilmiştir. Makale anlam olarak; fikir, inanış, görüş ve sözler bütünlüğüdür. İster kabul edelim ister se göz yumalım ,1440. Yıllık islam kültüründe siyasi olarak başlanğıç, itikâdi olarak devam eden ve fıkhi olarak literatürümüze yerleşen böyle bir yaşanmışlık hakikati vardır ve insanlar yaşadığı müddetçe de olacaktır…
Mezheb, aynı dine inanan insanların o dinin ameli yönlerini farklı anlaması, belli konulardaki farklı görüş, belli kanaat ve fikir bütünlüğü olarak karşımıza çıkmaktadır. İslâm kültüründe mezheb olayı bir gerçekliktir, realitedir. Oldukça hassas olan bu konu hakkında konuşmak ta kolay değildir. Gerek mezheblerin çıkış nedeni, gerekse insanların bu konuya yaklaşımları onu bir kat daha duyarlı hale getiriyor. Mezheb olğusu ve onun işlevi noktasında görüş birliği sağlamak hiç bir devirde kolay olmamıştır. Mezheb kavramı, İslâm tarihinde ortaya çıkan bir sürü siyasí, itikadí ve fıkhí görüşün ve gruplaşmanın adı olarak zamanımıza kadar gelmiştir. Farklı görüş ve kanaatlar bu kavram ile ifade edilmiş mezhep olarak tanınmıştır. Hırıstiyanlarda ya da yahudiler arasındaki büyük gruplaşmalar da mezheb kavramı ile anlatılmaktadır. İslâm tarihinde ortaya ilk çıkan mezheblerin çıkış sebepleri temamen siyasí idi. Daha sonra fıkhí ve iktikadí mezhebler de ortaya çıktı. Bazı siyasí mezhebler hem itikadí, hem de fıkhí mezheb sayıldı. Farklı siyasí taraf olarak ortaya çıkan grupların elbette fıkıh ve itikat görüşleri de vardı. Başlangıçta bir konudaki farklı görüşler, taraftarları çoğaldıkça giderek bir mezheb halini aldılar.
Kardeşlerim, bizler siyasi ayrılıkları günümüze yayacak olursak işin içinden çıkmamız ğayet zordur. Sadece şia mezhebinde.28. ayrı ve birbiriyla bağdaşması problemli grupları gündeme getirmek ancak sıkıntıyı artırır düşüncesindeyiz. Bizler olaya Fıkhi ve İtikadi mezhepler üzerinden bakıyor ve her türlü izah şeklini bir *RAHMET* vesilesi olarak görüyoruz. Mezhep mevzuunu sulandırma çabasındaki kimileri mezhebin dinde ayrılık olduğunu sanarak bu kavrama temamen karşı çıkmaktadırlar. Aslında her karşı çıkış bir ekol olarak karşımıza dikilmektedir. Dört hak mezhebi yok sayanlar ameli konularda çözümsüzlük üreten muzır fikirlilerdir. İmam Hanefi, Maliki, Şafii ve Ahmed bin Hanbel dini konuları, meseleleri, problemleri; Kur’an ve Sünneti seniyyeden çözümler üreterek fıkıh ve fıkıh usullerini ortaya koyan müctehid imamlarımızdır. Müctehih imamlarımızın, Kur’anın ve Sünneti seniyyenin ruhuna uygun olarak yaptıkları ictihad, birbirinden farklı gibi görülse de bizim için faydalıdır. Çünkü ellerindeki deliller farklı görüş belirtmeye uygundur. Dinin ayrıntı sayılan fikhí amelí konularındaki farklı görüş ve izahları rahmet vesilesidir. Böylesine hassas bir konuda ulu orta, ilimsiz ve delilsiz konuşmak cahil insanların uğraşıdır. Rabbim bizleri mezhepsizlerin şerrinden muhafaza eylesin…
Sermedkadir…