MİM KOYMA GELENEĞİMİZ…

MİM KOYMA GELENEĞİMİZ…Hayatımızın her evresinde olumlu ya da olumsuz diye adlandırdığımız olaylar silsilesi mutlaka vardır. Önem sırasına göre zihnimizi meşgul eden bilhassa unutulmasını arzu etmediğimiz hadiseleri dikkate aldığımız vakıadır mim hareketi. Yaşantımızın ehemmiyetli gördüğümüz bireysel ve toplumsal eylemlerine işaret manasında mim koyma geleneğimiz bir ibret vesikası gibi zihnimizin bir tarafında gizli belgelerdir. Örneğin, kendisini her şeyin üzerinde gören İmparator, Padişah, Kral, Devlet başkanı, Sadrazam, Serasker, Serdarıazam, Genelkurmaybaşkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili, Asker, İdareci, Vali, Belediye başkanı, daire müdürü, tiranlaşır, firavunlaşır, nemrut ayarında zulüm elçiliği yapıp, görevini kötüye kullanabilir. Devlet hizmeti yapıyorum ya da koruma ve kollama görevi…ayaklarıyla kendi nefsinin hizmetkârı olur. Eline bir fırsat geçtiğinde insanların analarından emdiği sütü burunlarından getirecek zulmü işleyebilirler. Bir müslüman da başına gelen tehlikeyei unutmamak için, herhangi bir deliğe iki kez elini sokmaması gerektiğini düşünerek tehlike sinyalini devreye sokar, O deliği işaretler. İşte mim koyma geleneğimiz böyle basit bir anlatımla izah edilebilir…

MİM KOYMA GELENEĞİMİZ… Millet olarak çok çabuk unutan bir toplum olduğumuz bilinmektedir. Örneğin Patronalı Halil adında gözükara bir serseri, çevresine toplanan binlerce on binlerce avanesi ile sarayın muhalif kesiminden de yardım alarak padişah üçüncü Ahmedi tahtından ve canından etmiş, Nevşehirli damat İbrahim Paşayı öldürüp cesedini yollarda sürükletmiştir. Olaylar durulup ta Birinci Mahmud Osmanlı tahtına oturunca ilk icraat olarak; Patronalı Halile mükafat sadedinde elebaşları ile birlikte, Patronalı Halilin bedeni ortadan kaldırılmıştır. Ama kazan kaldırmalar hiç bitmemiştir…Mim koyacağımız olay işte bu; Eşkıya eşkıyadır hükmedemez gerçeğidir. Tarihimizde bu olayların O kadar fazla örnekleri vardır ki; Alemdar Mustafa Paşa olayı gibi…gözü hep daha yükseklerde, en yükseklerde, yükseğin zirvesinde olan niğmet azgınları, hiç bir olaydan ders çıkarmamışlar, hiç bir vakıaya mim koyamamışlar, hırslarının kurbanı olarak aynı hatayı defaatle işlemişlerdir. Mustafa Reşit Paşa, Ali Paşa, Fuat Paşa, Mahmut Nedim Paşa ömürleri boyunca İngiliz, Fransız ve Rus toplumlarının adamı olarak devlet idaresini yürütmüş olumsuzluklar örneğidirler. Cemal Paşa, Talat Paşa, Enver Paşa olaylarına girersek mesele uzar…

MİM KOYMA GELENEĞİMİZ… Ondokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru; Mithat paşanın da aynı hırs, niğmet azgınlığı ve iktidarın tümünü eline alma çabaları,*bu güne kadar Âli osman denildi, bundan sonra da Âli Mithat denilsin*hayâlleri kendi hayatının hitamıyla sonuçlanmıştır. Unutulmaması gereken hadise, mim konulması lâzım gelen öngörü; Eşkıyanın hükümdar olmaması gerçeğidir. Mevcud ve meşru ekmeğini yediği devletin tabağına pisleyen devlete karşı başkaldırı, isyan, tuğyan hareketi başlatanlar isterse mareşal rütbesinde olsun sonuç değişmiyor. Bu tür olumsuzluklar tarihin her döneminde yaşanmış, kimisi başarılı sayılıp devlet başkanlığını gasp etmiş Cemal Gürsel gibi, Kenan Evren gibi kimisi de;1962. Yılında iki darbe teşebbüsünde bulunup hayatıyla ödeyen, Albay Talat Aydemir gibi kendini şerefli türk askeri sınıfında sayanlar hiç te az değildir. Ahmet Köksal,Cemal Madanoğlu,Muhsin Batur,Tahsin Şahinkaya,Haydar Saltık grubu, 28. Şubatı yaşatan, Çevik Bir, Ahmet Çörekçi, Erol Özkasnak, Osman Özbek, Güven Erkaya…Eğer devlet olarak ülkemizi en önde görmek istiyorsak istikrarlı Asker – Sivil işbirliği neticesinde darbelere dur deme kararlılığını gösterebilmeliyiz…

MİM KOYMA GELENEĞİMİZ… Kardeşlerim, Darbeler tarihi yazma niyetinde değilim fakat tuttuğum notlar bir kaç kitap hacmini geçer kanaatindeyim o başka…Kendi devletine isyan eden apoletleri çok yıldızlı darbeci generaller, On sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren tarihimizi altüst ederken ülkemiz her zaman geriye, daha geriye, en geriye doğru engel üstüne engellerle karşılaşmıştır. Ülke bütünlüğünü koruma ve kollama görevini kötüye kullanan güvenlik birimleri bazı zamanlarda kendi halkına silahlarını çevirmiş kendi milletine unutamayacağı travmalar yaşatmıştır. Kendi milletinin dinine, diline, giyim kuşamına, hayat tarzına, yaşayış biçimine zıt uygulama sergileyen böylesi avane dünya milletlerinde nadir bulunur. 1830. Yıllarından sonra dış ülkelerde eğitim gören subaylar, günümüz olaylarında dahi;O ülkelerin kılıcını kuşanmışlar, kafasına geçirilen çuvallara ses çıkarmak şöyle dursun göbek bağlarını bile kontrole yanaşmamışlardır.Mim koyacağımız çok olumsuzluklar vardır lâkin gözümüz göre göre binlerce tır silahı düşman hangarına boşaltan güçlere müttefik gözüyle bakmaya utanacak bâri yüzleri olsa, Milli ve yerli düşünseler, Ecnebiden fayda gelmeyeceğine inansalar. Son not: İnandığımız gibi yaşayalım,Yoksa yaşadığımız gibi zorla inandıran mutlaka birileri çıkacaktır…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.