MÜLAHÂZA…

Giyinmek, örtünmek, tesettür insanları hayvanlardan ayıran farklı bir uygulamanın adıdır. İnsanların, başkaları baksın diye kendi vücudunun açılmaması gereken yerlerini teşhir etmesi hayvani duygunun iğrenç bir şekilde dışa yansımasıdır. Kadın her yaşta güzeldir ve özelliği vardır. Hele hele nikahlı bir kadınsa toplumun yabancı bireylerine vücudunu, saçını diğer azalarını sergilemesi en hafif tabirle görgüsüzlüktür. Bir kadının ya da erkeğin vücut hatlarına döğme yaptırması, Allahın yarattığı teni beğenmeme ameliyesi, ben o çirkinliği kapatıyorum yüzsüzlüğüdür. Bir kadın oje ile tırnağını inmsanlara güzel gösterip kendini cazip h3ale getirirken günde kaç vakit namaz ibadetini de kaçırdığının bilincinde olmalıdır. Hakeza binlerce lira verip almış olduğu esans, güzel koku ile kendi bedenini dış dünyaya pazarladığının aleni göstergesi değilse kendisinden yayılan hoş kokunun birilerinin başını neden döndürdüğünün cevabını kendisi verebilmelidir…Aynı şey erkek için de geçerlidir…Açık, saçık soyunmayı medeniyetle izah edenler ar, namus, iffet kavramlarının hangi konuları içerdiğini, hayasızlığın yaşanılan çağ ile bir irtibatının bulunmadığını anlaması icab eder…

Kendi evi kadın ve erkeğin en özel mekânı konumundadır. Evinin içinde olanlar sadece hususi sığınakları olduğundan dolayı kendine özel konumunun özgürlük alanıdır, hiç kimseyi ilgilendirmez. Ancak evinin kapısından adımını dışarıya attığı andan itibaren sosyal alan, kamusal mekân, toplumsal saha açılmış olur. İnsanlar sokak, cadde, pazar ve çarşı gezmelerinde kendilerini sevimli canlılar yerine koyup hayvanlar misali canının istediği gibi hareket edemezler. Toplumsal düzeni, sosyal intizamı, yerleşik nizamı bozma hakkı hiç kimseye verilmemiştir. En iptidai toplumlarda dahi utanma gerektiren hareketler, gösterilmemesi gereken avret yerleri bir şekilde kapatılmıştır. İnsan yaratılmışların en şereflisi olma ünvanını korumakla mükelleftir. Sınırsız hürriyet ancak hayvanlarda mevcuttur lâkin onlar da dahi eşini kıskanma diğer hayvanlardan koruma yetisi mutlaka vardır, domuz hariç. Zaman kavramı izafidir. Örneğin, 1440. sene önce bizlere emir ve yasaklarla anlatılan âhlaki değer yarğıları, adabı muaşeret günümüzde de aynen geçerliliğini korumalıdır. O zaman öyleydi, bu zaman böyle izahları düşüncesizlik, fikir durğunluğu, akıl tutulması ve zekâ özürlülüğ ile ifade edilir…

İnsanlar yaşantıları içerisinde hesap günü şuuru olmadan gün geçirirlerse mutlaka zarardadırlar. İmtihan dünyasını zindana çevirmekte, nurlandırmakta bir bakıma kendi ellerindedir. Cenabı hak razı olduğu kulun fiillerin tek tek rasulü aracılığıyla bildirmiş, insanları hangi hâllerin azaba ya da mükafata ilettiğini beyân buyurmuştur. Bizler Kurânı kerimin iki kapağı arasında beyân edilen mutlak doğrularla hayatımızı süslemezsek, kendi heva ve hevesimiz doğrulyusunda burnumuzun dikine gidersek imtihanı kaybedeceğimiz ğayet açıktır. Dünya hayatının kısa olduğunu söylemeyenimiz yoktur. O zaman genç, güzel, cazibeli, alımlı, olan hâllerimizin kısa bir müddet sonra pörsüyeceğini, kırışacağını, buruşacağının da bilincindeyiz. Yirmi yaşındaki resmimize 40. sene sonra baktığımızda ne hissettiklerimiz ortada. Unutmayalım, her nereye gidiyorsak gidelim üç kişiyiz. Bizim iyi ya da kötü hâllerimizi kayıt altına alan görünmez lâtif yaratıklarla beraberiz. Mizan kurulup, defterimiz elimize tutuşturulduğunda mazeretlerimiz geçersiz, keşkelerimiz yersiz olacak. Şimdiden tedbirli olalım…

Kardeşlerim, mutlaka her birey kendinden sorumludur, mes’uliyet duyğusunu rabbimiz yarattığı her kuluna nasib eylemiştir. Mükellef olma yaşımız en geç 15. ile sınırlıdır. Bu günün hesabı bugün görülmediğinde yarın iki katına çıkmaktadır. Mes’ül olduğumuz her ne varsa vaktinde, zamanında yerine getirmemiz asıldır. Adımız müslüman yani teslim olandır. Gönlümüz, Rabbimizin razı olduğu kul olma yükümlülüğünü hakkıyla yerine getirmekten ibarettir. Samimiyet, ihlas, içtenlikle birbirimize faydalı olabilirsek yüzümüz ak yoksa zindan karalığıyla eş değerde olacağı belli iken hiç birbirimizi aldatmayalım, kandırmıyalım. Fahiş düşüncelerin esiri olmayalım, ayyaş kafaların adamı olmayalım. Rabbimizin emir ve yasaklarını, peygamber efendimizin (sav) tavsiyelerini kendimize rehber edinelim. Netice de görelim mevlâ neyler, neylerse güzel eyler diyelim…Rabbimiz ahzab suresi ayet. 59. da mealen şöyle buyuruyor:***Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: Bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında örtülerini üstlerine alsınlar, vücutlarını örtsünler. Bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı inciltilmemelerini daha iyi sağlar. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir…***Allahuekber…

Sermedkadir…                 

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert