MUSİBET  DOKUNMASIN  DİLEĞİYLE…

MUSİBET  DOKUNMASIN  DİLEĞİYLE… Zamanımıza kadar nice kavimler gelmiş geçmiş; kimisi azgınlığının kurbanı olmuşlar, bazıları kendilerine sunulan niğmetlere küfretmiş, bir başkası kendilerine ISLAH için gelen Peygamberi öldürmüş, çok bilmiş tavırlarıyla topluma sapık yolları aşılamaya çalışan başkası bir İBRET vesilesi olarak helâk olup gitmiş velhasılı *OLMADIK YOK, DUYULMADIK ÇOK* türünden nice toplumlar adeta musibeti elleriyle, dilleriyle ve kâlpleriyle çağırmışlardır. Musibet; başa gelen felaket demektir, her türlü belâ bir musibet örneğidir, nasıl ve ne şekilde geldiği belli olmayan bir AFET toplum nezdinde büyük bir yıkıma sebebiyet verebilir. Her türlü DERT, hastalık, içinden çıkılamayan buhranlar, altından kalkmakta zorlandığımız sıkıntılar MUSİBET türlerinden bazılarıdır… Rabbimiz Bakara Suresi ayet. 155. te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma FAKİRLİK ile deneriz. Ey Peygamber. Sabredenleri müjdele…*** Rabbim, bizleri her türlü musibetlere karşı sabredenlerden eylesin…

  

2.  MUSİBET  DOKUNMASIN  DİLEĞİYLE… Yeryüzünde her türlü küfür, şirk ve azgın güçlere karşı du­ran, tüm dünyada Allahu Tealanın iradesini hakim kılmaya çalışan mü’minler kendi başlarına gelen her türlü musibet olarak bilinen hâllerden örneğin; mallarından, canla­rından, ürünlerinden, ticaretlerinden eksilmeler gibi bir kısım be­lâ’larla, felaket’lerle, afet’lerle karşı karşıya kaldıkları zaman bunu bir SINAMA, deneme, imtihan olarak karşılamak durumundadırlar. Bilelim ki bütün bu belâ’lar insanın imanını, iradesini ve da­yanık­lılığını güçlendiren hayatın deneyimleridir. Bu imtihanlar sa­ye­sinde mü’min güç ve kuvvet sahibi yegâne varlığın Allahu zül Celâl oldu­ğunu, İnsanın ÂCİZ olduğunu, kendisinin hadiselere müdahale edemeyecek kadar GÜÇSÜZ olduğunu, İrade, güç, kuvvet yalnız ve yalnız Allahu Tealanın olduğunu anlayacaktır…Rabbimiz Şura Suresi ayet. 30. da mealen şöyle buyurmaktadır:*** Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Bununla beraber; Allah çoğunu affeder…***Rabnbim, bizleri affettiği kulları zümresine dahil eylesin…

 

3.  MUSİBET  DOKUNMASIN  DİLEĞİYLE… Tabii ki; Musibeti, tabii afetleri, altından kalkamayacağımız felaketleri, başedemeyeceğimiz sıkıntıları, REFAH seviyesine yükselmişken birdenbire Fakirlik belâsını hiç birimiz arzu etmeyiz. Adı sanı duyulmadık bir VİRÜS, düşmanımız için bile istemeyeceğimiz bir Dert, bizleri büyük bir ümitsizlik girdabına sokan hastalık, her canlının içinin titrediği son nefes anı, sanki DÜNYA’NIN bütün yükleri üzerimize yüklenmişçesine büründüğümüz KEDER ortamı…bu ve buna benzer olumsuzluklar hayatımızı ZİNDAN eden hâllerdir. Lâkin kendi yaratılışımızı göz önüne getirdiğimizde; bizler emanetiz, emanetçiyiz, Allahu Tealanın mülkünde belli bir süreliğine yaratılmış FÂNİ birey’leriz. Arzumuz, istek ve dileğimiz keşke hayatta hiç bir MUSİBET olmasa, Keşke hastalıklar yaşanmasa, keşke ÖLÜM olayı bizi bulmasa, korkularımız, endişelerimiz bizlere bu üzüntüyü yaşatmasa…Ama çare yok; Rabbimizden gelen her türlü İRADE bizler için bir İMTİHAN vesilesidir. Bunları yaşayacağız ve sınavımızı bir şekilde vereceğiz…Nisa Suresi ayet. 62. mealen şöyle:*** Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felâket gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler…***Rabbim, MAHZUN olanlardan eylemesin…

 

4.  MUSİBET  DOKUNMASIN  DİLEĞİYLE…Kardeşlerim, denilir ki; *BİR MUSİBET, BİN NASİHATTEN EVLÂ’DIR* Bizler DÜNYA niğmetlerini çok seviyoruz, rahatımızı kaybetme korkusu yaşamak istemiyoruz, DÜNYA Cennetimiz olsun düşüncesini fiiliyatta alenen sergiliyoruz, bizim emniyet içerisinde  hayat sürmemiz adına birileri mücadele ederken, birileri şavaşırken bazan düşman korkusu içimize çörekleniyor, ya da adını bilemediğimiz başka endişeler kalbimizi sıkıştırıyor, Evet bütün bu ve benzeri beşeri duygularımız, istek, dilek ve temennilerimiz hayata aksettiğinde; İşte bu bir im­tihandır. Acaba bu korkuyla karşı karşıya kaldığımızda ne yapacağız, İnandığımızı İKRÂR ettiğimiz Rabbimize gerçekten güveniyormuyuz yoksa derin bir TEESSÜR içinde her şey bitti, tükendim, mahfoldum, bittim mi diyoruz. Her türlü belâ gelecek, ihtiyarlık belimizi bükecek, hastalıklar üzüntü verecek ama bizler yine de;*Rabbim görelim neyler, neylerse güzel eyler…*Teslimiyetiyle yaradana bağlanacağız vesselam… Sahihi Buhari’nin zamanımıza aktardığı bir hadiste, Peygamber Efendimiz(sav) mealen şöyle buyuruyor:** Sabır, felaketle ilk karşılaşma anında olur…** Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.