MUTLULUK  VE  HUZUR  MÜJDESİ…

MUTLULUK  VE  HUZUR  MÜJDESİ…Secde suresi ayet. 17. mealen şöyle:***Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez…***Mutluluğu, huzuru bulmanın yolu, anahtarı insanı yaratan Allahu teala olduğundan dolayı, kulun kalbinin huzuru hangi yolla yakalayacağını yine en doğrusunu rabbimiz  bildirmektedir. Gönderdiği son şanlı rasuluyle de bunun pratik hayatta  nasıl gerçekleşeceğini en güzel bir örnekle insanlığa göstermiştir. Bu nedenle, insan yaşadığı hayattan lezzet almak, mutluluğu ve huzuru yakalamak, en sıkıntılı anında bile Allahu tealaya olan yakınlığından güç alarak ayakta kalmak istiyorsa, Rabbine dönmekten başka çıkar yolu yoktur. Kendisini yaratandan kaçan ve bu yüce yaratıcının rasulünün önderliğinde sunduğu hayat rehberliğinden uzaklaşan insan, kendisinden, özünden ve değerlerinden uzaklaşmış insandır. O bir boşluktadır. Böyle bir insan servetin içinde boğulsa da, zenginliğin zirvesine de çıksa, makamların en büyüğüne de ulaşsa iman ehli değilse ebedi mutluluğu asla bulamayacak imansızlık çukuruna yavarlandıysa kâlp huzurunu asla yakalayamayacaktır…

İnsanların önüne çıktığında sergilediği sahte gülüşün ardında her zaman için bir sıkıntı, doyumsuzluk, tatminsizlik neşeyi, sevinci mutluluğu ve huzuru bulamamanın verdiği iç burkuntusu olacaktır. Karşılaştığı sıkıntılar karşısında derdini Rabbi’ne arz edip, ona sığınıp gözyaşı dökemeyeceğinden, keza tevekkül ve kader anlayışını kaybettiğinden dolayı, karşılaştığı her bir sıkıntı belinin biraz daha bükülmesine neden olacak, belki maddi olarak çok güçlenecek ancak gönül sükunetini bir türlü bulamayacaktır.Yaşadığımız şunca ömrün bizlere ahiret sermayesi olarak fazla bir şey kazandırmadığının farkındayız. Mutluluk ve huzur sözcüğü  dilimize geldiginde nedense hep maziyi  hatırlar  derin bir ahh çekerek *nerde o günler*  deriz. Allah  korusun ya o mutlu, huzurlu  diye ümit  bagladığımız yıllar imtihanımızın acı günleriyse, onun için diyoruz ki; Eğer Allah’ın rahmet ve merhameti olmazsa bizim  öngörümüz, dilek  ve  arzularımız koskoca  bir  yalan  olarak  kalacaktır Allah korusun…

Ömür sermayemizde yaşadıgımız bunca zaman boyunca gerçek anlamda mutluluğu, huzuru bir türlü bulamadıysak geçmişe dair yine itidalli bir özeleştiri yapmamız kaçınılmazdır düşüncesindeyiz. Geçirdiğimiz yıllara baktığımızda kulluğumuzu belki belli bir oranda yerine getirmeye çalışırken,bu arada bir çok yanlışlarımız olduysa, Helal ile harama arkadaşlık yaptırdıysak büyük bir yanlışın içindeyiz demektir. Dalgalı ve çalkantılı denizde bir o tarafa bir bu tarafa savrulan gemi misali devamlı  gelgitlerimiz olduysa. İslamca bir yaşantıya degilde heva ve heveslerimize meylettiysek, Tevbelerimize fazla bağlı kalamadıysak. Çevremizden ve kendi nefsimizden kaynaklanan nedenlerden ötürü doğru düzgün kulluk sergileyemedikse tevbe zamanı. Nefes alıp verdigimiz an hiç bir şey gecikmiş degildir.  Yaşayacağımız hayatı Allah ve Rasulü’nün istediği gibi devam ettirebilirsek hem Rabbimiz’e ibadet etmenin hazzını tadacağız, hem de helal ve harama dikkat ederek yaşayacağımız için yastığa başımızı koyduğumuzda gerçek  mutluluk ve huzurla  tanışmanın  sevincini tadacağız…

Kardeşlerim, Ayeti kerimeyi anlamaya ve kavramaya baktığımızda; Rabbimizin mü’minlere o kadar yüksek vasıflı değer verdiğini anlıyoruz şöyleki; yapılan kulluğun, taatın, ibadetlerin, teslimiyetin, itaatın mu’minler için büyük bir sevinç, mutluluk ve huzur vesilesi olduğunu anlıyoruz. Allahu tealanın kulları için takdir ettiği mükafaat, ahirete dair vereceği niğmetler bizim aklımızın alamayacağı derecede büyük olacaktır. Bu ilahi mükafatı bizler bir kutsi hadisi okuyunca çok büyük bir müjde olduğunu anlıyoruz mealen şöyle:**Salih kullarım için öyle şeyleri hazırladım ki, onları ne bir göz görmüştür, ve ne de bir kulak işitmiştir ve ne de bir insanın hatırına gelmiştir…** Bu ilahi mükafaat bizler için neşe kaynağı, mutluluk vesilesi ve ebedi huzur niğmetidir inancındayız. Unutmamak gerekir ki, neşe, mutluluk, huzur bize dışarıdan enjekte edilecek bir şifa kaynağı değildir. Huzuru inşa edecek olan iman yüklü kâlbimizdir. Önce kalbimizi ıslah edelim. O ıslah olduktan sonra, işlerimiz de kolaylaşır. Sevinci, mutluluğu, huzuru da buluruz inşaallah. Selam hidayet ehli mü’minlerin üzerine olsun…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.