NARSİSTLİĞİN  LÜZUMU YOK…

NARSİSTLİĞİN  LÜZUMU YOK… Kendi eğo’suna, öz benliğine, nefsine, vazgeçilmezliğine AŞIK O kadar insan var ki; adeta BEN olmazsam hayat biter hayranlığıyla hâl, hareket ve tavırlarını sergilemektedir. Rabbimiz mutlaka her insana değişik karakter, seciye, şahsiyet bütünlüğü, yetenek, beceri, idrâk kabiliyeti, zeka anlayışını bahşetmiştir. Bilindiği gibi *NARSİZM* kavramı; Kişinin kendi kendine hayranlık beslemesidir. Bireyin kendi bilgi birikimine nitelik açısından en ÜST seviyede bakması, kendi kendine AŞIK olması eylemidir. Bu seviye vasat düzeyde olursa belki anlaşılabilir hatta kişinin kendisi ile BARIŞIK olması güzel bir yaklaşımdır. Lâkin kendi nefsini her ortamda İFRAT derecesinde, ileri düzeyde ortaya atması, her işine BEN diye başlaması, Her sözünde ENE’SİNİ ortaya atması, kendinden başka hiç kimseyi beğenmemesi, TAKDİR ve değer ölçülerini sadece ŞAHSI için kullanması…bir kişilik bozukluğudur. Bu olguya *NARSİZM* diyoruz…Rabbimiz Nahl Suresi ayet. 49. da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler…*** Rabbim, bizleri kendi benliğine kul, köle olanlardan eylemesin…

        

2.  NARSİSTLİĞİN  LÜZUMU YOK… Doğduğumuz andan başlayarak ömrümüzün sonuna kadar belli devrelerden geçtiğimiz bir hakikat. Yaşadığımız, gördüğümüz, duyduğumuz her olayın bilgi ve tecrübelerimize yenilerini kattığı bir vakıa. Okul, iş, meslek hayatımızdaki eğitimimiz bizlere olgunluk alanında mutlaka yenilikler sunmakta, başarı grafiği belki de en üst seviyelere tırmanmakta yani kendi şahsımıza duyduğumuz ilgi ve sevgi gün günü giderek artmakta olabilir. İfrat ve tefrite kaçmadan birey akıl, zeka, bilgi birikimi, mesleki başarıları ÖZGÜVEN olayını geliştirir. Bu ve buna benzer durumlar NORMAL karşılanabilir. Ama, sadece benim dediklerim doğru, en muteber işi ben yaparım, İlimde, sanatta, kültürel etkinlikte, edebi konuşmada kimse benim elime su dökemez tavırları *NARSİZM* hastalığının belirtileri, hayatın her alanında eğoist, bencil, kendini beğenmişlik, kendine aşırı düşkünlük, zatına hayranlık duygusunun dışa vurumudur ki; ANORMAL diye vasıflandırdığımız işte bu tür kişilik bozukluğudur yani Narsistlik…Rabbimiz, İsra suresi ayet. 37. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boy’ca da dağlara erişemezsin…***

 

3.  NARSİSTLİĞİN  LÜZUMU YOK… Psikolojik rahatsızlıklar yaşadığımız çağın insanını TEHDİT eden RUHİ hastalıklar cümlesindendir. *NARSİZM* hastalığı ise kişinin öz benliğinin tamamıyla kendi iç dünyasına, iç alemine yönelmesi, hapsetmesi olayıdır. Bilinç bozukluğu, bunama, şizofreni…gibi türleri farklı gibi görülse de tamamıyla ilgisiz değildir. Çünkü ileri devrelerinde kişiyi ego’suyla, ENE’SİYLE, kendi nefsinin akıl almaz istekleriyle başbaşa kalan birey, dünyanın merkezinde odak nokta olarak kendisini görür. Doktorasını yapan bir akademisyen, meşhur profesör, iş hayatının zirvesine çıkmış iş insanı, binlerce belki on binlerce insan çalıştıran patron, askerliğin en uç noktasına varmış general, bir başkasının ulaşamadığı seviyeyi yakalamış siyaset adamı, makam ve mevkii bakımından en üst konumları görmüş idareci, hergün yazılı ve görsel medyanın parlattığı film yıldızı…kendinden başkalarını küçük, basit, banal ve değersiz görmeye başladıysa *NARSİZM* hastalığının pençesine düşmüş demektir…Peygamber Efendimiz (sav) Razin’de kayıtlı bir hadiste mealen şöyle buyuruyor: **İşlerin en hayırlısı, ILIMLI olanıdır…** Rabbim, bizleri niğmet azğını sapkınlardan eylemesin…

 

4.  NARSİSTLİĞİN  LÜZUMU YOK… Kardeşlerim, Narsist düşünce, fikriyat ve kişilik bozukluğu hastalığının tarihçesini yazmaya gerek duymadım. Çünkü, zaman kavramının izafi olduğuna inananlardanım. Tarihin hemen her döneminde Kin, nefret, kötülük ve şer saçan insanlar olduğu gibi; hayatı yaşanır, yaşantıdan zevk alınır hâle büründüren, iyi niyetli, asil yürekli, bencil olmayan, takva sahibi, kendinden başkalarını da düşünenler yaşamışlardır. Güzel ile çirkin, merhametli ile vicdansız, adil ile zalim, masum ile günahkâr, Nur yüzlü ile zifiri karanlık suratlar, Yumuşak kâlpli ile gaddar… hemen her çağda imtihanlarını vermişlerdir. Bizler İMTİHAN dünyasında ömür sınavı veren fani insanlarız. Ne kadar büyüklensek de neticede  seviyemiz toprak hizasına ulaşamıyor. Dolayısıyla büyüklerimizin  dediği gibi; *Kendisi MUHTAÇ dede, nerde kaldı gayrıya HİMMET ede.* Efsanelerle büyümek, sanal alemde yaşamak, hayâl dünyasında gezinmek, Serap ile iştiğal bir yere kadar… Ayaklarımız yere bassın, gerçeklerle yüzleşmek her zaman iyidir vesselam…Ömer Efendimizin rivayet ettiği, Buhar’nin bizlere ulaştırdığı hadis mealen şöyle:*** Resulullahı (sav) dinledim diyordu ki: „Hakkımda, Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları  aşırı övgülerde bulunmayın.  Şurası muhakkak ki ben bir kulum. Benim için „Allah’ın kulu ve elçisi“ deyin…** Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…    

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.