NASİB…

NASİB… Kader mevzuu gündene geldiğinde; Allahu tealanın ezel’den ebede yani sonsuzluğa kadar olmuş ve olacak şeylerin zaman, mekân, sıfatlarını ve her türlü özelliklerini bilmesi, ezelde o mahiyet ve şekilde TAKDİR VE TAHDİT etmesidir diye imanımızı İZHAR ederiz. *NASİP* kavramının da Kader inancıyla ilişkisi bu yönüyledir. Rabbimiz, daha ANA Rahmindeyken kaderimizi belirlediği gibi Nasibimizi de belirlemiştir. Bizim bu yönde çalışmalarımız, gayretimiz, efor sarfetmemiz, en iyi mesleği, kariyeri yapmamız, Cuzi irademizi tembelliğe ya da canla başla koşturmamıza sevk etmemiz de Rabbimizin takdiri cümlesindendir…Onun için bir çocuk dünyaya geldiğinde duamız da yer verdiğimiz isteklerimiz; Rabbimiz hayırlı, bereketli, uzun ömürler versin dileklerimizle beraber Rızkının bol olmasını yani dünyadaki NASİBİNİN de fazlalığını arzu ederiz. Rabbimiz Süleyman Aleyhiselamı nasıl duyduysa, bizim DUA ve Niyazlarımızı, işitendir inancındayız…Sad Suresi ayet. 35. te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Süleyman: „Ey Rabbim…Beni bağışla ve bana öyle bir MÜLK ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin.“ dedi….***

 

2.  NASİB… Türkçemizde; Talih, Şans, Kısmet, Baht, Meder, kelimelerini *NASİP* niyetine de kullandığımız olmuştur. Mahiyetini anlayamasak ta; Rabbimiz birilerine dünya malı zenginliği verirken, kimileri de fakru zaruret içerisinde hayatlarını sürdürmektedirler. İnanıyoruz ki; herkes dünyadaki  nasibi, kısmeti için mücadele vermekte hayatlarını Yaratıcının rızkına bir şekilde ulaşmaktadırlar. 1970.li yıllarda Dünya nüfusu: Üç buçuk Milyar civarında idi ve Çin, Hindistan, Bengaldeş…gibi ülkelerde büyük bir PANİK başlamıştı. Alınan önlemler çerçevesinde doğum oranlarına müdahale başta gelmekrteydi.Şu anda da bu ve buna benzer önlemler olsa da; Dünya nüfusu. 8. Milyar sınırına dayanmıştır. Yaratan, yaşatan ve doyuran Rabbimiz yine nasibimizi, rızkımızı bizlere ulaştırmaktadır. Tabiidir ki; bizler hazıra konma anlamında değil elimizden geldiği ölçüde hem dünya hem de Ahiret için çalışmalarımızı bu uğurda VESİLE kılmamızın gerekliliğini düşünüyoruz…Rabbimiz, Şura suresi ayet. 20. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kâr’ını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz…*** 

  

3.NASİB… Rabbimizin, nasibimizi ayetleriyle belirlemesinin yanında; bir de insanların kendi aralarında PAYLAŞMA teknikleri vardır. Bir örnek verecek olursak MİRAS taksimi bu hususta bizim için çok büyük bir İMTİHAN niteliği taşımaktadır. İslam fıkhında, en küçük detaylarına varana kadar Dede, Nine, Ana, Baba, çocuklar…Ölen şahsın terekesinden ne nisbette alacakları belli olduğu halde ne yazık ki; bazan büyük haksızlıklara sebebiyet verilmekte; Paylaşma, pay alma, taksim gibi kavramlar NEFSİ duyguların gölgesşinde kalmakta, kişisel eğo’larımız haksızlık batağına batmaktan kurtulamamaktadır. Halbuki Erkeğin hakkını aldığı bir toplumda Kadınlarda kendilerine düşen taksimattan, nasiplenmelidirler. Adalet duygumuz, Emanete riayet etme hassamız, Merhamet ve Vicdan olgumuz bizleri olması gereken yöne yani hakkaniyete taşıyamıyorsa büyük bir sorumluluğun, mesuliyetin yükü sırtımıza biniyor demektir…Buharinin Zamanımıza ulaştırdığı hadis mealen şöyledir: ** insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kişi, elde ettiği helâlden midir, haramdan mıdır, aldırmayacak. İşte o zaman, onların duaları kabul olunmayacaktır…**

 

4.  NASİB… Kardeşlerim, NASİB, Kısmet, Kader gibi hususlar insanoğlunu en çok ilgilendiren meselelerdendir. Bazı hususlar GAYBİ yani bilinmezlik içerdiğinden dolayı Rabbimiz bizleri bu konuda;Peygamberi vasıtasıyla ne kadar bilgilendirdiyse, malumatımız ancak nasslarla bize sunulduğu kadardır. Rabbimiz her birimize ayrı yükümlülükler, farklı sorumluluklar, değişik mesuliyetler yüklemiş, her birimizin İMTİHANI ise bir diğerimizden mahiyet olarak farklılık arzetmiştir. Boyumuz, görünüşümüz, güzellik ya da çirkinliğimiz, Ömür sermayemiz, becerimiz, yeteneklerimiz, mal varlığımız, EVLAT sayımız, itibarımız, bilgi birikimimiz, mesleki çeşitliliğimiz, merhamet ve VİCDAN ölçümüz, anlama, idrâk ve zeka ölçümüz, zihnimizi meşgul eden her ne varsa… Rabbimizden nasiplendiğimiz kadardır. Bazı hususlar vardır ki çalışmakla, eğitilmekle, öğrenimle olmayacak kadar anlaşılmazdır. Bizler Akaide ait meselelerde elimizden geldiği kadar, aklımızın yettiği kadar uğraş verir, FİKRİ tartışmaya girmeden neticede olanı olduğu gibi kabul ederiz.İSYAN, tuğyan ve zorbalığa soyunmak bizim işimiz değildir…Rabbimiz Bakara Suresi ayet. 202. de mealen şöyle buyurmaktadır:***İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir NASİP vardır. Şüphesiz Allah’ın hesabı çok süratlidir…***Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.