RASYONALİZM…

RASYONALİZM…Tek kelime ile Rasyonalizmin tarifi: *AKILCILIKTIR* İnsan AKLINI PUTLAŞTIRMAK diye kısaca tarifini yaptıgımız RASYONALİZM yani akılcılık teorisi ya da İDEOLOJİSİ, AKIL ve MANTIK süzgecinden geçmemiş olan görüşleri benimsememek, ön yargılardan ve duygusal saplantılardan ARINMIŞ olmak anlamına gelen  bir FELSEFİ terimdir. Rasyonalizme göre, AKLIMIZ birtakım İLKE’LER ya da YETİ’LERLE donatılmıştır. Kainatı oluşturan tüm nesneler hak­kında kesin bilgi edinmemiz için YALNIZCA BU İLKE’LERE uygun biçimde MANTIĞIMIZI kullanmamız yeterlidir sonucuna varan FELSEFECİLER, AKILCI yani Us’çu inanışı bayraklaştıran SOMUT gerçeklere önem verdiğini zanneden zavallılardır aslında. Çünkü bu zavallı ZEKA KÜPLERİ kuru akıllarıyla İLAHİ AYETLERİN BİLE TARTIŞILACAĞI sonucuna ulaşmışlardır… Başka bir deyişle AKILCILIK, gerçeklerle İLGİSİ KOPMUŞ birtakım DOĞMATİK DÜŞÜNCE Kalıplarının içine hapsolmadan, sorunlara, problem ve meselelere AKIL, MANTIK işbirliğiyle HAKİKATE, gerçeğe, REALİTEYE uygun çö­zümler arama inancıdır. Rabbimiz Hac Suresi ayet. 46. da mealen şöyle buyurmaktadır: *** SANA KARŞI ÇIKANLAR HİÇ YERYÜZÜNDE dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette DÜŞÜNECEK kalpleri ve İŞİTECEK KULAKLARI olurdu. Ama gerçek şu ki, GÖZLER KÖR OLMAZ, LÂKİN GÖĞÜSLER İÇİNDEKİ KÂLPLER KÖR OLUR…*** Rabbim bizleri Felsefe sefillerininden UZAK eylesin…Sallu alâ Rasulina Muhammed…

 

2.  RASYONALİZM… Rasyonalizmi  anlıyabilmek için öncelikle bu AKIMA GÖNÜL VERMİŞ insanları ve İZAH TARZ’LARINA göz atmamız zaruridir kanaatındayız. Örnegin eski Yunan’da RASYONEL BİLGİ ile duyu organlarımızın sağladığı duyusal bilgi arasında fark olduğunu belirten ilk filozoflar Herakleitos, Parmenides, Sokrates, PLATON VE ARİSTOTOLES’TİR. Bu saydıgım kişiler YERLİ YABANCI bütün FELSEFE tutkunlarının Peygamberi ve hatta *İLAHI* konumundadırlar. Filozofların hepsi ARİSTO ya da EFLATUN söz ve düşüncelerini İlahi NASSLARDAN, AYETLERDEN daha fazla benimser ve değerli bulurlar. SOKRATES’İN sözüne İLAHİ değer verir, HERAKLEİTOS’UN fikir ve düşünce yapısıyla YATAR kalkarlar. HEGEL, KANT, LEİBNİTZ gibi Filozofların YAVE’LERİ ile KUR’ANI KERİMİ ve SÜNNETİ SENİYYE’Yİ kendi AKILve MANTIK ölçülerine vurarak değersiz kılma saplantısına takılırlar. Rabbimiz Zümer Suresi ayet. 3. te mealen şöyle buyurmaktadır: ***Dikkat et, HÂLİS DİN yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine BİR TAKIM dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ şeylerde aralarında HÜKÜM verecektir. Şüphesiz Allah, YALANCI VE İNKÂRCI kimseyi doğru yola iletmez…*** Rabbim bizleri SIRATI MÜSTÂKİM’DEN ayırmasın…Sallu…

 

3.  RASYONALİZM… AKILCILIK TEORİSİNİN belli başlı önderlerinden birisi SOKRATES; *BİLGİ DOĞUŞTAN GELİR* fikriyle ortaya çıkmış, İlk Çağın ÖNDE GELEN filozoflarından biridir. Hiç kitap YAZMADIĞI ifade edilir. SOKRATES’İN Düşünceleri günümüze daha çok bizim EFLATUN diye bildiğimiz *PLATON’UN* eserleri ara­cılığıyla ulaşmıştır. Sokrates, yaz kış Atina sokaklarını dola­şır, herkesle her konuyu tartışırdı. Doğruyu, onlarla bir­likte bulmaya çalışırdı. Metod olarak İRONİ VE MAOTİK olmak üzere iki yöntemden yararlanırdı. İRONİ yani alay etme ile bir şey bildiğini SANAN kim­seyi sorgulayarak ona gerçekte BİR ŞEY BİLMEDİĞİNİ gösterirdi. MAOTİK yani DÜŞÜNCE, FİKİR ÜRETME taktiği ile muhatabını DEŞELEME yöntemi ile de bir ko­nuda bir şey BİLMEDİĞİNİ SANAN kimseye yönelttiği so­rular ve aldığı cevaplarla O KİMSENİN ASLINDA O KONUDA çok şey BİLDİĞİNİ kanıtlardı. Böylece, *BİLGİLER AKLIMIZDA DOĞUŞTAN VARDIR* savunduğu TEORİSİNİ beyinlere yerleştirmiş olurdu… Rabbimiz Furkan Suresi ayet. 44. te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Yoksa sen, ONLARIN ÇOĞUNUN gerçekten SÖZ dinleyeceğini yahut DÜŞÜNECEĞİNİ Mİ sanıyorsun? Hayır, onlar HAYVANLAR gibidir, hatta onlar yolca DAHA DA sapıktırlar…*** Rabbim, Bizleri bu tür SAPIK zihniyet erbabından MUHAFAZA eylesin… Sallu…

 

4.  RASYONALİZM… Aklı PUTLAŞTIRAN ZEKİ güruh’un önde gelen liderlerinden *ARİSTOTOLES* Rasyonalist bir filozoftur; ancak onun RASYONALİZMİ kendinden önceki filozoflardan farklıdır. Ona göre insanın DOĞUŞTAN GETİRDİĞİ bilgileri yoktur; ama DUYU organlarınca elde ettiği verileri işleme ve tümel kavram­ları oluşturma YETENEĞİ vardır. Bu görüşünü şöyle belirtir. *Bilgi DUYUMLA BAŞLAR; ancak duyum değildir. Bil­gide duyumun yanında başka bir öğe’nin, AKLIN İŞE KARIŞMASI söz konusu olmazsa asla BİLİM VE FELSEFE meydana gelmez…* Örneğin bizdeki, FARABİ, Aristocu bir düşünür olarak  bilinir. Bilgi hakkındaki görüşleri onunkiler gibidir. FARABİ’YE göre de biri duyusal, di­ğeri US’SAL yani AKLİ olmak üzere İKİ TÜR BİLGİ vardır. Duyusal bilgiler, duyu organ­larınca algılanan, tekil olan bilgilerdir. AKIL DA bu bilgileri biçimlendirerek ve birtakım KALIPLARA SOKARAK ge­nel kavramlara ve yargılara dönüştürür. Böylece KESİN ve GENEL GEÇER bilgile­re ulaşılır. Ona göre insanın en güvenilir yeti’si AKIL’DIR. İnsan, aklın ilkelerine ve MANTIĞIN kurallarına uyarak ele aldığı HER KONUYU çözümleyebilir… Rabbimiz Mülk Suresi ayet. 10.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ve: Şayet kulak vermiş veya AKLIMIZI KULLANMIŞ olsaydık, ŞİMDİ şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık… diye ilâve ederler…*** Neticede diyoruz ki her FİLOZOF aynı KURU AKLIN VE MANTIĞININ* ürününü sergilemektedir. Rabbim ŞER’LERİNDEN muhafaza eylesin…Sallu…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.