SENDİKA VE ÇALIŞMA HAYATIMIZ…

SENDİKA VE ÇALIŞMA HAYATIMIZ… 1977 – 1983. yılları arasında, 300. küsur çalışanın bulunduğu üretici firmada İGMetal sendikası adına işçi temsilciliği yaptığım için, İş âhlakını, işçi – iş veren ilişkilerini, 7.yıllık görevim dolayısıyla yakinen tanıma fırsatı bulmuş oldum. 1969. yıllarına kadar haftada,72. saat çalışan bir toplumun içinde yaşamak kolay olmasa gerek. Alman toplumu kadar işine ve ülkesine bağlı toplum az bulunur. Hangi ideolojiyi savunursa savunsun, *Önce Almanya* ögretisiyle yetişmiş bir toplumda, bizler çalışma saatlarını o yıllarda; ideal düşüncemiz olarak; 35. saata indirme, ama şimdilik 38,5. saata razı bir teklifle ailemize daha fazla zaman ayırma, çocuklarımızla biraz daha fazla ilgilenme gibi taleplerimiz aynı maaşı alma kaydıyla gündeme getirilmişti… detaylarına girme maksadında değilim ama tâleplerimiz Almanya çapında büyük ses getirmiş ve İGMetal olarak çok ses getirmiştik. Şu anda haftalık çalışma saati:35 değil ama bu sayıya iyice yaklaştı. Rabbim iş ahlakına değer veren, işini lâyıkıyla yapan her kim olursa olsun, dünyanın her yerinde alın teri ile çalışan emek sahiplerine yardım eylesin…Bizim dinimizde İşveren adına çalışanı mağdur etmemeye, işçi adına helâl kazanca çok büyük değer verilmektedir…Taberaninin zamanımıza taşıdığı hadis mealen şöyle:**Helal mal kazanmak her müslümana farzdır ve bu en büyük bir cihattır…**

İnanıyorum ki; *Çalışmak da ibadettir.*sözünü duymayanımız yoktur. Bu sözün manası doğru, fakat genellikle uygulamasında sorunlar vardır şöyle ki; zamanımızda birçok insanın, bu sözü farz bir ibadetten kaçmak için söylediği mâlumdur. Böyle bir ifade, *biz zaten çalışarak ibadet halindeyiz. Şimdi namaz değil, iş zamanıdır. İşin kazası olmaz, namazın kazası olur.* anlamında kullanılıyorsa, ortada ciddi bir yanlış anlama var demektir. Bilindigi  gibi İbadet, Allah için yapılan ve kulu Allahu Tealanın rızasına ulaştıran ameller demektir. Bir amelin ibadet olması için iki önemli şart vardır: Birincisi, amelin doğruiyi ve güzel bir iş olması, ikincisi de Allah rızası için yapılmasıdır. Sâlih amel, Allah ve Rasulü’nün yapılmasını emir, teşvik ve tavsiye buyurduğu bütün işlerdir. Farz, Vacip, Sünnet, Müstehab gibi dinen övülen işler sâlih amel olduğu gibi, iyi niyetle ve güzel bir hedef için yapılan mübah işler de salih amelden sayılır… Maide Suresi ayet. 88. mealen şöyle:*** Allah’ın size verdiği helâl ve temiz rızıklardan yiyin. Kendisine iman ettiğiniz Allah’a karşı gelmekten sakının…***

İşveren ya da İşçi olsun; Bir müslüman hayatının her saniyesinde haram ve helâl konularını aklından çıkarmaması gerekir. Mesela bir insanın, hayır yollarında harcamayı düşünerek, helal yoldan ihtiyacından fazla mal kazanması mübahtır ve bu çaba aynı zamanda sâlih amel kapsamına girer. Yapılan işin ibadet olması için diğer bir şart da, o iş yapılırken harama girilmemesi ve o esnada bir farzın terk edilmemesidir. Çünkü, hiç kimse Allaha isyan ederek Allahu Tealanın rızasına ulaşamaz. Şu halde, dinin en temel farzı olan namazı unutturacak şekilde üzerine düşülen bir iş, kesinlikle ibadet olamaz. İçinde haram olan işler de ibadet değildir. Yalan, hile, kumar, gasp, hırsızlık gibi yollarla kazanılan mal haramdır. Bilindigi gibi, Haram mal ile ibadet yapılmaz. Hatta O maldan sadaka verilse, Allah katında makbul değildir. Ancak bazen, işin ciddiyetine ve meşguliyetin yoğunluğuna göre farzın dışındaki sünnetler ve faziletler terk edilebilir. Vaziyete göre dinin ruhsat yani izin verdiği durumlardan yararlanılabilir. Fakat en zor durumlarda bile farz ibadetler korunur, haram mal kazanmaktan kaçınılır… Nahl Suresi ayet. 114. mealen şöyle:***Öyleyse, Allah’ın size rızık olarak verdiği helâl ve temiz nimetlerden yiyin. Eğer yalnız Allah’a kulluk yapıyorsanız O’nun nimetlerine şükredin…***

Kardeşlerim, şayet bir müslümanın emeği, gayreti, çabası bu hassasiyet içinde yapılırsa, bütün çalışma, üretim, hizmet, emek ve masraflar sadaka hükmüne dahil olur ve sahibine sevap getirir inancındayız. Müslümanın yaptığı her iş, muhakkak kâlbine ve ibadetine bir şekilde etki etmelidir. Bu etki ya iyi, ya da kötüdür. Çünkü her işin ilk hareket noktası kâlptir. İbadetin merkezi de kâlbimizdir. Dünyadaki yaşantısını Allah’ın rızasına ulaşmak için düzenleyen bir müminin değil yaptıkları, düşündükleri ve hedefledikleri de büyük önem taşır. Bedenin güzel kulluk yapması için, kalbin güzel düşünmesi gerekir. Ayrıca bütün azaların harama bulaşmaması şarttır.Anladığımız ve kavrayabildiğimiz kadarıyla; Allah’a kulluk, namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetlerin yanında, iyi niyetle ve edebe uygun hareket edilerek yapılan bütün işlerimiz de ibadete dönüşür, kulu Allahu Tealaya yaklaştırır, manevi derecesini yükseltir. Böylece rahmete vesile, cennete vasıta olur. İşveren ve işçi bağlamında; İş ve ibadet dengesini güzel kuranlar, hem dini hem de dünyayı kazanır, iki cihanda şerefli ve mutlu olurlar ümidini taşıyoruz. Ebu Davud’un zamanımıza aktardığı hadis mealen şöyledir:** İnsanın yediği en güzel şey, kendi kazancından olandır…** Sallu alâ Rasulina muhammed…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.