Sözlerinin yalan olması bir yana, tanımadığım ve bu hâliyle de tanımayı arzu etmeyip, adını soyadını anmak istemediğim sözde sanatçı biri demiş ki; içki yasağının iki adı var biri *ŞERİAT* diğeri Faşizm; ikisi de aynı lağımdan beslenir…* Allah, din, ayet, ve şeriata on binlerce kilometre uzak olduğu ifadelerinden belli olan bu zat; Allahın dini olan şeriatın lağımdan beslendiğini saçmalamakta. Gazete haberlerine baktığımızda yasak haberinin de yalan olduğunu anlıyoruz. Tekel bayileri platformu başkanı Özgür Aybaş adlı kişi, Twiter hesabından, alkollü içkilerin Türkiye genelinde günümüze kadar *Yasak* kapsamına girmediğini ve Tekel bayii’lerinde satıldığını beyân eylemiş. Bu arada, ilahi yasaktan haberi olmayanlara duyuralım: Müslümanlar için yasak; 1440. küsur sene önce beyân edilmiş…Rabbimiz Maide suresi ayet. 90. da mealen şöyle buyurmaktadır: ***Ey iman edenler. İçki, kumar, dikili taşlar putlar ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz…*** Akıl niğmetiyle bizleri taçlandıran Rabbimize şükürler olsun…
Adı Veli olduğu için hüsnü zan’la müslüman zannettiğimiz bir milletvekili; *Alkolü yasaklayanları Allaha hâvale ediyorum* demiş. Alkolü yasaklayan ve pislik olduğunu ayetiyle beyân eden Allahu teâla olduğundan habersiz garibim. Bu şaşkın kimi kime havâle ediyor ve Allah kelâmından anladığı, Allah denilince aklına kimi ve kimleri getiriyor, Allah, ilah, rab, mâbud gibi kavramlar bu zata ne gibi manâlar düşündürüyor yine kendisi izah makamında olduğu için söz söylemekte zorlanıyoruz. Şu kadarını ifade edebilirim ki; Maide suresi Medine de nazil olmuş bir sure’dir. ***… Bugün dininizi kemâle erdirdim, size nîmetimi tamamladım. Size din olarak İslamı beğendim…*** buyurulan, 3. Ayeti en son inen ayettir. Cahil milletvekili de olsa cahildir. Ağzından çıkan lâfı kulakları duymayan, sözünün nereyee gittiğini bilmeden konuşarak saçmalayan zat; bilerek ya da bilmiyerek Cehaletini izhar etmiştir. İslama veya hiç bir dine inanmadığını, ateist olduğunu beyân edebilir kendi kararıdır bize lâf düşmez. Ama ağzından çıkan kelâmı kulağının duymasını bekleriz…Milletvekili olması kendinden başkasının dinine nizâm vermesini, o İnancı yok saymasını gerektirmez…
Bilindiği gibi laiklik ve laik sözcükleri, dilimize Fransızcadan geçmiştir. Laiklik devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan bir prensiptir. Günümüzde laiklik terimi felsefi ve hukuki, siyasal anlamıyla devlet ve din ilişkilerine ait bir tarzı ifade etmektedir. Bu kavram için İngiliz ve Alman toplumunda seküler kelimesi kullanılmaktadır. Sekülerizm, din merkezli olmasını hiçbir dini inanışa iştirâk etmeyen, fakat fertlerin her türlü dini serbestliklerini kabul eden bir anlayıştır. Aynı sistem; eğemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesini öne çıkarır. Çelişki, tenakuz, kafa karışıklığı iç içe böylece sürüp gider. Yöneticiler yeri geldiğinde laik yani din dışı; sırası geldiğinde müslüman olduklarını söylemenin rahatlığını sergileyebilirler. güya; laikliği benimsemiş bir devlet dinlerin ibadet hüküm ve kurallarına müdahale edemez der ama o da yalan; her fiiline karışır. müslüman birey; laik yöneticilerin kanunlarını da uygulamak zorundadır. Laik birey, dini esaslara dayanan kanunlar bu ülkede geçerliliğini yitirmiştir inancını sergiler. Yeri geldiğinde kurum, sırası geldiğinde birey hakları savunulur… kısır dönğü çetrefilli hatta kaos hâli bu minvâlde sürer gider…
Kardeşlerim, İslam dini hiç kimseyi dine girmeye zorlamaz, Dinde zorlama yoktur, yâni dine girme konusunda, zor kullanmak yoktur. İslam dininin ruhunda zorlama yoktur. Yâni sadece dine girme çıkma konusunda değil bu dinin esasında hiç bir zorlama yoktur. Zira bu dinin konusu zorunlu fiiller değil, isteğe bağlı fiiller ve davranışlardır. İslâm dininde zorlamanın sonucunda yapılan âmel’lerde geçersiz kabul edilmektedir. Allahu teâla, irade vermiş, seçme özgürlüğü vermiş ve seçiminden bireyin kendisini sorumlu tutmuştur. Lâkin İslam dairesine girince yani *müslüman* olunca İslam dininin nizâmı, kuralı, kaidesi geçerli olur. Örneğin namaz kılmasa, oruç tutmasa, müslüman olan hanım başını örtmese kabul edilemez, böyle bir hak ve salahiyet hiç kimseye verilmemiştir… Ayrıca müslüman birey içkimi de yudumlarım, Zina da ederim kimse bana karışamaz gibi bir serbestiyet içine giremez. İnsanlar İslam dinine girince bütün akidelerini, nizâm, kural ve kaidelerini kabul ederler. İslam dinine giren bireyin, kendi anlayışını, fikrini, düşüncesini din olarak dikte etme hakkı kesinlikle söz konusu değildir. Evet dinde zorlama yoktur çünkü:*Hak bâtıldan ayrılmıştır…* Müslüman olan için artık geçerli olan şeriatın emir ve yasaklarına tabii olmaktır. Teslimiyet yani müslümanlık bu itaati gerektirir…
Sermedkadir…