Sınama, Deneme, İmtihan

Rabbimiz Muhammed suresi ayet.31.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz…***

Peygamber Efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Mü’min kişinin benzeri, bir sap üzerinde biten taze ekin gibidir. Rüzgâr, ona hangi taraftan gelirse, onu eğer de yaprağı diğer tarafa döner, meyleder (fakat o, yıkılmaz). Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mü’min kişi de böyledir. O da, belâ sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Haktan yüz çeviren kâfir kişinin benzeri ise, sert ve dimdik duran çam ve dağ servisi gibidir. Nihayet Allah onu, dilediği zaman (bir seferde) kırar, devirir.” (Buhâri, Tevhid)**

Belâ; Anlam ve Mâhiyet olarak:Belâ’nın sözlük anlamı, denemek, yapmak, bitkin hale getirmek demektir. İmtihan için başa gelen musibete de belâ denir. Elbisenin eskidiğini ifade etmek için de bu kelime kullanılır. Denenmek veya bir sınamaya uğramak insanı yıprattığından dolayı ‘belâ’ kelimesiyle ifade edilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de daha çok denemek, sınamak, imtihan etmek anlamlarında kullanılmaktadır. Terim anlamı; Gerek darlıkta ve gerekse genişlikte insanın denenip imtihana tâbi tutulması, imtihan maksadıyla başa gelen musibet ve meşakkat, sıkıntı bulunan olay demektir.
Başa gelen belâlar, musibetler birer deneme ve sınama olduğundan ve tabie caizse insanı çeşitli biçimlerde eskitip yıprattığından dolayı, başa gelen olaylara “belâ” denmiştir. Bu bakımdan, dinin emirleri ve yasakları, çeşitli yönleriyle belâdır. Râgıp el-İsfahanî, bu yönlerin bazılarını şöyle belirtir: a- Bazıları bedene zorluk verdiğinden, b- İnsanların içindeki hayırlıları şerlilerden, temizleri kirlilerden, mü’minleri münafıklar-dan ayırmak için bir deneme, sınama vasıtası olduklarından. c- İnsanlar şükretsinler diye sevinçlerle ve nimetlerle, sabretsinler diye de zorluklarla denenirler. İnsanların bu şekilde denenmesi de “belâ”dır.

Nitekim Hz. Ali (r.a.): “Kimin dünyası genişletilir de, bunun bir imtihan olduğunu bilmezse, o kişi akıldan yoksundur.” buyurmuştur. Yani, kişi başına gelen bolluğun da darlığın da Allah’tan bir deneme vasıtası olduğunu bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Dinin emirleri bir bakıma ‘belâ’dır, yani sınamadır. Çünkü bazı dinî emirler insan bedenine zorluk verir, insanların iyilerinin ve kötülerinin ortaya çıkmasına sebep olur. Şükredenler veya nankörlük edenler bununla belli olur. Zorluklara kim sabredecek, nimetlerin değerini ve sahibini kim bilecek? Bütün bunlar bir ‘belâ’dır, sınamadır, denemedir, imtihandır. İnsanlara verilen nimetler bir deneme amacına yöneliktir Hayat ve ölüm, doğma ve yaşama birer sınamadır

Rabbimiz, herkese farklı şeyler, farklı nimetler, farklı yetenekler vermiştir. Her bir insan farklı bir imkâna sahiptir. Herkes kendine göre bir iş yapar veya mesleği yerine getirir. Aralarında müslüman olanı vardır, müslüman olmayanı vardır. Ancak Rabbimiz bütün insanları onlara verdiği nimet, kabiliyet ve imkânlarla denemektedir (6/En’âm, 165). Allah (c.c.) verdiklerinin karşılığını kulluk ve şükür olarak ister. Her bir nimetin teşekkür borcu, her bir kabiliyetin sorumluluğu vardır.

Rabbimiz kişilere ve toplumlara bazen sıkıntı verir, bazen musibetler gönderir, bazen zorluklara ve darlıklara düşürebilir. Bunun sebebi onların akıllarını başlarına almalarını, yanlış yolda olanların düzelmelerini ve isyan içerisinde olanların Allah’a itaate dönmelerini sağlamaktır. Bazen de müslüman kullarına sıkıntı, musibet veya zorluklar verir, onları sabırla dener. Böylece onların daha çok sevap kazanmasını, derece yönünden daha çok yücelmesini sağlar…

Rabbimiz Bakara Suresi ayet. 155-156 da mealen şöyle buyurmaktadır. ***Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile eneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler…***

Bu ayetin tefsiri hakkında Mahmut Toptaş Hocaefendi diyorki: * Sizi elbette biraz korku, açlık ve biraz mallardan, canlar¬dan ve meyvelerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenlere müj¬dele.Bu yol dikenli olduğundan dolayı Allah (c.c.) bu dünya yolunda çe¬şitli vesilelerle imtihan edeceğini ifade ediyor.Biz sizi imtihan edeceğiz. Korkudan azıcık bir şeyle, çok küçük şey¬lerle imtihan edeceğiz. Korkudan bir şeyle sizi imtihan edeceğiz. Korku çeşitli. Rabbim korku demiş bitirmiş. Alimlerimizin bir kısmı: „Allah korkusuyla imtihan edeceğiz“ diye anlamışlar. İmam-ı Şâfi Hz.lerinin ka¬naati bu. „Allah korkusuyla imtihan edeceğiz“ diyor. Ama âlimlerimiz yalnız bununla kalmamış.

Düşman korkusuyla imtihan edeceğiz, rızık korkusuyla imtihan edeceğiz, evlat korkusuyla, avrat korkusuyla, mal korkusuyla imtihan edeceğiz.Yani çeşitli İslâmî hizmetlerin içine girecek olursan „Sen kanşma bu işlere! Bak işte çeşitli insanlar Müslümanların üzerine yürüyorlar. Eğer Müslümanlar biraz güçlenecek olursa yetkililer şöyle şöyle yapıyorlar. Mal varlığı gidiyor, makamı gidiyor, adamın rütbesi sökülüyor, zindana atılıyor, memuriyetinden oluyor. Yahu etme eyleme bu işlere girme. Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı deyiver geç“ diye öğüt veriyorlar. Peki ayıya dayı diyecek olursak ne oluruz biz? Ayı olmayız ama ayının yeğeni oluruz. Ama büyüyünce ayı oluruz tabi. Onun için korku çeşitlidir.

Her insanın da korkusu kendine göredir. Bir adamı korkuturken sakın ha ne yapacağınızı söylemeyin. „Sana yapa¬cağımı bilirim“ deyin yeter. Çünkü o zaman o, en fazla korktuğu şeyi ak¬lına getirir. „Yahu bu bunu yapar mı yapar“ der. Halbuki siz ona şunu ya¬parını“ derseniz belki o konuda korkusu yoktur adamın. Sizce büyüktür o. Sizin söylediğiniz aslında O sizin korktuğunuz şeydir. „Sana şunu ya¬parım“ dediniz mi o sizin kendi korktuğunuz şeydir. O ise ondan kork¬muyor.Onun için Yusuf sûresinin tefsirinde Peygamber Efendimiz (a.s.v.), düşmanın hatırına -geimiyen şeyi hatırlatmayın diyor. Yakub’un oğulları da Yusuf a ne yapacaklarım bilmiyorlardı. Ama onlar giderken „Yusufu kurdun yemesinden korkarım“ dedi. Bu sefer oğullarmmda aklına o geldi. Böyle böyle yapalım dediler.

Öyleyse konuşurken, basında çeşitli yerlerde yazılar yazarken, kon¬feranslar ve seminerler verirken „Vay şu imansızlar, Yahudiler, komü¬nistler, masonlar şunu şunu yapacaklar bize“ diye yazı yazmayın. Ada¬mın aklına geimiyen şeyi aklına getiriyorsunuz. Yaptıkları teşhir edilir ayrı. Yapmadıkları konusunda bunlar şunu da yapar, bunu da yapar dedi¬niz mi adama en korktuğunuz tarafları göstermiş olursunuz. Ve o adam onun üzerine yürür.Allah’dan başka kimseden korkmayacağımız konusunda zaten hemen biraz yukarda 150. âyet-i kerîmesinde onlardan korkmayınız, Ben’den korkunuz buyuruyor Allah (c.c). Korku ile imtihan edeceğiz, açlıkla imtihan edeceğiz, mallardan ek¬siltmekle, canlardan eksiltmekle, meyvalardan eksiltmekle sizi imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdeler olsun diyor Allah (c.c).Şimdi imtihan edeceğiz derken bizim bildiğimiz imtihan şu. İmtihan eden, imtihan ettiklerinin durumunu bilmediği için imtihan eder, Allah (c.c.) için böyle bir şey söz konusu değildir. Bu şuna benzer demişler âlimlerimiz; Benim bir oğlum var altı ya¬şında, yedi yaşında. Merdivenleri çıkarken diyor ki, Ben senden çabuk çı¬karım baba. Ben de çıkamazsın diyorum, o da çıkarım diyor. Merdiveni çıkarken bir yarış ediyoruz. Aslında çıkamıyacağını biliyorum ben onun. Ama onunla imtihana giriyorum ben yine. Koşuyoruz.

Neticede onun çı¬kamadığını gösteriyorum ama arada bir de onu çıkarıyorum yani ben ge¬ride kalmış oluyorum. Rabbim dese ki bize, bu nimetleri yiyorsunuz, şükür de ediyorsunuz. Pekiyi vermesem ne yaparsınız? Ya Rabbi vermesen de şükrederiz Sana biz. Versen de şükrederiz.Rabbim dese ki; „Vermesem biraz yan çizer gibisiniz.“ „Çizmeyiz ya Rabbi.“ Olur mu öyle şey! Sen bizi yaratıyorsun, Sen bizi yönetiyorsun, bize her şeyi veren Sen’sin. Darlıkta da bollukta da Sana ibadetimizi ya¬parız ya Rabbi demeliyiz aslında.Allah (c.c.) diyor ki, Ben sizin ne yapacağınızı biliyorum ama, sizin hakkınızdaki bilgimi size göstermek üzere imtihan ediyorum.

Bugün inkarcılar şöyle der. „Efendim Allah (c.c.) madem biliyordu, imtihana gerek yoktu. Dünyaya getirmesine gerek yoktu. Bu adam gavur olacaktır. Şu adam Müslüman olacaktır. Ben biliyorum bunu haydin ahi-rete ordan Cennete veya Cehenneme deseydi.“ Öğretmen deseki sene so¬nunda haziran ayında “çocuklar bakın, hepinizi sekiz ay okuttum. Sekiz ay neticesinde kimin sınıfı geçeceğini, kimin geçemiyeceğini biliyorum. İsterseniz şu haziran sıcağında imtihan zahmetine girmenize gerek yok. Şunlar şunlar geçecek, şu dört arkadaşınız kalacak“ dese. Geçenler razı olurda, geçemeyenler „yahu hocam sen imtihanını yap derler. Biz çalışı¬rız sabaha kadar uyumayız. Yinede imtihana gireceğiz“ derler. Ve giri¬yorlar hakikaten o dört kişi kalıyor. Ama itiraz hakları var. Hocam bizi niye bıraktın derse kâğıdını karşısına çıkarıyor bak, beş soru sordum beşi de cevapsız kalmış veya dördü cevapsız kalmış.

Allah (c.c.) de bu dünyadan, öbür dünyada bizim itirazlarımızı kes¬mek için imtihan ediyor. Mesela bizi hiç dünyaya getirmeden ben sizi bi¬liyorum, şunlar iyi olacaktı, şunlar kötü olacaktı, dese öbür dünyada kâfirler, bizi dünyaya getirseydiri biz de aynen onlar gibi yapardık diye¬bilirlerdi.Şimdi dünyaya getirdi. Herkesin imtihan defterleri de yazılıyor. İmtihan sahası da dünya, imtihanın sahası altıyla üstüyle dünya. İmtihan ko¬nuları sorularımız, Ailemiz, çocuklarımız, paralarımız, mallarımız, mülk¬lerimiz, canlarımız ve kazançlarımız ve çevremiz bunlarda imtihan soru¬ları olarak verilmiş.

Enfal suresi: 28. ayetinde Bunlar imtihandır buyuruyor Allah (c.c.)Mallarınız ve canlarınız, burada da korkularınız, ‚açlıklarınız, malları¬nız, canlarınız, meyveleriniz sabır konusunda imtihan sorularıdır. Bolluk verir şükredesiniz, zorluk verir sâbredesiniz diye. Sabredenleri müjdele diyor Allah (c.c).Onlar öylesine sabredenler ki; Onlara bir musibet geldiğinde, „Biz Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğiz“ derler.Biz bunu yalnız Ölüm haberini duyduğumuzda okuruz, ama her yerde okunabilir. Başımıza gelen herhangi bir olumsuz halde, hoşa gitmeyen hallerde veya olumlu hallerde de her halükârda dilimizi buna alıştırı-versek Biz Allah’a aitiz o yarattı bizi yine ona döneceğiz, dedikmi o be¬lanın, musibetin ağırlığı da üzerimizden gidiverir.Çok sevdiğiniz çocuğunuz, babanız veya anneniz vefat etmiş hani nerde ise beyniniz çatlıyacak, kafatasımz atacak öyle bir durumda bir adamın gelip inna lillah demesi kaynamakta olan bir suyun üzerine bir bardak soğuk suyun dökülmesi gibi bir şeydir. Adamı huzura kavuşturur. (Mahmut Toptaş.Şifa Tefsiri.)

İnancımız odurki; Rabbimiz bütün insanları dener. Herkesin denenme şekli, imtihanı ve araçları farklı olabilir. İyi insanlar sabırla ve Allah’ın dinine yardımla; kötü insanlar hidayete, iyiliğe, Allah yoluna dâvetle sınanırlar, imtihandan geçirilirler. Başına ‘belâ’nın, yani imtihanın nereden geldiğini anlayanlar onun gereğini yaparlar. Böyle bir denemenin karşısında mü’min olanlar sabreder, Rablerine tevekkül ahlâkı kuşanarak O’na teslim olurlar. İnsan, sık sık Allah tarafından imtihan edilir. Bu imtihanlar pek çok biçimde görünse de, hepsinin maksadı aynıdır:
İmtihan insanı Allah’a yaklaştırıyor mu, yoksa O’ndan uzaklaştırıyor mu, bunu görmek. Bunu hissetmek, yaşamak, Evrensel Bir İlke: Kur’an’dan anladığımıza göre, imtihan kuralı herkes için geçerlidir. Yani, bütün insanlar imtihan edilmektedir. İnsanın imtihana tâbi tutulması Allah’ın bir sünnetidir. Kötüler kadar iyiler de imtihan edilir. Peygamberler bile bu kurala istisna teşkil etmez. Meselâ İbrahim Aleyhiselam, oğlunu kurban etmesi için emredildiği rüyayla imtihan edilmiş, Ayrıca Yusuf Aleyhiselam ise, azizin karısının cinsî arzularıyla imtihan edilmişlerdir.
Kur’ân-ı Kerim’de Belâ ve İmtihan kavramları: Kur’ân-ı Kerim’de “belâ” kelimesi çoğunlukla “denemek, sınamak” manalarındadır. Kur’an’da “belâ” kelimesi, çeşitleriyle, türevleriyle birlikte 37 yerde geçmektedir. Çoğu âyette aynı anlamda kullanılan “fitne” kelimesi ise, çeşitli şekillerde türleriyle birlikte 60 yerde kullanılır. Kur’an’ın nazarında, hayat bir imtihan, daha doğrusu bir imtihanlar silsilesidir. Mesela, Semâvât ve arzın yaratılışının gayesinin de zaten insanın imtihana tâbi tutulması olduğu bildirilmektedir (11/Hûd, 7); ölüm ve hayatın yaratılışı da aynı gayeyi taşır (67/Mülk, 2). Cenneti kazanabilmek için, insanın hayatı boyunca tâbi tutulacağı imtihanlarda cennete lâyık olduğunu ispatlaması lâzımdır…

Kur’an’da Belirtilen İmtihan Şekilleri: İmtihan birçok şekilde olabilir. Bir fert ya da topluluk bollukla, yoksullukla veya sıkıntıyla oldugu gibi ayrıca, belli bir varlıkla, nesneyle veya olayla ve hayatın ve malın-mülkün kaybıyla, kıtlıkla ve açlıkla, hastalık ve yaralarla, hasımların aşağılamasıyla imtihan edilebilir. Azabın gecikmesi inkârcıları daha da şüpheye düşürür ve bu onlar için başka bir imtihan olur (21/Enbiyâ, 109-111). İnsanlar bir başka insan için imtihan olabilir. İnkâr edenler tarafından işkence ve zulme uğratılan mü’minlerin imanı, şiddetli bir imtihana tâbi tutulabilir (29/Ankebut, 10); bir kişinin ailesine duyduğu sevgi, onu Allah’ın emirlerini ihlâl etmeye sevkedebilir (8/ Enfâl, 28; 25/Furkan, 20; 64/Teğâbün, 14-15) ve iki topluluk arasındaki bir antlaşma ile iki tarafın samimiyet ve sadâkati imtihan edilebilir (16/Nahl, 92). Kur’an, insanlar için bir imtihan haline gelen birkaç belirli olay sayar. Meselâ, altından bir buzağı yapmaları İsrâiloğulları için bir imtihan olmuş (20/Tâhâ, 85); kıblenin değiştirilmesi de imanı zayıflar için bir imtihan haline gelmiştir (2/Bakara, 143). (12/Yûsuf, 23-24). İmtihanı başaranların imanı daha güçlenir, başaramayanlar ise sapkınlıklarında daha da ileri giderler (74/Müddessir, 31). Rabbimiz Enbiya suresi ayet.35.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz…*** Ayrıca Fecr Suresi ayet. 15-16.da mealen şöyle buyurulmaktadır: *** İnsan, Rabbi onu imtihan edip de ikramda bulunur ve bol nimet ve zenginlik verirse, ‚Rabbim bana ikram etti‘ der (kendisinin bu ikrama ve nimete lâyık olduğunu düşünür). Ama onu imtihan edip rızkını daraltırsa, ‚Rabbim bana ihanet etti‘ der (kendisinin buna lâyık olmadığını sanır)…***

İnanıyoruzki hayatın tümü imtihan, sınama, deneme ile geçmektedir. Mü’minler bazen zorluklar, felâket, çile ve sıkıntılarla karşılaşırlar. Vahye inanmayan-lardan incitici sözler işitirler. Bazen hakları ellerinden alınır, bazen alay edilirler. Kimi zaman ambargoya uğratılırlar, kendilerine önem verilmez, hatta işkenceye uğradıkları olur. Malları, rahatları ve hatta canları bile gidebilir. Bütün bunlar onlar için şer gibidir. Bazen de Allah (c.c.) müminlere hayır yönünden nice şeyler nasib eder; Onlara dünyalıklar, imkânlar, rahatlık ve zaferler verebilir. Bütün bunların sebebi ‘belâ’ dır, yani denemedir…

Peygamber efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** Sevabın çokluğu, belânın büyüklüğüyle beraberdir. Allah, bir toplumu sevdiği zaman şüphesiz onları (sıkıntı, musibet ve belâlarla) imtihan eder. Artık kim bir (imtihan edildiği belâ ve musibetlere) rızâ gösterirse, Allah’ın rızâsı (ve sevabı) o kimseyedir. Kim de (imtihan edildiği belâ ve musibetlere) öfkelenir (ilâhî hükme rızâ göstermez) ise, Allah’ın gazabı (ve azâbı) o kimseyedir… (İbn Mâce, Fiten.) **

Allah (c.c.)’ın insanlar ve toplumlar için birtakım yasaklar ve sınırlar koyması, bazı hükümleri bildirmesi de bir imtihandır. Bakalım kim bu hükümlere uyacak? Kim bu yasakları çiğnemeyecek ? Yeryüzünde süs ve geçimlik olarak yaratılan her şeyin yaratılış sebebi; hangi insanın daha güzel amel işleyeceğini, daha güzel davranışta bulunacağını denemek içindir. Bu konuda Rabbimiz Kehf Suresi ayet.7.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir zinet yaptık…***
Allah (c.c.), Hz. Muhammed’e (s.a.s.) Kur’an’ı hak olarak indirdi. Bundan dolayı O ve O’nun ümmeti insanlar arasında Allah’ın indirdiği ile hükmetmek durumundadırlar. Bunu yaparken haktan sapanların hevâlarına, istek ve tutkularına uymazlar. Allah Celle şanuhu dileseydi insanlar aynı dine inanan tek bir ümmet olurlardı. İslâm’dan başka din olmazdı. Ancak Allah (c.c.), insanlara gönderdiği peygamberlerle ve ilâhî hükümlerle onları denemek istemektedir. Degişmez hayat kitabımızda, maide suresi ayet.48.mealine bakıyoruz yine:

*** Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n gerçek tarafını) O haber verecektir…***

Mü’minlerin günlük normal ibadet, tâat ve amelleri yanında, zaman zaman ağır sıkıntı ve musibetlerle karşılaştıkları olur. Bu yeni durumlar ve olaylar karşısında onun etkisi ve tepkisi ölçülür, sabır ve tahammül gücü, kin, intikam, haset ve gurur duyguları eğitilir. Mal, mülk, para, kadın, çocuk, kazalar, hastalıklar, yangın, sel, zelzele ve tabiî âfetler, insanoğlunun denenip sabrettiği ve sonucu Allah’a havale ederek ağırbaşlılıkla kabullendiği takdirde mânevî dereceler kazandığı başlıca imtihan konularıdır. Ancak kimi zaman bu sıkıntı ve felâketler dünyada yapılan haksızlık, zulüm ve azgınlıklar yüzünden ilâhî bir ceza olarak da ortaya çıkabilir…

Sahabelerden Sa’d bin Muaz rivayet ediyor mealen: ** Dedim ki: ‘Ya Rasulallah, insanların belâsı, imtihanı en çetin olanı kimdir? Buyurdu ki: “Peygamberler ve sonra da derece derece mü’minlerdir. Kişi, dini oranında belâ görür/imtihan edilir. Dini kuvvetli ve sağlam ise belâsı ağır olur. Dininde zayıflık söz konusu ise, dini kadar belâ görür, imtihana tâbi tutulur. Belâ insanın yakasına öylesine yapışır ki, günahsız gezene kadar peşini bırakmaz.” (Tirmizî)**

Mü’min insan, nimetin azlığının, veya çokluğunun bir deneme olduğunun şuurundadır. Bu yüzden nimet bol olduğu zaman şımarmaz, malı ile kibirlenip yoldan çıkmaz. Ni’met az olduğu zaman da Allah’a şikâyette bulunmaz. O nankör değil, şükredici olmaya çalışır. Bilir ki, geçici olan dünya hayatı bir imtihan yurdudur. Bu hayatının devamını sağlayan her şey de bir sınama, deneme, imtihan aracıdır. Bu sınavın hikmetini anlayanlar ve gereğini yapanlar kazanacaklardır. Müslümanlar için sadace iman etmek yeterli değildir. İmanın kökleşmesi ve sağlamlaşması için mü’minler çeşitli denemelerden geçirilirler. Allah Celle şanuhu müslümanları, içlerinde kim kendi yolunda cihad ediyor, bu yolda kim sabrediyor ortaya çıksın diye onları dener…

Rabbimiz ali imran suresi ayet.152.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Siz Allah’ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vâdini yerine getirmiştir. Nihayet, öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve âsi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlup etmekten) alıkoydu. Ve andolsun sizi bağışladı. Zaten Allah, müminlere karşı çok lütufkârdır…***

İnanıyoruzki Dinimiz cemaat dinidir. Müslüman cemaat bilmelidir ki, başına gelen her türlü imtihan, ilâhî dâveti kendisine dâvâ edinmiş müslüman cemaatleri hazırlamada geçerliliğini koruyan Allah’ın bir kanunudur, yani sünnetullahtır. Bu zorlu ve meşakkatli imtihan, cemaat için büyük bir hayırdır; çünkü bu imtihan sayesinde fertlerinin metânetli olanı zayıf olanından, iman dâvâsında dürüst olanı yalancı veya iki yüzlü olanından ayrılır. Gaybe vâkıf olamadığımızdan, kimin münâfık, kimin samimi mü’min olduğunu anlamamız için âfetler, sıkıntılar, musibetlerle de imtihan oluruz ki münâfık mü’minden ayrılmış olsun.

Müslüman cemaatin saflarını arındırmak; fert ve üyelerinin imanlarında sahtekâr, ikiyüzlü veya metânetsiz olanın bilinmesi; dürüst ve sağlam olanlarının seçilmesi, ancak cemaatin eziyet ve sıkıntılara mâruz kalması sonucunda gerçekleşebilir. Sıkıntılar, dayanıklı ve tutarlı olanı olmayandan ayırdığı gibi, dürüst olanlarla olmayanların birbirine karışmalarını, aralarında bir yanlışlık ve hatanın olmasını önler. Bu seçim, ayırım, müslüman cemaat için cidden zaruridir. Çünkü, cemaate birtakım insanlar katılır, cemaatin üyesi görünür. Bazen dürüst mü’min, bazen yalancı ikiyüzlü, bazen imanında metânet sahibi, bazen zayıf ve korkak, bazen de cemaate aşırı ve samimi mensubiyet arzeden tavırlarla dengesiz bir görünüm sergilerler.

Yine İslam Cemaatinin gerçek maksatlarına ters düşen istismar, parsa ve ganimet toplamak, fitne çıkarmak, casusluk ve başka sebeplerden dolayı da topluluğa katılmış olanlar da çıkabilir. İşte burada, gerçek cevherin, içine karışan metal parçalardan ayrılması için ateşin gerekliliği gibi, cemaat üyelerinin iyi ve kötüsünü ayırmak için de sıkıntı ve zorlukların olması zaruridir. Müslüman cemaatin denenmesindeki hikmet: Müslüman cemaatin sıkıntılarla denenmesi sayesinde cemaat, gerçek gücünün ölçüsünü anlar. Cemaatin gücü, doğruluk, ihlâs ve sebatı çeşitli sınavlardan, imtihan, bela, sınama ve denemelerden geçerek belli olan üyelerin gücü ile doğru orantılıdır. Aslolan cemaatin üye sayısı değil; gerçek gücüdür inancımızı muhafaza ediyoruz…

Rabbimiz Yine ali İmran suresi ayet.179.da mealen şöyle buyurmaktadır. *** Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır…***

Belâ/fitne/imtihan, gerçek olanı sahte olandan, iyi olanı kötü olandan, kirliyi temiz olandan ayırmak olduğuna göre, hayatın akışında olumlu ve olumsuz tarafıyla ortaya çıkabilir. Kur’an’ın işaret ettiği gibi insan bazen risk taşıyan, mal, mülk, evlat ve sağlık gibi ni’metlerle; bazen de yokluk, hastalık, şeytan ve düşman saldırısı gibi şeylerle denemeye uğratılır. Bu bakımdan çekilen zorluk, mal, zulüm, kadın, çocuk, saptırma, azap, silahlı çatışma, kalbe gelen vesvese gibi şeylerin hepsi de fitnedir, imtihandır. Kur’an, insanın imandaki samimiyetini denemek için hayır ve şerr ile imtihan olunduğunu haber veriyor

İnsan, hayatın geçici güzellikleriyle de sınava çekilir. Mal ve evlat insan için bir fitnedir, deneme aracıdır. Bol rızık ve verilen nimetler birer fitne yani imtihan olduğu gibi, başa gelen üzüntü ve kaderler, belâ ve musibetler de birer sınavdır, deneme ve imtihan vesilesidir diye inanıyoruz. İnsanlardan bazılarına Allah’tan gelen rızık, iman ve mağfiret gibi iyiliklerin sebebini bilmek mümkün olmayabilir. Allah Celle şanuhu bu şekilde insanları birbiriyle deniyor ve şükredenlerin belli olmasını istiyor. Dinde iki yüzlü davranan münafıklar çeşitli olaylarla ibret almaları ve hatalarını terketmeleri için sürekli denenirler. Ancak onlar çoğu zaman bu fitnenin (denemenin) farkında olmazlar. Allah (c.c.) doğru yola giren kimseler için rızkı bollaştırır. Bunun sebebi de onların şükredip şükretmeyeceklerini, takva sahibi olup olmayacaklarını denemektir, sınamaktadır, imtihandan geçirmektedir…

Dünya Ni’metleri İle İmtihan: Allah’ın insanlara verdiği hem iyilikler, hem de kötülükler birer deneme (fitne) aracıdır. İnsan ni’metlere karşı şükürle; zorluk, darlık ve belâlara karşı sabırla denenir. Fakat insan çoğu zaman nankörlük yapar. Üstesinden gelemeyeceği bir sıkıntıyla karşılaşınca hemen Rabbine yalvarır. Geniş bir ni’mete, mala ve zenginliğe kavuşunca da kibirlenir, malını kendi bilgisi ve kurnazlığıyla elde ettiğini zanneder.

Rabbimizin dünya ni’metlerini ve dünyaya ait bütün göz kamaştırıcı güzellikleri insanların hizmetine sunması, bir deneme sebebidir. Ancak inanan kişi bu geçici güzelliklere ve zenginliklere aldanmamalı. Çünkü Allah’ın katında olan güzellikler, ya da iman edip salih amel işleyen kulları için hazırladıkları, daha çok ve daha kalıcıdır inancındaytız.Afiyet ve iyiliklere karşı imtihan; belâ ve musibetlere karşı sabırdan daha güçtür. Para ile, zenginlikle imtihan; fakirlikle imtihandan daha zordur. Ashâbı kiramdan bazılarının şöyle söyledikleri rivayet edilir: „Sıkıntı ve güçlüklerle imtihan edildik, sabrettik; ama bolluk ve genişliğe müptelâ olduğumuzda, rahatla denendiğimizde sabredemedik.“ Bu sözün Hz. Ömer’e ait olduğu da rivâyet edilir (Râgıp el-İsfahanî, el-Müfredât, s. 61).

Dünya ni’metlerinin belâ ve fitne, sınama, deneme olarak nitelendirilmesi insan için eğitici bir hatırlatmadır. O, insanın iç kuvvetlerini geliştirir, dikkatini keskinleştirir, yaşadığı realitenin boyutlarını kavramasına yardımcı olmak üzere onu uyarır. İnsana emanet olarak verilen mallar ve çocuklar da onlar için bir fitnedir, belâdır, deneme ve sınama aracıdır. Mala ve çocuğa olan tutku ve aşırı bağlılık; kişiyi Allah yolundan, O’na olan kulluktan alıkoyabilir. İnsan mal ve dünyalıklar peşinde koşarken Rabbine karşı görevlerini unutabilir.

Hatta malla şımarabilir, kibirlenir ve haddi aşabilir. Malın helâlinden kazanılması ve yine helâl yollarda harcanması, mal üzerinde hakkı olanların haklarının verilmesi, İslâm’ın getirdiği ölçülerdir. Bu açıdan mal insan için denemedir. Çocuk sahibi olmak, onları fıtratlarına uygun olarak terbiye etmek, onları salih insan olarak yetiştirmek kişinin görevidir. Mala ve çocuklara karşı olan tutku, onları ve aileyi koruma ve kollama duygusu insanı bazen adaletten uzaklaştırabilir, haddi aşıp haksızlık yapmaya sürükleyebilir. Böyle yapmak da ilâhî ölçülerden sapma sonucunu doğurur. Bu da insan için bir fitnedir…

Rabbimiz enfal suresi ayet. 28.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah’ın katındadır…*** Bir hadisi şerifle konumuzu noktalayalım inşaallah. Mealen şöyle: “Şüphesiz, dünya tatlıdır, yeşildir ve şüphesiz Allah, sizi dünyaya halife kılmıştır. Ama ne yapacaksınız diye bakar. Bundan dolayı dünyadan korunun, kadınlardan da korunun! Çünkü Benîİsrâil’in ilk fitnesi kadınlardan idi.” (Müslim)**

Allahım bizleri verdigin nimetlerden dolayı azgınlardan, şükürsüz ve fikirsizlerden eyleme. Bizleri senin razı olacagın amelleri işlemememizi nasib eyle. Bizlere derin tefekkür gücü ve geniş firaset nasib eyle. Bizleri imtihanını kolay verenlerden eyle. Bizleri sıratı müstakimden ayırma.Bizleri Ehli sünnette sabit duranlardan eyle.Sen her şeylere kadirsin Allahım…Amin…

Sermedkadir…0907.2011

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.