Siyonizm ve Siyonistler

Yüce Rabbimiz Maide Suresi Ayet.64.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Yahudiler Allahın eli sıkıdır dediler, dediklerinden dolayı elleri baglansın LANET olsun onlara. Hayır onun iki eli açıktır nasıl dilerse öyle sarfeder. And olsun ki, sana Rabbinden indirilen Ayetler onların çogunun azgınlıgını ve inkarını artıracaktır. Onların arasına KIYAMETE kadar sürecek düşmanlık ve kin saldık savaş ateşini ne zaman körükleseler Allah onu söndürür. Yer yüzünde BOZGUNCULUGA koşarlar. Allah bozguncuları sevmez…***

Siyonizm: En basit anlatımıyla dünya Yahudi teşkilatı demektir. Yahudilerin dünya hakimiyeti için yüzyıllardan beri sistemli bir şekilde çalışmaları bütün milletleri, bu günkü gelinen felaket uçurumunun yanına taşımış, fakat bu milletlerin içinde bulundukları gaflet, uyanmalarına imkan vermemiş ve hatta birinci ve ikinci dünya savaşlarında dahi ders almamış ve düşmanlarını hala tesbit edememiştir…

Denilebilirki dünya insanımızı, tabiidirki buna Müslüman toplumlarda dahil, Maddecilik; yani para, şöhret, mal, makam ve saire sevgisi ile insan oglunu esir etmiş, bu yaşanan durum maneviyatın ve mukaddes degerlerin, bir bakıma da Dini degerlerin zayıflamasına sebep olmuştur. Musa Aleyhiselamın Tur dagına çıkması esnasında altın buzagı heykeli yapıp, Musa aleyhiselamın kavmini buzagıya taptıran SAMİRİ adındaki şahsın torunları olan bu günkü yahudiler, dünyayı fesada vermek için SİYON saltanatını kurmuşlardır…

Siyonizm, Beytil Makdisin güneyindeki SİYON dagına nisbet edilmiştir. Davud Aleyhiselam, saltanatının başlangıcında oraya girmiş ve burasını , orada oturan Yebusilerin elinden almıştır. Sahifetül ahbarul yevm de deniliyorki: Ve davud, SİYON kalesini aldı ve orada ikamet etti ve oraya Davudun şehri ismini verdi. Samuel bölümünde ise şöyle deniliyor: Yahudi itikadınca, SİYON, Rabbın kaldıgı mukaddes bir mekan oldu. Mezmurlarda ise şu ifadelere yer veriliyor: SİYON da ikamet eden Rab için terennüm ediniz…

Bu sebeble de, Siyonizm en geniş manasıyla, İsrail ogullarının Filistinde, yani SİYON dagı ve çevresinde yerleşmeleri anlamındadır. Siyonizm aynı zamanda bunu sözde destekleme ve ya maddi ve manevi yardım etme manalarına da gelmektedir. SİYONİST ise: Filistin de yaşamak isteyen Yahudilerdir. Aynı zamanda, Siyonist, Filistini vatan edinmek için maddi ve manevi yardımı esirgemeyen insan anlamına da gelir .Yahudiler, Musa Aleyhiselamın, Siyonistlerin ilk önderi, Siyonizm binasının temellerini atan ve binasını ilk yükselten insan olduguna inanırlar…

Çünkü Musa Aleyhiselam Mısırdan çıktıktan sonra, Filistine sokmak için İsrail ogullarına önderlik etmişti. Gerçi Musa Aleyhiselam, Arzı Mevuda giremedi, fakat kendinden sonra gelenler, vaad edilen topraklara girdiler. Fakat onklar, Arzı Mevudda iken kandilerine karşı bir çok kasırgalar esti Bu defa oradan çıarıldılar. Her defasında da onlardan bir grup, MABEDİN bulundugu topraklara dönme ve SİYON da yaşama özlemini çektiler. İşte hakiki Siyonistler bunlardır…

Milattan sonra 135. senesinde Filistinden çıkarılışları köklerinin kuruması ve temizlenmesi olarak kabul edilir. Nitekim, bundan beş yüz yıl sonra, 636 yılında Müslümanlar, burayı fethettiklerinde Beytül Makdiste tek bir Yahudi yoktu. Artık Yahudilerin Filistinde ilkamet etme istekleri yok olmuş, Yahudiler göç ettikleri yerlerde özellikle de İslam ülkelerinde yaşamaya razı olmuşlardı. Çünkü İslamiyetin Müslüman olmayanlara tanıdıgı haklardan istifade ediyorlardı. Böylece , görünürde uzun yıllar için Siyonizm hareketi durmuş oldu…

Siyonizm hareketinin üçüncü merhalesi, İsrail devleti kurulduktan sonra ortaya çıkmıştır. Siyonizm hareketinin yirminci yüzyıldaki önderi ise Ben gurion dur. Ben Gurion diyor ki: Siyonist ancak, her şeyini feda ederek, SİYON dagına koşan, Filistinde yaşamayı, diger yerlere tercih eden Yahudidir. Yahut da, İsrail dışında hangi ülkede olursa olsun, kendini SÜRGÜN de hisseden, sürgün ve esaret asrının sonunun yaklaştıgına inanan Yahudidir…

Fakat, kendilerini, Amerika, İngiltere, Fransa halkından sayan Yahudilere gelince, onlar sürgünde yaşadıklarının şuuruna erememiş, geleceklerinin, çocuklarının istikbalinin ancak İsrailde mümkün oldugunu görememiş Yahudilerdir. Bunlar, Yahudi olmayan bir kültür içinde Yahudilere ait olmayan bir Lisanı kullanmakla tedrici olarak yani yavaş yavaş eriyorlar. Siyonist ismini taşıyan teşkilatlara baglı kaldıklarından kendilerine yalan yere Siyonist lakabını veren bu Yahudiler, aslında Yahudiligin gelecegi için büyük tehlikedirler… ( Ramazan Nazlı. Faşizm, Kominizm ve İslam. Sayfa.352-369…)

İslam Dini ile yüzyıllardır mücadelede bulunan ve hala düşmanlıgını en sert biçimde devam ettiren YAHUDİ toplumu bu gün bir dünya meselesi olmuş vaziyettedir. Yahudi bilinen en büyük karşı koyuş hareketini Müslümanlardan gördügü için, en şiddetli düşmanlıgı ve husumetide yine İslamiyete ve Müslümanlara yöneltmiştir. Tarihi bir gerçek olan kendisine Müslümanlar tarafından gösterilen himaya ve koruma faziletine hıyanet, casusluk ve nankörlükle karşılık veren de yine Yahudidir…

Yazıklar olsun ki; Yahudi toplumu Müslümanım diyenlerin gaflet ve ihtilafları neticesinde bu gün için bu emellerine büyük ölçüde muvaffak olmuşlardır. Siyonizmin emeli ne idi birincisi: Bütün dünyaya hakim olma gayreti ve neticedsinde bütün İnsanların da efendisi olma istegi. Yahudi bu istegini İsrail devletini kurmakla bu dünya hakimiyetinin birinci adımını atmış bulunmaktadır…

İsrailogulları, bu maksatlarına kavuşmak için belirli etaplar, merhaleler tayin etmişlerdir. Bunlardan ilki İsviçrenin Bazen şehrinde toplanan birinci SİYON kongresinde bütün dünyaya ilan etmiştir. İsrail devletinin kurulması için Osmanlı Türk İmparatorlugunun parçalanması zaruridir. O günden bu güne İsrail bulundugu bölgede hala ÇOBAN başı olmayı sürdürmektedir. İsrail devlet olmasıyla her şey bitmiş kanaatına hiç bir zaman kapılmamiştır…

Nitekim oraya yerleştikten sonra Şehitler yatagı olan mukaddes topraklarda vahşi bir medeniyet dünyasından da her türlü yardımı gördükten sonra sesini perde perde yükseltmiştir. Zamanımızda İsrailogulları iki buçuk milyon insanı yurdundan, yuvasından çıkarmış, zorla, işkence ve zulümle işgal ettigi topraklara kanaat etmemiş ve büyük hedefine dogru hızla yol almaktadır…

Asıl amaç ve gaye bellidir. Nilden Fırata kadar olan bölgenin gerçek ve tek hakimi olma çaba,gayret ve ideali her Yahudinin bitmez tükenmez aşkı ve sevdasıdır ve bunun adı da Siyonizmdir. Yahudiler yüzyıllardır kendilerine telkin edilen ÜSTÜN MİLLET ve dünyaya hakim olmak fikrini başlaraını yiyinceye, topyekün belalarını buluncaya kadar devam ettireceklerdir…

Siyonizmin özünde yatan inanç o dur ki: Yahudiler her ne kadar günümüzde, daha önce ÇAR lık Rusyasında ve Nazi almanyasında ugradıkları zulme ugramıyorlarsada, yine zulme ugramaları ihtimal dahilindedir. Çünkü onlar SAMİ ırkındandırlar ve seçilmiş, üstün bir millettir. Bunun için DÜNYA, Yahudilere işkence etmek için çeşitli sebebpler bulabilir…

İbrani üniversitesi sosyoloji profesörlerinden Eri Tata Kudar, meseleyi şüphe götürmez bir şekilde ortaya koyuyor ve hiç bir ihtimal olmasa dahi, Yahudilerin, ZULME UGRAMA ihtimalini hatırdan çıkarmamalarını gerektirdigini belirtiyor ve şöyle devam ediyor izahına: Gerçek Yahudi, uzak bir adada tek başına yaşasa bile bir Yahudi meselesinin varlıgının – mevcudiyetinin şuurunda olmaslıdır. Profesör Ahmed Bahaeddin, bu hususu şöyle açıklıyor: Yahudi, kendisine zulmedecek bir kimse kalmasada, yine zulme ugramanın şuurunu hissetmelidir…

Bilinmelidir ki; Siyonist hareket, İsrail devleti dışındaki Yahudilere karşı tehdit silahı kullanmaktadır. Bu tehditten kurtulmak ise ancak, İsrail hesabına bunlardan birine kayıt olmakla mümkündür. Şu bir gerçektir ki; Birçok Yahudi aydını, İsrail devletinin kuruluşunun, gelecekte diger devletlerin idaresi altında yaşayan Yahudilerin Zulme ugramasına sebep olmasından korktuklarından , İsrail devletinin kuruluşuna başta karşı çıkmışlardı…

Onların düşüncelerine göre: İsrail devletinin de , zaman içerisinde diger bir devlete karşı Dostça ve Düşmanca tutum ve davranışı olacaktır. Düşmanca tutum olunca da Yahudiler müşkül, zor durum da kalacaklardır. Fakat bu çeşit görüş ve düşünceler, İsrail devletinin 1948. Yılında kurulmasından sonra azalmıştır. Devlet kurulmasını istemeyenlerde zamanla olanı oldugu şekilde kabul etmek durumunda kalmışlardır…

Bir başka noktanın izahını ortaya koyan bilginler insanların bir arada yaşamasının sekiz hususu içinde barındırmasını şart görmüşlerdir. Ortaya konulan bu şartlar şunlardır: Dil, Din, Toprak, Tarih, Ekonomi, Gaye,Millet, iç ve dış emniyet. Halbuki Yahudiler, devletlerini sadece DİN esası üzerine kurmuşlardır…

Siyonist hareketin dogmasıyla beraber, Yahudilerin dünyaya hakim olmak için yaptıkları büyük yıkımlarda başlamış bulunmaktadır. Yahudilerin dünyaya hakim olmalarını mümkün kılmak Doguya ve Batıya hakim olacak Yahudi devletinin merkezini Filistin yapmak ideali. İnanç ve itikadları o durki Yahudiler temiz yaradılışlı insanlardır. Onların diger insanlara üstünlükleri vardır. Bütün yaratılmışları Yahudiler idare edeceklerdir. Diger insanlar ancak Yahudilerin dilediklerini duyup, yapacaklardır…

Günümüze gelecek olursak: Sadece bugün itibariyle Mayıs ayının yirmi ikinci günü iki bin yedi yılında degil; Yıllardır izlediğimiz haberlerde, okuduğumuz gazetelerde İngilizlerin kendi devletlerini Merkez olarak görüp Ortadoğu dedikleri bu günkü İşgalci İsrailin ablukası altına alınmış Filistin yurdunda neredeyse hemen her gün bir çatışma yaşandığına şahit oluyoruz. Kadın, çocuk, masum insanlar demeden İsrailli kan içicilerin Kadın, çocuk, genç, yaşlı denilmeden bu acımasız savaşın hedefi oluyor…

Evler, okullar, hastaneler ve hatta ibadethaneler yakılıp yıkılıyor. Yıllardır durmak bilmeyen bu kavga ve savaşın, akan gözyaşının ve kanın en önemli sorumlusu Siyonist ideolojidir.
İşgalci, sömürgeci ve ırkçı bir ideoloji olan Siyonizm elli yılı aşkın bir süredir Ortadoğu’da kan dökmektedir. Bu her bir Birleşmiş Milletler Teşkilatı üyesi olan sözde devletler tarafından bilindigi halde sanki hepside başlarını kuma gömmüş vaziyette iken kesinlikle seslerini çıkarma lüzumunu hissetmiyorlar…

İsrailli kann içici vampirlerin kendi kendine duracagı anı bekliyor bütün DÜNYA devletleri; Ne var ki özellikle Batı dünyasında Siyonizm gerçek anlamı ile tanınmamakta, Siyonist ideolojinin gerçek planı bilinmemektedir. Batı’da çoğu insan -yanlış bilgilendirmenin etkisiyle- Siyonizmin, Yahudilere bağımsız bir yurt sağlamayı hedefleyen masum bir ideoloji olduğunu düşünür, hatta bu nedenle kimi insanlar söz konusu ideolojiye sempati ile yaklaşırlar. Oysa gerçek hiç de öyle değildir…

Siyonizmin hedefinin Yahudilere bir vatan sağlamak olduğu ve Siyonistlerin bu yönde mücadele verdikleri doğrudur. Ancak bu mücadele, tarihin belki de en acımasız, en zalim yöntemlerinin kullanıldığı haksız bir mücadeledir. 19. yüzyılda gelişen Siyonizm, Yahudilere bir yurt sağlamak amacı ile yola çıkmış, bunun için Yahudiler tarafından da kutsal kabul edilen Filistin topraklarını seçmiştir. Buraya kadar makul ve meşru olan bu hedef, Filistin’de yaşayan Müslüman Arap halkın yok sayılması ile birlikte, acımasız bir kolonileştirme ve etnik temizlik projesine dönüşmüştür…

Bu dönemde Siyonistlerin en sık kullandıkları „topraksız bir halk için halksız bir toprak“ sloganı, gerçek dışı bir propagandadır. Çünkü o dönemde ne Yahudiler topraksızdır, ne de Filistin toprakları halksız. Siyonistlerin Filistin’e başlattıkları göç hareketi, Ortadoğu’da kargaşanın da başlangıcı olmuştur. Çünkü Siyonistler yeni geldikleri bu topraklarda, bölgenin halkı ile birarada yaşamak yerine, onları evlerinden çıkarmış, yurtlarından sürmüşlerdir. Siyonistlerin kendileri için bir vatan edinme hedefleri, milyonlarca insanın vatansız kalmasına neden olmuştur…

Senelerdir Siyonizmin çarpıtılmış propagandalarının ve telkinlerinin dünya barışı için nasıl büyük tehlikeler içerdiğini, bir yandan da bu ideolojinin neden olduğu katliamları, yıkımı ve tahribatı DÜNYA milletleri ancak seyretmektedir. Biz Müslümanlar biliyor ve öylece inanıyoruz ki; Siyonizmin planları yalnızca Ortadoğu ile sınırlı değildir. Siyonizm dünya hakimiyeti hedefinde olan Din dışı ve ırkçı bir ideolojidir, dolayısıyla tüm dünya barışını tehdit etmektedir…

Bir Müslüman olarak inancımız odur ki; Siyonizme karşı yürütülecek olan fikri mücadele, yalnızca Ortadoğu’da bulunan Müslüman ülkelerin değil, dünya çapında tüm vicdan ve sağduyu sahibi, her milletten ve her dinden insanın üzerine düşen bir sorumluluktur. Siyonizm gibi din dışı ve şiddet yanlısı ideolojilere karşı vicdanlı insanların kuracağı ittifak, dünya barışının tesis edilmesinde önemli bir adım olacaktır…

Siyonizmin Kısaca tarifine ve ne olduguna bakarken gördükki; İnançlarına göre, Filistin dışındaki bütün Yahudileri ARZI MEVÜD yani vaad edilmiş topraklarda, yani FİLİSTİN de toplamak ve sonra da Süleyman Aleyhiselamın Mabedini , SİYON dagına yeniden inşa etmek ve bunun neticesinde Yahudileri bütün insanlıga üstün kılmak ülküsü, ideali, gayret ve çabasıdır Siyonizmin amacı…

Olayın tarihi seyrine degişik açıdan şöyle bir bakacak olursak meseleyi anlamamız daha da kolaylaşacak sanırım. Musa Aleyhiselam Mısır dan çıkıp, Kızıldenizi geçtikten sonra TUR dagının bulundugu SİNA çölüne yani TİH sahrasına gelerek Yahudilerle kırk yıl kadar burada kaldı. Musa Aleyhiselam onları Filistin topraklarında yerleştirmeyi vaat etti. Fakat Musa Aleyhiselam, daha Filistin topraklarına giremeden ŞERİA vadisindeyken hakkın Rahmetine kavuştu…

İsrail ogulları, bu olaydan dolayı Filistin yurduna Vaad edilmiş topraklar anlamına gelen ARZI MEVÜD demişler ve her Yahudinin bu topraklara yerleşmek en büyük Ülkü ve ideali olmuştur. İsrailogulları tarih boyunca bu ideal ugrunda çalışmışlardır ve hala da bu ugurda gayretlerini devam ettirmektedirler. İsrailogulları Süleyman Aleyhiselam zamanında Filistin topraklarına yerleşmeye muvaffak olmuşlardır…

İnanıyorum ki; Siyonizmin ve Siyonist idealin ne oldugunu anlamak, kavramak için SİYON un ne oldugunu iyice ögrenmek icabetmektedir. SİYON: Süleyman Aleyhiselamın Yerusalem dedikleri KUDÜS te, Mabedinin bulundugu yerdeki dagın adıdır. SİYONİZM ise: Yahudilerin, Süleyman Aleyhiselam zamanındaki gibi Filistin de toplanıp, Mabetlerini – İbadet yerlerini SİYON dagına kurarak bütün Milletlerin Yahudilere esir ve KÖLE olması, böylece Yahudi DÜNYA Hakimiyetinin kurulması çaba, gayret ve idealidir…

Yahudilerin Mukaddes kitabı olan AHDİ ATİK te yerine getirilmesi, sadece MABED in varlıgına dayanan yüzlerce emir bulunmaktadır. Dolayısıyla MABED olmaksızın Yahudi Dininin, inanç şeklinin şartlarının yerine getirilmesine imkan ve ihtimal yoktur. Süleyman Aleyhiselamın yapmış oldugu bu Mabed, Asur Kralı Buhtunnasarın Kudüsü işgal etmesi sırasında yıklımıştır. Daha sonra Keyhüsrev, bu Mabedi ikinci defa yeniden inşa ettirmiştir…

Süleyman Aleyhiselamın Yapmış oldugu Mabed, Milattan sonra 70. Yılında Romalı Titus tarafından harap edilip yıkılmış ve Yahudiler de dagıtılmıştır. Bu Tarihle birlikte sanki Kudüsün Yahudilere olan baglılıgı son bulmuştur. Milattan sonra 123.Yılında Mescidi Aksayı Bizanslılar tamir edip, Kudüse İLYA ismini vermişlerdir. Yahudiler, Romalılar tarafından Mabetleri yıkılıp, Filistin topraklarından sürülüp çıkarıldıktan sonra, Filistinde devlet kuracak, onları esirlikten kurtaracak bir MESİH – Kurtarıcı beklemege başladılar…

Hemen ifade edelim ki Tarih boyunca kendisinin Mesih – Kurtarıcı oldugunu iddia eden çok kişi ortaya çıkmıştır bunlardan birisi de mesela; İzmirli bir Yahudi olan Sabatay Sevi dir. Yahudiler tarih boyunca ideallerinden hiç bir zaman vaz geçmemişlerdir. Siyonist emellerini her zaman terütaze ayakta tutmaya gayret göstermişler, Filistin yurdunda devlet kurmak hayaliyle yanıp tutuşmuşlardır. En kuvvetli oldugu zamanlarda da büyük devletlerin yardımını istiyerek idealleri ugrunda her çareye baş vurmuşlardır…

Bunlardan birisi: 1695. Yılında ingilterede Oligar Pauli adlı Yahudi Üçüncü William a müracaat ederek Filistinde bir Yahudi devleti kurulması hususunda yardımlarını talep etmiş ve bu çaba ve gayretleri Filistin topraklarında İSRAİL devletinin kuruldugu. 14.Mayıs.1948. Yılına kadar devam etmiştir. İsrail devletinin kurulması için en büyük gayreti gösteren Theodor Herzl olmuştur. Hatıralarında şöyle yazıyor: 27.Şubat.1896. da batılı gazetelerden Daily Chronicle Gazetesinde, Yahudi devleti dolayısıyla Milyoner Sir Samuel Montagu ile yapılmış röportajım yayınlandı. Montaguya göre birisi Filistini Türklerin Sultanından iki Milyona satın alabilir…

19. Haziran.1896 Akşamı Newlinks, kötü haberler ve asık bir suratla YILDIZ Sarayından döndü. Sultan Abdulhamidin şöyle dedigini nakletti: Eger Mister Herzl, senin benim arkadaşım oldugun gibi arkadaşın ise, ona söyle bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben iki karış dahi olsa toprak satamam. Zira bu vatan bana degil MİLLETİME aittir. Milletim bu İmparatorlugu kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla sulayıp yeşertmişlerdir. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz…

Benim Suriye ve Filistin Alaylarımın efradı birer birer PLEVNE de şehit düşmüşler; bir tanesi dahai geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Türk İmparatorlugu bana ait degildir. Ben onun hiç bir parçasını vermem. Bırakalım Yahudiler Milyarlarını saklasınlar. Benim İmparatorlugum parçalandıgı zamantaksim edebilirler. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsade edemem…

Sultan Abdulhamid hanın dogru ve büyük sözleri beni sarstı, bir zaman bütün ümitlerimi kırdı. Bu sonu ölüm ve parçalanmaya giden karşı koymada trajik bir güzellik var. Bununla beraber son nefese kadar, pasif mukavemet şeklinde de olsa mücadele edecegiz. 18.Mart.1900.de Sultan Abdulhamid Hana yapılan her türlü teklif, zorlama etkisiz kaldı. Halen bir tek plan aklıma geliyor…

Türkiyenin içinde bulundugu şartlar her gün biraz daha kötüye gidiyor. Sultana karşı bir kampanya açmalı. Bu iş içinde sürgün edilmiş Prensler ve Jön Türklar kullanılmalı. Aynı zamanda Yahudi sosyalistleri faaliyete geçmeli. Avrupa devletlerinin Yahudilere FİLİSTİN de toprak vermesi hususunda Osmanlı Devletine baskıda bulunmaları saglanmalı. (T.Herzl. Rehber Ans.18.75-76)

Günümüzde bilinen bir gerçektir ki; artık 1948. Yılında kurulmuş olan bir İsrail devleti var. İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte Yahudilerin Siyonist idealleri artık yerine gelmiştir ve gayelerine ulaşmışlardır denilebilirmi ? Ne gezer Siyonizm hareketleri bütün dünyada son sürat kendi idealleri ugrunda savaş vermeye ve dünyanın belli bir bölümünü kann gölüne çevirmeleri devam ediyor…

Hergün Yeni yeni projeler, yeni yeni planlarla kendi ideallerinin yani Nil nehri ile Fırat nehri arasındaki kalan bölgenin sahiplenilmesi ve Dünyaya hükmedilmesi hususundaki gayretlerini, Büyük Ortadogo Projesi, Büyük Asya Prjesi ve sayısız planlarla bütün iğnsanlıga hakim olma düşüncelerini yani Siyonit emellerini genişletmekle meşgul bir Yahudi milletini Bilhassa Müslümanlar için en büyük ezeli ve Ebedi bir düşmanlık içerinde görmeye devam ediyoruz…

Siyonizm bir inanç ve düşünce şeklidir. Ve tabiiki belli bir yazılı kaynakları vardır bu kaynagın başında Kabala gelmektedir. Lakin onlar Tevratın Talmud bölümlerine İtikadlarından dolayı Siyonizmi yaşatırlar. 19. yüzyılda dogan bir ideoloji olan Siyonizmin kökenleri, daha eski çaglara uzanmaktadır. Tevrat’ın vahyinden sonraki dönemlerde, zamanla Yahudi toplumu içinde, diger milletlere karşı IRKÇI bir husumetle ve kibirle bakan bir akım gelişmiştir. Semavi bir din olan Yahudiligi faşizan bir ideoloji haline getirmek isteyen bu akımın etkisi, özellikle Talmud olarak adlandırılan kitaplar serisinde kendisini göstermektedir…

Talmud hakkında en detaylı araştırmaları yapan isimlerden biri, İsrail’in en ünlü entellektüellerinden -Araştırmacılarından biri olan Israel Shahak’tır. Talmud’daki ırkçı yaklaşımlar, Shahak’ın Jewish History, Jewish Religion: The Weight of Three Thousand Years (Yahudi Dini, Yahudi Tarihi: Üç Bin Yılın Agırlıgı) adlı kitabının temel temasını oluşturur. 1933’te Polonya’da dogmuş, II. Dünya Savaşı yıllarında Naziler’in kurdugu Belsen toplama kampında kalmış, 1945’te ise İsrail’e yerleşerek önce orduda sonra da kimya mühendisi olarak Kudüs İbrani Üniversitesi’nde çalışmış olan Profesör Shahak, „Halakha“yı incelemektedir…

Halakha, hahamların „bir Yahudi nasıl yaşamalı“ sorusunun cevabını en ayrıntılı biçimde vermek için hazırladıkları ve asırlar boyu yeni eklenmelerle genişlemiş yazılı bir dini kaynaktır. Klasik Yahudilige göre, bir Yahudi günlük hayatını nasıl geçirmesi gerektigini ögrenmek için Tevrat’a ya da Eski Ahit’in öteki kitaplarına bakmamalıdır. Bunlar, sıradan insanlar tarafından anlaşılamazlar çünkü. Bunların anlamını sadece hahamlar kavrar ve Yahudi toplumu da dini onlardan ögrenir…

Halakha, hahamların Yahudi toplumuna verdigi bu egitimin toplandıgı kaynaktır. Halakha’nın en önemli kaynagı ise, başta belirttigimiz, „Talmud“ adı verilen çok ciltli bir kitaptır. Talmud’u incelediginizde, Öncelikle, diger iki ilahi dine karşı son derece saldırgan bir tutum göze çarpar. Talmud’a göre, Yahudiler ellerine geçen İncil’leri, eger şartlar uygunsa, yakmakla yükümlüdürler. Talmud’un Yahudi – olmayanlar hakkında verdigi diger bazı ilginç hükümler şöyledir:

Bir Yahudi bir mezarlıgın yanından geçerken, eger o yer bir Yahudi mezarlıgı ise orada yatanları takdis eden kısa bir dua okumalı, ancak mezarlık Yahudi – olmayanlara ait ise orada yatanların annelerine lanet etmelidir. Talmud kaynaklı bir başka gelenege göre de, dindar bir Yahudi, bir kilise ya da Hz. İsa tasviri gördügünde üç kere yere tükürmekle yükümlüdür…

Talmud yazarlarının en büyüklerinden olan Maimonides, bir Yahudi – olmayanın hayatının kurtarılması konusunda da önemli hükümler vermiştir. Bu hükümlerin biri şöyledir: Kendileriyle savaş halinde olmadıgımız Yahudi – olmayanlara gelince, ölümlerine dogrudan sebebiyet vermek yanlıþtır, fakat eger ölüm anındaysalar onların hayatlarını kurtarmak yasaklanmıştır. Örnegin bir Yahudi – olmayanın denize düştügü görülürse, bogulmaktan kurtarılmamalıdır…

Maimonides’e göre, bir Yahudi doktorun bir Yahudi – olmayanı iyileştirmesi de, karşılıgında para kazanılsa dahi, yasaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir noktaya deginir: Eger Yahudi bir doktorun bir Yahudi – olmayanı iyileştirmekten kaçınması, Yahudiler’e karşı toplumsal bir tepki gelişmesine neden olacaksa, o halde yasak ortadan kalkar ve hastanın iyileştirilmesi gerekir. Talmud’un en büyük yazarlarından biri olan Maimonidesin ırkçı fikirleri de oldukça ilginçtir. Bir yerde Türk milletine de dil uzatarak şöyle yazar:

Türklerin bir kısmı ve kuzeydeki göçebeler ve zenciler ve güneydeki göçebeler ve bizim cografyamızda yaşayıp da onlara benzeyenler; bunların tabiatı daha çok düşük sesli bazı hayvanların tabiatına benzer. Benim düşünceme göre, bunlar insan seviyesinde degildirler. Seviyeleri bir insan ile bir maymunun seviyeleri arasında bir yerdedir. Çünkü görünüşleri maymundan daha çok insana benzemektedir…

Talmud’un cinsel suçlar (zina) hakkında verdigi hükümler de ilginçtir. Eger bir Yahudi erkek bir Yahudi kadınla evlilik dışı bir cinsel ilişkiye girerse, her ikisinin de öldürülmesi gerekir. Oysa eger kadın bir Yahudi – olmayan ise, bu kez erkek sadece dayak yer; kadın ise yine ölüm cezasına çarptırılır. Aynı hüküm, Yahudi bir erkegin Yahudi-olmayan bir kadına tecavüz etmesi durumunda da geçerlidir. Bunun arkasında yatan mantık ise, Yahudi – olmayan kadının her durumda „baştan çıkarıcı“ sayılmasıdır. Kadın, „bir Yahudiyi günaha sokmuş“ oldugu için ne olursa olsun birinci dereceden suçlu sayılmaktadır…

Nitekim Maimonides, Yahudi – olmayan tüm kadınlar için „N.Sh.G.Z.“ kısaltmasını kullanır. Bunlar, İbranice’deki „niddah, shifhah, goyah, zonah“ kelimelerinin baş harfleridir. Kelimelerin anlamı ise şudur: „Kirli (regl nedeniyle), köle, Yahudi – olmayan, fahişe“. Yahudiler ile Yahudi – olmayanlar arasındaki mal – mülk ilişkileri hakkında da Talmud’un önemli hükümleri vardır. Eger bir Yahudi kayıp bir eşya bulur da onun sahibinin bir Yahudi oldugunu farkederse bunu sahibine geri vermekle yükümlüdür. Fakat eger malı yitiren kişi bir Yahudi – olmayan ise, malın ona geri verilmemesi emredilir…

Bir Yahudi – olmayana hediye vermek ise kesin biçimde yasaklanmıştır. (Ancak hahamlar, bir sonraki aşamada Yahudiler’i maddi kar getirebilecek hediyelere -bir başka deyişle rüşvetlere – izin verirler.) Alış veriş sırasında Yahudi – olmayanlara hile yapmak ise, eger „dolaylı“ yoldan olursa, meşru sayılır. Örnegin bir Yahudi, karşısındaki müşterinin kendisine yanlışlıkla fazla para verdigini fark ederse, „senin yaptıgın hesaba güvendim, benim saymama gerek yok“ demelidir. Böylece eger karşı taraf durumu sonradan fark ederse, suçlu duruma düşmez…

Bu saydıklarımız, Talmud’un Yahudi – olmayanlara yönelik düşmanca hükümlerine yalnızca bir kaç örnektir. Yahudi geleneginin bu geleneksel „şeriat kitabı“ araştırıldıgında, buna benzer daha pek çok hükme rastlamak mümkündür. Dolayısıyla bu hüküm ve uygulamalardan Yahudilerin kendinden olmayan Milletleri ve İnanç sahiplerini İnsan olarak görmedikleri ve insan la Hayvan arasında Yahudilere hizmet etmeleri için yaratılmış olan yaratıklar gözüyle baktıkları bilinen bir gerçektir…

Biz inanıyoruz ki; İnsanlıga ve Müslümanlara düşmanlıkta Yahudi toplumu daima ilk sırada ve ilk planda bulunmuştur. Bu gerçegi Rabbimiz Maide suresi ayet.82.de mealen şöyle bildiriliyor: *** İnsanlar içerisinde, İnananlara en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve Allaha ortak koşanları bulursun…***

Şu hususu özellikle belirtmemiz lazımdır ki; yahudilere ve Dinlerine ne kadar günümüzde de MUSEVİLİK deniyorsa da ; Yahudilerin ne Musa Aleyhiselamla, Yukarı da da almış oldugumuz gibi Ne Tevrat ile, ve ne de diger Peygamberler ile hiç bir manevi bagları yoktur. Zaten geçmiş Peygamberlerin Şeriatları tahrif edildikleri – degiştirildikleri için son Peygamber Hz. Muhammed (sav) bütün insanlıga ve Cinne Elçi, Rasul, Nebi, Peygamber olarak gönderilmiştir…

Bu nedenlerden dolayı Yahudilerin bu günkü Dinlerine SİYONİZM demek daha dogru olur kanaatindeyiz. Yahudinin gaye, hedef, ideal ve menfaatine Siyonizm uygun düşmektedir. Yahudilerin inanç, düşünce, itikad, fikir ve felsefeleri tamamiyle Siyonizm le örtüşmektedir. Yahudilerin uydurma, degiştirme ve tahrif etme sonucundaki kitaplarının inançla alakalı bölümünde deniliyor ki: Bütün kavimleri bitireceksin…

Sana kulluk etmeyen millet harap olacaktır… Siz Allah Rabbin ogullarısınız…Milletlerin mülkünü alacaksınız, ayak tabanınızın basacagı her yer sizin olacaktır… Yahudinin inancında Yahudi olmayan birer hayvan gibidir.Onların Kanı, Malı, Namusu Yahudiye helaldir. Bu sbebple en koyu DİNDAR Yahudiler ve Hahamlar aynı zamanda koyu Yahudi Irkçısıdır. Dolayısıyla Siyonizmin en önde gelen müdafacısıdırlar. Onlar kendilerine Ortodoks yani gerçek Yahudi diyorlar…

Yahudiler bilindigi gibi bizim Peygamberimizin (sav) Peygamberligini redd ederler. Yahudiler taassubun en derininde bulunan bir millettir. Yahudiler inadına azgınlık ve bozgunculuk yaparlar. Yahudiler her türlü zalimligin, her çeşit fesadın her nevi entrikanın ve her türlü fitnenin akla hayale gelmez şekillerini işlemekten zevk duyan bir millettir. Yahudiler ayrıca İslama ve Müslümanlara karşı düşmanlıgın en büyügünü en şiddetlisini uygulayan bir millettir…

Yahudiler İnkarcılılıgın, ifsat ediciligin, bozuculugun en fenasını uygulayan Yahudiler İslam aleminin başına en büyük belaları getiren bir millettir, lanetli bir kavimdir. İnsanlık Tarihi boyunca Hem Kuranı Kerim tarafından, Hem Peygamberler tarafından, hem de milletler tarafından nefretle lanetlenen bir millettir, bir kavimdir, bir ırktır Yahudiler…

Yahudiler bilindigi gibi itikad ve inanç olarak: * YAHUDİ OLMAYAN İNSAN OLAMAZ * diyen kendilerinden başka her insanın canına, malına, ırzına ve mukaddes bilinen her şeyine göz koyan, hırsızlık yapılmasını isteyen, kendisinden başka bütün insanları hınzırlıkla – DOMUZLUKLA, hayvanlıkla suçlayan, bütün insanlıgın kendisine uşak olarak baglanması gerektigini vurgulayan:

*YAHUDİ OLMAYANIN HER ŞEYİ YAHUDİYE HELALDİR * diyen kendi emir ve yasakları dogrultusunda dünya ya meydan okumak ve yeryüzü Müslümanlarını topyekün ortadan kaldırıncaya kadar mücadele vererek nihayetinde dünya ya hakim olana kadar çırpınıp duran, daima insanlıga karşı kin kusan, kitleleri, toplumları, cemiyet ve cemaatları soyan, MASONLAR gibi, ROTARYENLER gibi, LİONSLAR gibi daima asıl yüzünü gizleyen ırk, millet, ulus bilindigi gibi Yahudilerdir…

Yahudiler için en büyük silah ve kuvvet kaynagı PARA ve Yahudi ZEKASIDIR. Yahudiler isteklerine ve emellerine ulaşabilmek için Ticareti, İlmi çalışmayı meslek edinen yaşadıgı her yeri kemiren, kin, nefret ve öfkenin tohumlarını eken, İnsanlıgı çaresizlige, muzdariplige sürükleyen, siyasi rejimleri ve ideolojileri icad eden, İnsan beyninin ürettigi bu fikir ve düşünce mahsulleriyle yine insanlıgı bitirme noktasına getiren Lanetli bir IRKIN TEMSİLCİLERİDİR Yahudiler…

Yahudiler Bilindigi gibi Komunizmi, Materyalizmi, Laikligi yani Dinleri hayattan fırlatıp atan Dinleri yok sayan rejimleri besleyip büyüten, bu rejimleri her zaman ve her zeminde en güçlü birer sillah olarak kullanan, böylelikle Milletleri sömüren, köleleştiren, fakirleştiren, sefilleştiren Ekonomideki dünya hakimiyetini dünyanın pek çok yerinde elde etmiş bulunan Siyonizm emrinde ki MASONLUGUN, ROTERYANLERİN ve LİONSLARIN katkılarıyla dünyayı parmagında oynatan millettir Yahudiler…

İslamın ve Müslümanların Kuranı Kerime baktıgımızda; Ezeli ve EBEDİ düşmanı tabiiki Yahudilerdir. Asrı saadet döneminde ve akabinde Allah Rasulünün (sav) üçüncü Halifesi Hazreti Osman (ra) devrinde büyük darbeyi indirerek Müslümanlara çok korkunç, çok vahim ve çok elim facialar yaşatan, İslam Ümmetine tefrika tohumlarını saçan, maddi ve manevi tahribatlar yapan, daima yıkıcı, bölücü, parçalayıcı bir felaket sembolüdür Yahudi ve Yahudiler…

Defalarca tekrar etsem de yeridir Müslümanların korkunç düşmanı olan, İslam Dininin asırlarca bayraktarlıgını yapmış bulunan devletimizi milletimizi, * BÖL, parçala, YUT * taktigiyle eriten tabir caizse: Ekmegimizi yiyip bacagımıza sarılan, Büyük Türk milletinin başta Dinini, ahlak ve kültürünü, sonra da maddi yapısını teşkil eden Ekonomisini iktisadi bünyesini yıkıp tahrip eden, ve hala bu hareket tarzına sürekli devam eden Yahudi ve Yahudi milletidir…

Yahudiligin kaynagını teşkil eden muharref yeni degiştirilmiş, tahrif edilmiş, bozulmuş Tevrat ifadelerine göre kendi tanrıları YEHOVA tarafından ogullarına miras olarak verilen yeryüzünü mülk edinmek, devlet kurmak, hürriyet sahibi olmak yalnız Yahudilerin hakkıdır. Yahudi olmayanlara Goyim denir Goyimler için bu haklar söz konusu degildir…

Bu inanca bu düşünceye ve bu Felsefeye göre, Hz. Ademin ogulları, Yehovanın ogulları olan Yahudilerin olması gereken yeryüzünü işgal etmişler ve gayri meşru bir şekilde kullanmaktadırlar. Buna göre Yahudi olmayanların elinde bulunan mal YEHOVANIN mirasından çalınmış olan maldır…

Siyonizm düşüncesi ya da Siyonizm felsefesi diyebilecegimiz bu inanca göre, Doguştan günahkar olan diger milletlerin, Yehovanın ogulları tarafından SİYON da kurulacak Dünya Krallıgına yerlerini terk etmeleri, yeryüzünün Yahudilerin eline geçmesi ve Yahudilerin bu gizli savaşın sonunda YERYÜZÜ İLAHI ilan edilmeleri Yahudilerin bir bakıma DİN anlayışlarının temel noktasını oluşturur…

Temelde şiddetli bir IRKÇILIGA ve Maddecilige dayanan bu inançla yüzyıllardan bu yana Yahudiler, Hz. Ademin ogullarının elinden kendilerinin tabii hakkı olan bu malı geri almaları yolunda gerek SOSYALİZM, gerek Kapitalizm sahalarında mücadele etmektedirler. Bilindigi gibi Siyonist Yahudiler Sosyalist ülkelerde dogrudan devleti ele geçirecekler, Kapitalist ülkelerde ise önce sermayeyi ele geçirip hemen sonra devletlerin iç ve dış politikalarını kendi hedefleri dogrultusunda yönlendirerek amaçlarına ulaşmayı planlamaktadırlar…

Ancak Siyonist Yahudiler; sayıca kendilerinden çok daha güçlü olan diger milletlerin devletlerini ve mülklerini ele geçirmek için kaba gücün ve açıkça onlarla karşı karşıya gelmenin fayda saglamayacagını bilen Yahudiler Masonluk, Felsefe, Siyaset, Basın Yayın, Propaganda, Ekonomi, Bankacılık, Anarşiler, bozgunculuk çıkarmalar, Savaşlar ve Ahlaki degerleri ifsat ederek bu gibi stratejik silahlar kullanarak bu görünmez istila hareketini sürdürmeyi amaçlamaktadırlar…

Bunca geçen zaman içerisinde, çok çeşitli hile ve gayri meşru yollarla Siyonistler, diger Milletlerden bir çok ileri gelen insanları da kendi saflarına katmayı bilmişlerdir. Zengin ve Mala düşkün olanlara mal ve güzelleri takdim ettiler verdiler, kim ne istiyorsa istiyene istedigini vermeyi vaad ettiler. Başta Amerika olmak üzere etkili oldukları her devletin siyasi iç işleriyle oynadılar. Hala da bildikleri yöntemlerle dünya milletlerine yön verme çabasıyla Siyonist hareket devamlılıgını sürdürüyor. Bakalım nereye kadar… Ne demiş bir Allah dostu: Görelim mevlam neyler neylerse güzel eyler…

Cenabı Hak Hucurat Suresi Ayet.13.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey insanlar. Dogrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Hiç şüphesiz ki Allah katında en degerli ve üstününüz ondan en çok korkanınızdır. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır…***

Peygamber Efendimiz bir Hadisi şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır: *** Irkçılıga çagıran bizden degildir. Irkçılık için savaşan bizden degildir. Irkçılık ugruna ölen bizden degildir…(Fethul Kadir)***

Allahım sana inandık, sana baglandık, sana teslim olanlardan olduk. Teslimiyetimizi Gözümüzü yumdugumuz ve son nefesimizi verdigimiz ana kadar devamlı eyle. Bizleri razı oldugun kulların zümresine dahil eyle. Her türlü sapık akımlardan bizleri muhafaza eyle…

Her türlü Bidatlardan sana sıgınırız bizleri koru. Bizleri en büyük zenginligimiz olan İmanımızdan ayırma. Bizleri Senin yolundan, Sevgili Rasulüyün yolu ve izi olan Ehli sünnet vel Cemaat yolundan ve senin sevdikleriyin yolundan ayırma. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 22.05.2007

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert