SOSYOLOJİ…

SOSYOLOJİ… Sosyolojiye  kısaca  İNSAN  ilimlerini inceleyen  BİLİM DALI  diyebiliriz. Sosyolojinin merkezinde  İNSAN vardır. Sosyolojiye:  İnsani  ilimler,  sosyal  ilim, sosyal  fizik, içtimai  ilim, İçtimaiyat gibi  isim  verenler  olmuştur. Öz Türkçede sosyoloji kavram TOPLUM BİLİMİ  olarak  ifadesini  bulmuştur. Sosyolojinin inceledigi  oldukça  geniş  bir  alan  varır. Örneğin sosyal  bir  varlık  oldugıu  için  önce  İNSAN, Cemiyetler, toplum, Cemaatlar,  Aileler, Dini  kurumlar, Mezhepler, Çalışma  alanları, Silahlı kuvvetler, yerel ve siyasal birlik­ler, bölgesel, etnik ve millî topluluklar Sosyolojinin İNCELEME  alanıdır. Sosyoloji  genel  manada  insani  olayların  pozitif  ilmidir  diyebiliriz. Rabbimiz İnsan suresi ayet.2-3.te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.*** İnsanlığı hem iç yönleriyle, hem dış yönleriyle hem de toplumsal anlamda anlamaya çalışan sağduyu sahiplerine selam olsun…Sallu…

 

2.  SOSYOLOJİ… Sosyal Sistemi tarif ederken diyoruz ki; „İki veya daha fazla insanın, birbirleriyle doğrudan veya vasıtalı olarak meydana getirdikleri, zaman içinde devamlılık kazanan, sınırları belirli münasebetler ve tesirler zincirine sosyal sistem denilir.“ İnsanların toplum içerisindeki davranışlarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini, meşru bir temele dayandırmaları zaruridir. Bilinmelidir ki Her devletin veya her cemaatin bir sosyal sistemi vardır. Cemiyet  halinde  yaşayan insanların birbirleriyle  olan  münasebetleri süreklidir. İnsan  unsurunun  bu  manada SOSYAL  SİSTEME ihtiyacı zaruridir. Bütün  KAİNATI  ve  aynı  zamda  İNSAN’IDA  yaratan  Rabbimiz dir. Tabiidir ki; sosyal sistemin en güzelini de Rabbimiz Peygamberleri vasıtasıyla insanlığa ulaştırmıştır. Rabbimiz İsra Suresi ayet.9.da mealen şöyle buyurmaktadır:*** Şüphesiz ki bu Kur’ân, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen müminlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler…*** Rabbim bizleri Yolların en doğrusu olan SIRATI MÜSTAKİM’DEN ayırmasın…Sallu…

 

3.  SOSYOLOJİ… Kardeşlerim…Cemiyet halinde yaşayan insanların birbirleriyle olan münasebetleri süreklidir. Dolayısıyla teşkilatlı olsun veya olmasın, her İNSAN topluluğunun SOSYAL  SİSTEM’E ihtiyacı vardır. Dünyadaki bütün sistemlerin veya siyasi otoritelerin temelinde; ferdi ve içtimai ahlâk anlayışını görmek mümkündür. Sosyal sistemin rükünlerini, şartlarını ve hükümlerini tesbit edemeyen bir cemiyetin istikrara kavuşması mümkün değildir.Yine insanı en iyi, dogru biçimde  tanıtanda  tabiiki Allah  celle  şanuhudur. Rabbimiz  Yunus  Suresi  ayet. 31.de  mealen  şöyle  buyurmaktadır: *** De ki, „size gökten ve yerden kim rızık veriyor? O, kulaklara ve gözlere hükmeden kim? Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kim? İşleri idare eden kim?“ Hemen „Allah’dır“ diyecekler. De ki, „O halde Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız..?*** Tabiidir ki; Sosyal  bir  varlık  olan  İNSAN’IN  her  şeyden  önce  Rabbini  tanıması  öncelikle  ve  nihayetide’de kendi  menfaatına  olacaktır  inancını  taşıyoruz…Sallu…

 

4.  SOSYOLOJİ… Kardeşlerim…Müslümanların sosyal sistemlerinin temelinde; güzel ahlâkın ve edebin muhafazası, kardeşlik hukukuna riayet edilmesi ve aile hukukunun korunması gibi unsurların müstesna bir yeri vardır. İslâm dininin sosyal sisteminin rükünlerini, unsurlarını; „Allahû Teâla (cc)’nın hukukuna riayet ederek, Allahın rızasını kazanmak, Peygamber efendimizin (sav) tebliğ ettiği ahlâka harfiyyen riayet etmek ve insanların haklarını muhafaza ederek adaleti sağlamak“ şeklinde ifade edebiliriz. Rabbimiz İsra Suresi ayet.83-84.te mealen şöyle buyurmaktadır:***Biz insana nimet verdiğimiz zaman, Allah’ı anmaktan yüz çevirip uzaklaşır. Ona fenalık dokununca da ümitsizliğe kapılır. De ki: „Herkes bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar. Bu durumda kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir…*** İnsanların toplum içerisindeki davranışları ve birbirleriyle olan münasebetleri hususunda muhtaç olduğu ilimleri öğrenmeleri „Farz-ı ayn“dır. Tahkiki manada iman etmiş olan bir mü’min; gerek Allahü Teala’nın hukukuna, gerek insanların hukukuna hassasiyetle riayet eder. Bunun önemli bir mesele olduğunu bilir. Rabbim hem ferdi, hem toplumsal yaşantımızda bizleri İslam hukukuna riayet edenlerden eylesin…Sallu…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.