Surelerin Fazileti

Rabbimiz isra suresi ayet.88.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** De ki: İnsanlar ve cinler bu Kuranın bir benzerini ortaya koymak üzere bir araya gelseler ve birbirlerine arka çıksalarda, onun bir benzerini ortaya koyamazlar…***

Hayat mektebimiz diye inandıgımızı söyledigimiz Kuranı kerim bilindigi gibi bir insana inmiştir. Lakin bu insan o toplum içerisinden seçilmiş bir insandır. Peygamberler kendi toplumları içerisinden seçilmiş ve cenabı Allahın risalet göreviyle görevlendirdigi belli sıfatlara haiz insanlardır. Hazreti Adem Aleyhiselamdan Peygamberimiz efendimize (sav) kadar gelmiş geçmiş bütün peygamberler, Allahın kendilerine indirdigi İLAHİ vahyi, eksiksiz ve fazlasız olarak insanlara duyurmuşlar, teblig etmişlerdir…

Peygamberlerin hepsi de Allahın kendilerine yüklemiş oldugu elçilik görevinde, Emanete riayet eden, sadık, teblig görevini bihakkın eda eden, günah işlemeyen yani İsmet sıfatıyla, Fetanet yani aklın ve zekanın en üst derecesine sahip olan Allahın murakabesi altında mükemmel bir insan olduklarından dolayı da görevlerini yaparken, teblig ettikleri dini oldugu gibi insanlara anlatmışlar asla taviz yollarına meyil göstermemişler, asla ve asla olaylar ne yönde gelişirse gelişsin, insanlar ne gibi zorlamaları gündeme getirirse getirsinler geri adım atmamışlardır…

Peygamber efendimiz (sav) aynı zamanda hatemul enbiya yani Peygamberlerin sonuncusu olması münasebetiyle kendinden önceki peygamberlerin gelenegini izlemiştir. O bakımdan bizler bütün Peygamberlere inanıyoruz ve onların arasında bir ayırım görüp gözetmiyoruz. Bu anlamda peygamberlerin özelliklerinden birisi Musaddık yani, kendinden önceki Peygamberi tasdik edici olmaktır. Bu bakımdan, tarih boyunca Risalet çizgisinde görev verilerek o mükemmel hak yolda yürüyen bütün TEVHİD önderleri, aynı gelenegi sürdürmüşler ve asla birbirlerini tekzip edici bir davranışın içerisine girmemişlerdir…

Peygamber efendimiz (sav) gibi bütün peygamberler vahiy dogrultusunda hareket ediyorlardı. Allahın kendilerine çeşitli yollarla ulaştırdıgı vahiyleri tabiidirki en iyi anlayan, anlatan ve kavrayan onlardı. Bu yüzden bizler bir sureyi, bir ayeti nasıl anlamamız konusu gündeme geldiginde öncelikle Peygamber efendimizin (sav) sünneti seniyyesine, hadisi şeriflere bakarak, Ashabına nasıl anlatmışsa, nasıl yaşamışsa ve ne şekilde anlamamız gerektigini en ince teferruatıyla anlatmıştır…

Bizlerde bu gerçeklere ve bizlere kadar ulaştırılan hakikatlara bakarak örnek ve önderimiz Peygamber efendimizin (sav) Sureler hakkında buyurmuş oldugu ifadeleri bir gözden geçirmeye çalışacagız inşaallah…Rabbimizin son Peygamberine göndermiş oldugu ilk sure alak suresidir. Bu sure oku emriyle başlamaktadır. Nedenine ve niçinine bakacak olursak işimizin zor oldugunu görürüz yani bu soru cevapsız kalabilir. Çünkü bu konuda bir açıklama bulunmadıgını ilim erbabı ifade ediyorlar. Peygamber efendimizden de bu konuda her hangi bir açıklamanın olmadıgı ifadesini okuyoruz…

Aynı özellikleri, aynı çizgiyi takip etmek durumunda olan biz Müslümanlar nedenlere ve niçinlere fazla takılmadan Rabbimizin emirlerine baglı kalmak, teslim olmak, itaat içerisinde kullugumuzu devam ettirmek, çok iyi düşünmek, tefekkür etmek ve şuurla kulluk bilincine ulaşmak durumundayız. İçinde bulundugumuz toplum yapısında oldugu gibi, Cahiliye devri insanı da mutlak dogruya muhtaçtı. Bilindigi gibi cahil her yerde ve her zaman diliminde cahildir, hükmüyle olaylara bakacak olursak düşünelim; bir toplum ki alabildigine vahşi, alabildigine cahil, cehaletin adeta zirvesinde, insanlar kulluk ve rububiyette ortaklık yani şirk içerisinde yüzmektedirler…

Bu cahil ve cühela toplum sanki bir inançsızlık şirketi kurmuşlar. Kendi içerisinde bu cahil toplum o kadar RAB üretmişki, kim kul, kim Rab ? her şey karma karışık bir vaziyete bürünmüş. Sanki hiç kimse yaratılışından haberdar degil. Kim yarattı ? Niçin yarattı Nasıl oldu ? Nasıl var olundu ? kimse bilmiyor ve aynı zamanda kimse düşünmüyor. Bu cahilligin hüküm sürdügü zaman diliminde herkes bilgi sahibi, güç ve kuvvet sahibi oldugunu zannediyor. Bütün olan biten herşeyi kendisinden ya da kendiliginden olmuş kabul ediyor. İşte böyle bir topluma ve uzun süre vahyin ulaşmadıgı topluma, bölgeye ilk gelen vahiy OKU diye başlıyor…

Şöyle bir tefekkür deryasına dalalım düşünelim; eger Allahın emri bu kadarla kalsaydı, ve Allahın Rasulü de vahyi kendilerine ulaştırmak zorunda oldugu insanlara bunu deseydi, yani Okuyun deseydi belkide hiç bir problem çıkmayacaktı. İçinde EL EMİN sıfatıyla yaşamış oldugu toplumla Peygamber efendimizin arası açılmıyacaktı. Zira bugün bildigimiz gibi herkes okuyor. İnsanlar günümüzde enaz beş altı saat internet okuyorlar. Ya da en az beş altı saat televizyonu okuyorlar, günlük gazetelerini muntazaman okuyorlar, dergilerini okuyorlar, reklamları okuyorlar, Yazılı tabelaları okuyorlar, magazalardaki vitrinleri okuyorlar, arabalardaki plaka numaralarını okuyorlar…

Velhasıl; bu okuma işini bu günün insanı uyku saatları hariç tutulursa hep okuyorlar. Evet bu günün insanı gibi o vahyin ilk geldigi zamanda yaşayanlarda hep okuyorlardı. Sihirbazları okuyorlardı, Şairleri okuyorlardı, Kahinleri okuyorlardı, ekonomik güç sahiplerini okuyorlardı. Mesela bu günün diliyle Nadir bin Haris diye bir medya patronu vardı o da insanları başına toplayıp kisranın, farisilerin kıssalarını okuyordu velhasıl onlarda okuyorlardı. Yani insanlar, ne yapmaları, nasıl hareket etmeleri gerektigini, gecelerini ve gündüzlerini nasıl degerlendireceklerini, hayatlarını nasıl düzene sokmaları gerektigini bu okuduklarında buluyorlardı…

Bu günün insanına baktıgımızda nasıl inandıysa öylece yaşadıgını ve öylece kendi dogrularını okudukları görüyoruz. Zamanımız insanı da ne alacagını, ne satacagını, hangi eti yiyecegini, hangi yagı kullanacagını, hangi içecegini yudumlayacagını, evini nasıl süsleyecegini, mutfagını nasıl düzene koyacagını, hangi gazeteyi ya da dergiyi, mecmuayı okuyacagını, çocuklarına hangi egitimi verecegini, nereden ve nasıl kazanacagını, hasılı hayatın tümünde ne yapacagını, nasıl hareket edecegini, bu günde zamanımızda yaşayan insanlar bu okuduklarından hayatı ögrenmektedirler…

Eger Allahın şanlı Rasulü (sav) o günün insanlarına sadece okuyun deseydi, belkide diyeceklerdiki biz zaten okuyoruz, okuma seferberlikleri düzenliyoruz, ukaz panayırlarını düzenliyoruz, pazarlarda her türlü okumaları zaten yapıyoruz, okuma yarışmaları düzenliyoruz, haydi kızlar okula kampanyaları gibi degişik kampanyalar düzenliyoruz ve bizler zaten hep okuyoruz diyeceklerdi belkide. Ama Rabbimiz bu ilk inen ayetini böylece bırakmadı ve devamında buyurduki mealen:*** Rabbin adına, rabbin namına, Rabbiyin adıyla oku…*** buyurdu…

Eger ayet bu kadarıyla kalsaydı, ve Allahın Rasulü de onlara, Rabbinizin adıyla okuyun deseydi, yine bir problem çıkmayacaktı belkide. Herkes kimi RAB olarak kabullenmişse onun adına okur, ondan duydugunu okur, onun adına iş yapar ve hayatları aynı düzeyde degişmeden devam eder giderdi. Allahın Rasulüyle o günkü toplum arasında bir sürtüşme, çekişme ve anlaşmazlık hadiseleri gündeme hiç gelmezdi.Belkide derlerdiki tamam, güzel ey Muhammed.

Bizim Rab olarak Lat ımız var, Menat ımız var, Uzzamız var, falan zatımız var büyük büyük, koca koca atamız var, filan ve falan efendilerimiz, agalarımız, beylerimiz var biz onları okuruz, onlardan geleni okuruz, onlar adına okuruz onların izini ve yolunu sapıtmadan okuruz olur biter diyeceklerdi belkide. Ama Rabbimiz ayeti bu kadarıyla bırakmadı, buyurduki her RAB degil, her Rabden gelenleri degil, *** Yaratan Rabbın adına ve yaratan Rabdan geleni oku…*** Diger sahte Rablardan kendini ayırma adına Rabbimiz * Yaratan * ifadesini indiriverdi…

Bu mutlak dogrulardan şu hususu anlıyoruz ki: Yaratan Rab adına, Yaratan Rabdan geleni ve okuyanı yaratıcı Rabbın rızasına götürücü olanı okumak zorundayız. Degilse sahte Rablerden bilgilenmek batıldır. Zaten onlarınkine bilgi denmez, onlarınki zan dan ibarettir. İnsanı Allahın rızasına götürecek , mizanına konabilecek cinsten olmayan bilgiler zan dan ibarettir mesela Peri ve cinni ilmi ögrensek ne işe yarar ? ancak insanlara ve insanlıga zarar verir ve batıl işlerle boşu boşuna debeleşir dururuz. Ama Meleklerle alakalı bilgileri ögrenirsek bu ilim bizden bir amel istiyecektir mutlaka. Yanımızda kimse olmasa bile örtünmek zorunda hissedecegiz kendimizi, işte ilim, işte amel bütünlügü…

Sözün özü öyleyse okunacak bilgiler Yaratıcı Rabden gelmeli, okudugumuz ilimler vahye dayanan dogrulardan, hakikatlerden olmalı ve bir de okuyanı yaratıcı Rabbin rızasına ulaştırmalıdır diye inanıyoruz. Yaratıcı olan Rabden geldigi halde okuyanı yaratıcı Rabbin rızasına götürmeyen okuma da okuma degildir. Mesela Allahtan gelen bir ilmi doktora adına , makam ve mevkii adına, sosyal statü ve mesleki kariyer adına desinler diye ögreniyorsa bu da anlatmaya çalıştıgımız okuma şekline girmemektedir…

Mesela adam feraiz ilmini ögreniyor, bilir desinler diye ve sadece bana baş vursunlar diye Miras konusu gündeme geldiginde ise başka okumalara müracaat ediyorsa yani Allahın hakimiyetini gerçekleştirme adına olmuyorsa, bu okuma da yanlış bir okuma şeklidir diye inanıyoruz. İnanıyoruuz ki, okuyacagımız şeyler başında besmele çekebilecegimiz cinsten olacak ve Allah adına, Allahın rızasına ulaşma adına bir okuma olacaktır. Allahın Rasulü (sav) kendisine gelen bir vahyi önce kendisi okur, ögrenirdi, sonrada hiç zaman kaybetmeden ve en küçük bir parçasını bile gizlemeden onu insanlara aktarırdı…

Alak suresi ile ilgili ancak bu kadar bir ifadeden sonra Peygamber efendimizin yirmi üç yıl kendi tolumuna okudugu, ögrettigi, hayatlarını şekillendirdigi mutlak dogruları ve bu mutlak dogruların faziletlerini ashabına nasıl ve ne şekilde ögrettiyse bu sureleri bize kadar ulaşan Hadisi şeriflerden okumaya gayret edelim inşaallah.

Buhari de rivayet edilen bir hadis mealen şöyle:** Ebu said b.el Mualla (ra) şöyle demiştir: Namaz kılıyordum. Rasulullah (sav) çagırdı. Cevap veremedim, ve : Ya Rasulullah, namaz kılmakta idim de onun için cevap veremedim dedim. Rasulullah (sav) Allah teala: Allah ve Rasulü davet edince icabet edin buyurmuyormu ? dedi. Sonra, mescidden çıkmadan önce, sana kurandaki en büyük surenin hangisi oldugunu ögreteyimmi ? diye sordu ve elimden tuttu. Mescidden çıkarken Ya Rasulallah, bana, Kurandaki en büyük sureyi ögretecegim buyurdun dedim. Rasulullah (sav) Elhamdulillahi Rabbilalemiyn o sure yedi ayet ve büyük Kurandırki, Allah onu, bana ihsan etti. Dedi…**

Tirmizide sahih olarak gelen rivayet mealen şöyle: ** Elhamdulillahi Rabbilalemiyn Kuranın esası, Kitabın esası ve sebi mesani – yedi ayettir.**
Muslimin rivayeti mealen şöyle: İbni abbas şöyle demiştir: Cebril aleyhiselam, Peygamberin (sav) yanında oturuyorken, yukarıdan kapı açılışının sesi gibi bir ses işitti. Başını kaldırıp: Bu bugün açılan gök kapılarından biridir. Bu günden önce asla açılmamıştır. Dedi. Hemen, o kapıdan bir Melek indi. Yine Cibril aleyhiselam : Bu yer yüzüne ilk defa inen bir Melektir; bundan önce asla inmemiştir. Dedi. Melek selam verdi ve : Müjdelerim, sana iki nur verilmiştir ki, Senden önce hiç bir Peygambere bunlar verilmemiştir. Bu iki nurdan biri FATİHA ikinciside, BAKARA suresinin sonlarıdır. Bunlardan bir harf okumayacaksın ki, onun karşılıgı sana verilmesin dedi…**

Yine Muslimin rivayetinde Ebu Umamae el Bahili den(ra) Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: ** Kuranı okuyun, zira, o, kıyamet gününde kendisi ile amel etmiş olanlara şefaatçı olarak gelecektir. İki parlak sureyi, Bakara ile Ali imran surelerini okuyun, zira onlar, Kıyamet gününde iki bulut yahut iki gölgelik, veya kanatlarını germiş iki kuş taifesi gibi gelirler. Onları okuyup amel edenleri korurlar. Bakara suresini okuyun çünkü Bakara suresini almak bereket, terk etmek ise hüsran ve mahrumiyettir. Sihirbazların da ona gücü yetmez…**

Tirmizi de geçen bir Hadis mealen şöyle: Ebu Hureyre )ra) den. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: ** Evlerinizi kuran okumamak suretiyle mezara çevirmeyin. Ve bilin ki, Bakara suresinin okundugu eve şeytan girmez…**

Ebu Davud rivayeti, Übeyy bin Kaab den: Peygamber (sav) : ** Ey Ebul Münzir, ezberinde olan Allahın kitabının ayetlerinden hangisinin en büyük oldugunu biliyormusun ? diye sordu. Ebul Münzir (ra) : Allah ve Rasulü daha iyi bilir dedim dedi. Rasulullah (sav) yine Ey Ebul Münzir, Ezberinde olan Allahın kitabının ayetlerinden hangisinin en büyük oldugunu biliyormusun ? diye tekrar etti. Ebul Münzir (ra) : Ben de Allahu la ilahe illa hüve el hayyul Kayyum ayetidir dedim dedi. Ebul Münzir (ra) der ki: Bunun üzerine Rasulullah (sav) gögsüme vurdu ve : İlim, sana zor gelmesin diye dua etti…**

Tac tercemesinde bu hadis hakkında şu açıklama var: Hadiste: Peygamber efendimizin kendisine Ebul Münzir diye hitap ettigi zat Übeyy bin Kaab dır. Bu, onun künyesidir. Arablarda, bir kimseye deger verilmek istendigi zaman künye ile hitap edilir. Übey bin Kaab (ra) ashabın Kuranı kerimi iyi bilen müstesna – seçkin zevatından biridir. Peygamber (sav) Übeyy bin Kaaba * İlim sana kolay olsun, zor gelmesin * şeklinde DUA buyurmaktadır. Maksat, ilim ögrenirken zahmet çekmeyesin, demektir. İlim sana kolay olsun, faydalı olur manasını da ifade eder…tac tercemesi.c.5.sayfa.35.

Ebu Hureyre (ra) rivayet ediyor. Peygamber (sav) : *** Her şeyin bir zirvesi vardır, Kuranın zirvesi Bakara suresidir, orada Kuran ayetlerinin sertacı olan bir ayet vardır, o da Ayet el Kürsi dir. Buyurmuştur…** Buhari de geçen bir Hadisi Ebu Mesud (ra) den rivayet ediliyor: ** Peygamber (sav) Bakara suresinin sonunda iki ayet vardır ki, kim onları bir gece okursa, bunlar ona kafi gelirler buyurmuştur…**

Aişe (R.anha) dan rivayet edilen hadis mealen şöyle: ** Peygamber (sav) Zümer le Beni İsrail, yani İsra surelerini okumadan uyumazdı…Tirmizi…** Ebu Derda (ra) dan rivayet edilen Hadis mealen şöyle: ** Peygamber (sav) Kehf suresinin başından on ayet ezberleyen kimse, Deccal fitnesinden korunmuş olur…Ebu Davud…** “

Ebu Said (ra) den gelen rivayet ise mealen şöyle: ** Peygamber (sav) kim Cuma günü Kehf suresini okursa, iki CUMA arasını nur ile aydınlatmış olur…Diger bir nüshada: Nur, kendisi ile Beyti atik arasını aydınlatır buyurmuştur…Hakim, Beyheki…** Enes (ra) dan gelen rivayet ise mealen şöyle: ** Peygamber (sav) Kim Yasini okursa, Allah, ona on defa Kuranı okumuş gibi sevap yazar buyurmuştur…Tirmizi…**

Malik bin Yesar (ra) dan gelen hadis mealen şöyle: ** Peygamber (sav) Kuranın kalbi YASİN dir. Kim onu Allah rızası ile Ahiret sevabı için okursa; Allah, onun günahlarını magfiret eder. Onu ölülerinize okuyun. Buyurmuştur…İmam Ahmed…** Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: ** Peygamber (sav) : Kim, bir gece, DUHAN suresini okursa, yetmiş bin Melek kendisi için istigfar eder oldugu halde sabahlar buyurmuştur…Nesei…** Yine Ebu Hureyre (ra) dan bir hadisi Tirmizinin rivayetinde mealen şöyle okuyoruz: **Peygamber (sav) : Kim Cuma gecesi DUHAN suresini okursa, günahları afvolur, buyurmuştur…**

Ömer (ra) den gelen hadis mealen şöyle: ** Peygamber (sav): Bana üç gece öyle bir sure nazil olduki, O sure bana, üzerine güneşin dogdugu bütün varlıklardan hayırlıdır. Buyurdu. Bundan sonrada * İnna fetahna leke fethan mübiynen- biz sana apaçık bir fetih ve zafer hazırladık* ayetini okudu…Buhari…** Yine bu konuda Müslimin lafzı şöyledir:** Bana öyle bir ayet indirildiki, o sure bana, üzerine güneşin dogdugu bütün varlıklardan hayırlıdır…**

İrbat bin Sariye (ra) anlatıyor: ** Peygamber (sav) uyumadan önce, Tesbihle başlayan sureleri okur ve: Bu sureler içinde, bin ayetten hayırlı bir ayet vardır derdi…Tirmizi…**
Tacc tercemesinin birde açıklaması var şöyleki; Hadiste Müsebbihat kelimesi geçmektedir. Biz, bunu tesbihle başlayan sureler diye tercüme ettik. Bu sureler, Sübhan, Sebbehe lillahi, Yusebbihu lillahi gibi tesbih, yani Allahın noksanlıklardan münezzehligini ifade eden kelimelerle başladıgı için, adına Tesbihli sureler manasına gelen müsebbihat denilmiştir. Bunlar Hadid suresi, Haşir, Saff, Cuma ve Tegabun surelerinden ibarettir…

Hadiste bin ayetten hayırlı olan ayetin hangi ayet oldugu belirtilmemiştir. İnsanlar bütün sureyi okusunlar diye. Burada da KADİR gecesi ile İcabet saatinin belirtilmemesindeki hikmet dikkati nazara alınmıştır: İnsanları belirtilmeyeni aramaya sevk etmek ve bu suretle fazla hayır işlemelerini saglamak esas alınmıştır Allahualem…Tacc tercemesi.c.5sayfa.44…

Malik bin Yesar dan: Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur. ** Kim sabah kalkarken üç defa * Eüzü billahis Semiül alimi mineşşeytanirraciymi* Yani Rahmeti ilahiyeden kovulmuş olan Şeytandan, işiden ve bilen Allaha sıgınırım der ve Haşir suresinin sonundan üç ayet okursa; Allah o kimseye ,akşama kadar dua ve istigfar etmek üzere yetmiş bin Melek vazifelendirir; O günde ölürse, şehid olarak ölür kim geceye girerken okursa, o da aynı dereceye ulaşır…Tirmizi…**

Ebu Hureyreden (ra): Peygamber(sav) :** Kuranda otuz ayetli bir sure vardır ki, onu okuyana, günahları affedilinceye kadar şefaat edecektir. O sure: Tebarekelleziy biyedihil mülkü- Yücedir o zat ki, mülkün tasarrufu ilahi kudretinin elindedir- diye başlayan MÜLK suresidir buyurmuştur…Ebu Davud…** Bir başka rivayette Cabir (ra) gelmektedir mealen: ** Peygamber (sav) Elif lam mim, Tenzil yani SECDE suresi ile Tebarekelleziy biyedihil mülk suresini okumadan uyumazdı…Tirmizi…**

Enes (ra) dan gelen hadis mealen şöyle: ** Peygamber (sav) : Kim İza zul zilet suresini okursa bu, onun için yarı Kurana muadil olur; Kim Kul ya eyyuhel kafirune yi okursa, bu onun için Kuranın dörtte birine muadil olur; Kim Kul huvallahu ehad suresini okursa, bu o kimse için Kuranın üçte birine muadil olur buyurmuştur…Tirmizi…**

Ebu Said (ra) dan gelen hadis ise mealen şöyle: ** Adamın biri, başka birini Kul hüvallahu ehad suresini okuyup tekrar ederken işitmişti. Sonra, sabah olunca gelip Rasulullaha (sav) anlattı. Surenin kısa oluşuna bakarak, sanki bunu küçümsemiş gibi bir ifadesi vardı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Hayatımı kudret elinde tutan zata yemin ederim ki, bu sure Kuranın üçte birine muadildir buyurdular…Buhari…**

Ebud Derda dan (ra) gelen rivayet ise mealen şöyle: Peygamber (sav) :** sizden biriniz, bir gecede Kuranın üç te birini okumaktan aciz midir ? buyurdular. Ashab: Bir gecede, bir adam nasıl Kuranın üç te birini okur ? diye sordular. Rasulullah (sav): Kulhüvallahu ehad Kuranın üç te birine muadildir buyurdular…Muslim…**

Bir başka hadis mealen şöyle: ** Peygamber (sav) küçük bir bölügün başında bir adamı gönderdi. Adam bölük arkadaşlarına namaz kıldırırken her kıraatın sonunda ayrıca Kul huvallahu ehad suresini de okuyordu. Döndükleri zaman, bunu Peygambere (sav) anlattılar Peygamber (sav) : sorun bunu niye yapıyordu diye emretti. Sordular. Bölügü idare eden adam: Bu sure Rahman olan Allahın sıfatlarını ihtiva etmektedir, onu okumayı seviyorum. Diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) : Ona haber verin ki, Allah da onu seviyor buyurdular…Muslim…**

Muaz bin Abdullahdan (ra) gelen hadis mealen şöyle: ** Büyük bir yagmur ve karanlık basmıştı. Rasulullahın (sav) çıkıp, namaz kıldırmasını bekledik. Çıkınca bana: De dedi. Ben Ne diyeyim ? dedim. Rasulullah (sav) : Geceye girerken ve sabaha kalkarken üç defa: Kul hüvallahu ehad ile Kul euzuları oku, her şey için bunlar sana yeter. Buyurdular…Nesei…**
Aişe (ra) dan gelen hadis mealen şöyle: ** Peygamber (sav) hastalandıgı vakit kendine Kul euzu ları okur ve üflerdi. Hastalıgı şiddetlendigi vakit, kendisine ben okur ve mübarekligi dolayısıyla onun eli ile kendisini mesh ederdim…Buhari…**

Ukbe (ra) şöyle demiştir. Ben, Peygamber (sav) ile birlikte Cuhfe ile Ebva arasında giderken, birden bire bir rüzgar ile koyu karanlıga tutulduk. Rasulullah (sav) Kul euzüleri okumak sureti ile Allaha sıgınmaya başladı. Bana da: Ey Ukbe, sen de bu iki sureyi okumak sureti ile Allaha sıgın, zira Allaha sıgınan bir tek kimse bunların benzeri bir şey ile sıgınmamıştır. Ukbe der ki: Peygamber (sav) Bize kıldırırken, namazda bu iki sureyi okudugunu işittim…Ebu Davud…**

Yine Ukbe den(ra) gelen bir hadis mealen şöyledir: ** Seferde Rasulullahın (sav) devesini yürütürdüm. Bir defasında bana: Ey Ukbe, sana kıraat edilmiş surelerin en hayırlı iki suresini ögreteyimmi ? dedi. Ve Kul euzu birabbil felakı ile Kul euzu birabbinnasi surelerini ögretti…Nesei…**

Müminlerin annesi Aişe (ra) dan gelen bir hadis mealen şöyle: ** Peygamber (sav) Yatagına girdigi vakit, avuçlarını birleştirir, Kul hüvallah ile Kul euzü birabbilfelakı ve Kul eüzu birabbinnasi leri okur; avuçlarına üfler ve avuçlarını yetişebildigi kadar üstüne sürerdi. Önce başından başlar, sonra yüzüne, sonra da vücudunun ön kısmına sürerdi. Bunu üç defa tekrarlardı…Buhari…**

Ayetlerin, surelerin faziletini beyan eden Hadisi şerifler oldukça fazladır. Lakin biz ancak konumuzun anlaşılması açısından bu kadarını vermekle yetinelim inşaallah. Kuranı kerimi okumaya başladıgımız anda düşünmeliyiz ki o anda Allah celle şanuhu bizimle konuşuyor ve bizler o anda emir ve talimatları Rabbimizden alıyoruz. Katade (rh.a) diyorki. Kuranla oturup kalkan kişi ya kar eder, yahutta zarar. İnşaallah bizler devamlı kar etme egilimine girelim…

Kuranı kerimi okurken tefekkürle, bilinçli olarak ve şuurlu bir şekilde okumalıyız. Kuran okuyan kişinin kalbinin, ayetlerin degişmesiyle degişmeli, ayetlerden gereken mesajı almasını bilmelidir. Kuranı okuyan her kişi her ayeti okudukça farklı bir hal almalıdır. Okuyucunun kalbinde okunan ayetlere göre bazan hüzün, bazan korku, bazan ümit hasıl olmalıdır. Kuranı Kerimi okuyan kişinin bilgisi mükemmelleştikçe, kalbindeki korku da o nisbette çogalacaktır…

Hasanı Basri (Rh.a) diyorki: Allaha yemin ederim ki, Kuranı kerimi inannarak, anlamak isteyerek okuyan bir kulun hüznü çogalır, ferahı azalır, gülmesi azalır, meşguliyeti ve yorgunlugu artar, istirahat ve tembelligi azalır. Kul okudugu ayetle etkilenir. Bazı ayetler geldimi korkudan yok olacakmış gibi küçülür, kaçacak sıgınılacak yer arar. Vaad ayetleri geldigi zamanda sevincinden uçacakmış gibi bir hal alır. Kul, emirlerini ve sıfatlarını sayan ayetler geldigi zaman da saygıdan başını egmeli.

Kafirlerin Allahın şanına yakışmayan iftiralarını anlatan ayetler geldigi zamanda sesini kısmalı ve onların bu yaptıklarından dolayı utancından yerlere geçmelidir. Cenneti vasfeden ayetleri okurken ümitle coşmalı, Cehennemi anlatan ayetler karşısında da Acaba ben de mi ? diye tir tir titremelidir diyor Hasan Basri hazretleri…

Abdullah ibni Ömer (ra) diyorki: Allahım Zulmünden ve küfründen sana sıgınıyorum ve magfiretini talep ediyorum. Diye DUA edince çevresindekiler zulmü anladık ama küfür de ne oluyor ? dediklerinde O, Şu ayeti okur: Kuran okuyan kıraatında kendisini kusurlu görürse bu Allaha yaklaşma vesilesidir. Şayet okuyucu kendini begenirse nefsi ona perde olur ve Melekut sırları ile Kuranın manaları ona açılmaz… Aynı zamanda Selefi salihin derdiki: Anlamadıgım, kalp huzuruyla okumadıgım ayetlerden sevap alacagımı tahmin etmem…

Yaşayarak, düşünerek, bilinçli bir şekilde ve şuurlu okumaya gayret sarfetmelidir. Süleyman ed Darani (ra) : Ben bir ayet okurum, dört beş gece onunla meşgul olurum onu iyice anlamadan başka bir ayete geçmem derdi. Aynı şekilde seleften pek çokları Hud suresinin manasını anlıyabilmek için altı ay onunla meşgul olurlardı. Bir hatmi otuz senede bitirenler pek çoktur. İmam Malik Muvattasında Abdullah ibni Ömerin Bakara suresini ögrenebilmek için tam sekiz yılını verdigini anlatır…

Hazreti Enes (ra) diyorki: * Bizim zamanımızda bir kişi Bakara suresiyle Ali imranı ögrenince o şahıs bizim nazarımızda büyük bir alim sayılırdı. * Bu rivayetten de anlıyoruz ki Kuranı kerimi çok okuyacagız, çok tekrarlıyacagız, bunun yanında mutlaka okuduklarımız hayatımızı şekillendirecek Allah ve onun şanlı Rasulünün bizlerden ne istedigini anlamaya ve kavramaya çalışacagız, kuvvetli bir imanla Müslümanlardanım diyen herkesi birlik içerisinde vahdet içerisinde kucaklayıcı İslamın baglıları olacagız, fitne ve fesat ortamlarından mutlaka uzak kalmaya gayret sarfedecegiz inşaallah…

Konumuzu bir ayet meali ile sonlandıralım. Rabbimiz Ali imran suresi ayet.103.te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Topluca Allahın ipine sarılın, ayrılıga düşmeyin. Allahın üzerinizdeki nigmetini hatırlayın. Hani siz, birbirinize düşman idiniz. Allah kalplerinizi birbirine ısındırdı da onun nigmetiyle kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz. Allah sizi oradan kurtardı. İşte Allah hidayete ermeniz için ayetlerini size böyle açıklıyor…***

Allahım bizleri mutlak dogruları en iyi ve en mükemmel şekilde okumaktan mahrum eyleme. Allahım sen büyüksün. Bize anlayış, kavrayış, izan ve idrak ver. Bizlerin irfanını, bilgisini, görgüsünü ve ilmini artır. Bizlere ilmimizle amel etmeyi nasib eyle. Din kardeşlerimiz hakkında bizim kalplerimize merhamet ver. Onlar hakkında yüzümüzü kara çıkartacak yanlış amel işlemekten ve söz söylemekten, tavır sergilemekten bizleri muhafaza eyle. Bizlere dogru bilinenleri dogru okumamızı ihsan ve nasib eyle. Bizleri sıratı müstakimde saglam duranlardan eyle. Bizleri Ehli sünnet vel cemaattan ayırma. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…

Sermed Kadir…10.07.2009

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.