TARİH BİLİNCİ… Geçmiş zamanlarda cereyan etmiş hadiseleri zaman ve yer göstererek anlatan yönüyle *TARİH* insanlığın en çok önemsediği İLİM dallarından birisidir. Yazılış tarzına, metoduna göre TARİH yazılışıyla; öğretici, eğitici, sorgulayıcı, yaşayan insanlar için merak konusu olan Sosyal bilim gerçeğidir. Yazılı tarih, olayları felsefî bakımdan sistemleştirmeye uğraşmaksızın doğrudan doğruya anlatımları toplar. Öğretici veya felsefî tarih, olayları anlatarak yararlı bir sonuç çıkarmayı gaye edinir. Sorgulayıcı yönüne gelince; hadiselere karşı daima *NEDEN, NASIL* sorularını sorarak araştırır, Sosyal yönünden TARİH, geçmiş tarihî olayların arkasında gizlenmiş tarihî ve sosyal kanunları ortaya çıkarmaya çalışan özelliği ile bilinir. Tarih ilmi evvelâ önceden yaşanmış hadiseleri TETKİK konusuna tabii tutar. İmparatorluk, Devlet, Kabile, Aşiret, Soy sop, Sülala ve ailelerin, ortaya koyduğu faaliyetleri, bunların zaman ve mekan çerçevesinde kaydettiği gelişmeleri, bu gelişmeleri etkileyen çeşitli olayları inceler. Aralarında geçen mücadele, Savaş, Fetih, İstilâ, Sosyal hayat, Sanat, yaşantı şekilleri, Refah düzeyleri, kuraklık, kıtlık, zelzele, büyük yangınlar ve benzeri olaylar, kültürel faaliyetler, Dinî yaşantı, gibi ruhî ve manevî yaşantılar TARİH bilincinin konularındandır…
2. TARİH BİLİNCİ… Her hangi bir Arkeolojik tarihi buluntu gün yüzüne çıkarıldığında, şu kadar milyon YIL öncesine ait eser, yerleşim bölgesi veya geçmişe ait değerin varlığından haberdar oluyoruz. Zaman kavramı izafi olduğundan tarihi bilinmeyen olay ve geçmişi; Eski çağ ifadeleri ile anıyoruz. İnka medeniyetini, Sümerleri, Akad’ları, Eski Mısırı, Mezopotamyayı, Eski Romayı, Türk ve Çin geçmişini, Eski Yunan medeniyetini, Eski kıta diye bilinen Avrupa milletlerinin yaşantılarını, Emevi, Abbasi, Endülüs, Selçuklu ve Osmanlılar gibi ayn ayrı devletleri hukuk tarihi, kültür tarihi, medeniyet tarihi, Sanat tarihi gibi müstakil olarak bir bilim dalını inceleme konusu yapan hususi tarih dallarını okuyor TARİH bilincini aşılayan olayları ve insanları kendi penceresinden TAHLİL, TETKİK ve TESBİT eden tarihçilerimizden istifade ediyoruz. Zamanımıza kadar kaynak, delil, kanıt özelliğini korumuş olan TARİH sevdalıları inanıyoruz ki insanlığın nihayetine kadar değerini kaybetmeden okunacaktır. Zaten yazdırılan, dikte ettirilen ya da Kral, Hükümdar, Melik, Şah yazarları tarihçi olarak değil sadece kendi zamanında okutulmanın ötesine geçememiş, O sayfalarda erimişlerdir…
3. TARİH BİLİNCİ… Cenabı Allahın Adem Aleyhiselamı yaratmasından itibaren başlayan *TARİH* ilmi günümüze gelene kadar da insanları geçmişimiz hakkında aydınlatmayı sürdürmüştür. İnancımıza göre, Adem Aleyhiselam hem ilk insan, hem de ilk Peygamberdir. Dolayısiyle îslâm Tarihi de, bu ilk müslümanla başlar; ve ondan sonra gelen bütün peygamberleri içine alır. Adem aleyhiselamla başlayan bu TARİH bilinci, Kıyamet kopuncaya kadar da devam edecektir. TARİH ilmini bu yönüyla ele aldığımızda; Hadiselerin seyrinden, hatta madde ve eşyanın geçmişinden bahseden, olayları dile getiren her yazı tarih hükmünü taşımaktadır. Elde mevcut tarih kaynaklannda YAZILI vesikalara dayalı olarak hakkında bilgi yer almayan devirlere *tarihten önceki devirler* denir. Amentü esaslarımızdan birisi de KİTAPLARA imandır. Rabbimiz sahifelerde ve dört büyük kitapta TARİHE ışık tutacak olayları KISSA şeklinde beyan etmektedir…Örneğin; Rabbimiz Ahzab suresi ayet. 72. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, sorumluluğundan korktular.Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir…***
4. TARİH BİLİNCİ… Kardeşlerim, Ne kadar ZAMAN kavramının izafi olduğunu beyan etsekte TARİHİ bulgulara bakıldığında; İnsanların kullandıkları taş, demir, tunç ve benzeri eşyanın ve diğer kalıntıların tetkikine dayanan yazılı vesikalara, yazılı belgelere dayalı tarihi devir yaklaşık olarak günümüzden 6000 yıl öncesini işaret etmektedir. Ayrıca bu yazılı tarihin umumî tarih plânında 476. yılında Batı Roma İmparatorluğunun yıkılışına kadar olan kısmına *ESKİ ÇAĞ*, İstanbulun fethedildiği TARİH olan;1453. Yılına kadar geçen süre:*ORTA ÇAĞ*, Fransa İhtilâlinin olduğu, 1789. Yılına kadar olan devir; *YENİ ÇAĞ*, Günümüze kadar 232. Yılı geçen döneme de: *YAKIN ÇAĞ* denilmektedir. Her ilimde olduğu gibi bu ilimde de ART VE EKSİ’LER vardır. Adem Aleyhiselam ile başlayan TARİH, oğulları Habil ve Kabil zamanında iki kutuba ayrılmış ve bu iki kutup günümüze kadar gelmiş, Kıyamete kadar da devam edecektir. Bu iki kutup, Allah tarafından Adem Aleyhiselama verilen emaneti kabul edenlerle, kabul etmeyenlerdir. Başka bir tabirle Allah nizamına inananlarla, inanmayanlar, ve nihayet Kur’an’ın deyişiyle Hakk ile Bâtıl kutuplarıdır. Rabbim, bizleri İMAN kutbunda DAİM eylesin… Sallu alâ Rasulina Muhamm…