TÂVİZ  VEREREK  UZLAŞILMAZ…

TÂVİZ  VEREREK  UZLAŞILMAZ…Muhterem  Müslümanlar… TÂVİZ: Okşamak, yumuşak davranmak, uzlaşmak, müsâmaha göstermek, hoşgörülü tavır sergilemek, kararsızlık göstermek, Yağ çekmek,  gibi  anlamlara  gelir. Ebedi  hayat rehberimiz; Kur’anı kerimde; *HAK İLE  BÂTILI  KARIŞTIRMAK, TÂVİZ  VERMEK, MÜDÂHENE ve UZLAŞMA*  aynı anlamlarda kullanılan ifadelerdir. İki yüzlü davranmak, net ve açık olmamak, bâtılı ve düşmanı hoş görmek, idâre-i maslahatçılık yapmak anlamında bu ifadeleri  genişletebiliriz. Bu terim’ler, genellikle din’in tasvip etmediği ahlâkî problemler olmakla birlikte, bazen itikadî bir mesele olarak da karşımıza çıkmaktadır. Uzlaşma ve tâviz, itikadî farklılığı önemsememek ve İslâm dışı düzenle ve egemen çevrelerle sürtüşmesiz bir  hayat yaşamaktır. Uzlaşma; inanç, duygu ve eylem alanlarının bölünmesini sonuçlandıran bir tavırdır. Tâviz ve uzlaşma anlamında Arapça’da  *MÜDÂHENE* kelimesi kullanıldığı  bilinmektedir…

 

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم وَأَنْ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُصِيبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيرًا مِنْ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ

Rabbimiz Maide  Suresi  ayet.49.da  mealen  şöyle  buyurmaktadır:*** (Sana şu talîmatı verdik): Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır…***

 

Muhterem  Mü’minler… Bilinen  bir  gerçektir ki; Sapık, Bidât  ve Bâtıl yollara  tevessül  edenlerin HAK  dava adamlarına karşı tavırları her  asırda  aynı  yolun  izlenmesiyle kendilerini  belli  etmişlerdir. Onlar İman  ehli  ile  mücadele ederler. İtikadi ve  İmani  her hareketlerine karşı çıkarlar. Olmadı;  Zulüm ve işkenceye başvururlar. Bunun  yanında başvurdukları sinsi  bir  tavırları da; hak dâvâyı saptırmak için tâviz ve uzlaşma yöntemlerini  denerler… Tâviz ve uzlaşma, bâtıl savaşçılarının önemli bir silâhıdır; edepsiz  ve  ahlaksızca kullanılan bir silâh… Peygamber efendimiz (sav) Tirmizi’nin  bizlere  ulaştırdığı  bir  hadiste  mealen  şöyle  buyurmaktadır: **Benden sonra birtakım emîrler (idareciler) olacaktır. Kim onların yalanlarını tasdik eder, yaptıkları zulümde kendilerine yardımcı olursa benden değildir. Ben de onlardan değilim. O kimse benim ‚havz’ımın etrafına yaklaşamayacaktır. Kim onların yalanlarını tasdik etmez, zulümlerinde onlara yardım etmezse bendendir. Ben de onunla beraberim. Ve o kimse havzımın kenarında bana ulaşacaktır…**

 

Muhterem Kardeşlerim… Uzlaşma teklifi, bâtılın hak karşısında geri çekilmeye başlamasının göstergesi olduğu kadar; kendini korumak için hakkı pasifize etmeyi amaçlayan şeytânî bir TAKTİK ve metod’dur. Onlar bu tavır ve istekleriyle, bir taraftan İslâmî hareketi ilkelerinden saptırmak, diğer yönden de onu etkisizleştirmek ve halkın gözünden düşürecek propaganda aracı yapmak isterler. Uzlaşmaya yanaşan mü’minleri böylece ilkelerinden tâviz veren, uzlaşmacı, dâvâsını satan, âmiyane  tabirle; kıvırtan, menfaatçi, pragmatist, zayıf karakterli ve kişiliksiz ilân edebilecekler ve kamuoyunda küçük düşürecekler, gelişmeyi durduracaklardır. Böylece  SİNSİ  emelleri  her ne  ise o gayelerine  ulaşacaklardır.

 

Kardeşlerim… Bizim  ŞİÂRIMIZ o dur ki: Hakkı eğip bükmeden söylemek, Allah’ın hükümlerini tebliğ edip uygulamak, emrolunduğumuz şekilde sırât-ı müstakim çizgisinde sapmadan dosdoğru hareket etmek, bâtıla karşı net tavır koymak, İTİKAD  ve  İMANİ mevzularda tâviz ve uzlaşmaya yanaşmamaktır. Bir müslümanın vahiyle belirlenmiş herhangi bir prensipten vazgeçmesi, hakkında HÜKMÜ belli  olan bir konuda pazarlık yapması inancıyla bağdaşacak bir tavır değildir. Tabidir ki; Allah’ın emirlerinin büyüğü, küçüğü, temeli, teferruatı, önemlisi, önemsizi, tâviz verilecek olanı, olmayanı gibi hususlar olmaz. İman esasları ve dinin ilkeleri, bölünme kabul etmeyen bir bütündür. Bu mevzuularda Müslümanlar, müşriklerin tehdit ve zulümlerinden korkmayacakları gibi, dâvâlarını ve kendilerini pazarlık aracı yapamazlar, kiralayamaz ve satamazlar. Müslüman kimliğini  taşıyanlar, halktan bir karşılık istemezler, onların ücretini, ödülünü, hediyesini Allah Celle şanuhu verecektir…

 

Sermedkadir…LU…22.11.2019…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.