TEFSİR ÜZERİNE NOTLAR…

Rabbimiz  Ali  imran  suresi  ayet.7.de  mealen  şöyle  buyuruyor: ***Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar…***
 Peygamber  efendimiz (sav) bir  hadisinde  mealen  şöyle  buyurmaktadır: ** Kim ilimsiz ibadet ederse, bozdukları düzelttiklerinden çok olur. Kim söylediklerini uygularsa, kendisini ilgilendirmeyen boş sözü az bulunur. Kim dinini tartışmalara hedef ederse, bir kararda kalamaz daldan dala atlar durur…Ömer (ra). Dârimî. Hakkında yüzlerce kitabın yazıldığı ve her zaman ilim adamlarının baş vurduğu kaynak olmak özelliğini koruyacak olan Kur’an-ı Kerim’in mazhar ol­duğu bu ilgi ve ihtimam, varlık aleminde hiç bir kitaba nasib olmamıştır.

 

İnanıyoruzki İnsanı bilgisizliğin vehimlerinden ve hurafelerden kurtaran, onu Allah’tan başkasına kul olmaktan, hevâ ve arzulara boyun eğmekten, materyalizmin az­gınlığından koruyan, kalpleri de akılları da dirilten bir akideye ve bir düşünce­ye çağıran ancak İslamdır. Kur’an’m bu çağrısı adalete, hakka ve bütün insanlığı kuşatıcı rahmetedir. Hayatın, düşüncenin, tasavvur ve yaşayışın dosdoğru metodunadır. İnsanın Al­lah ile, kainat ve hayat ile ilişkisine açıklık getirecek şekilde bütün varlık âle­mini kuşatan bir bakış açısınadır.

 

Bu çağrı ilme, doğru bilgiye ve tecrübeye, idrak melekelerinin çalışmasına bağlı akıl ve fikre ve yerden göğe bütün kainat üzerinde düşünmeye dayalıdır. Yine bu çağrı güce, izzete, şeref ve haysiyete, Allah’ın dinine güven duyup onunla şeref duymaya, bağımsızlığa bir çağrıdır. Aynı zamanda bu çağrı, baş­kalarının sahip oldukları bilgi ve marifetlerden yararlanmaya da yöneliktir. Çünkü bilim her hangi bir toplumun tekelinde değildir. O bütün insanlığın mahsulüdür. Ayrıca insanlığın gerçek özgürlüğe kavuşturulması ve yüce insanî değerlerin gerçekleştirilmesi de ilâhî bir hedeftir.

 

Bu hedef, kendi özel menfa­atlerini korumak, başkalarına üstünlük kurup diğer insanlara egemen olmak üzere insanın insanlığını ele geçirmeye gayret eden tâğût ve zorbaların menfa­atlerinden daha üstündür. Önceki semavi kitapların kaybolup ortadan kalkmasından veya insan kay­naklı ve özlerine ters bilgilerle karışmasından sonra ilâhî hikmetin varlık âle­minde kendisinden başka ilâhî vahyin sabit bir eserinin kalmamasını uygun gördüğü Kur’anı Mecid; hidayetin nuru, teşriin anayasası, hayatın Rabbânî kurumlarının kanunu, helâl ve haramı bilmenin yolu, hikmetin, hak ve adale­tin pınarı, insanın gidişini doğrultmak, yaşantısını düzenlemek için gerekli olan ahlâk ve edep kaynağı bir kitaptır.

 

İnanıyorumki  en  mübarek çalışmalardan  birisi Allahın kitabını en güzel  bir  şekilde anlayıp daha  sonra  anlaşılır  bir  dille  içinde  bulunulan  insanlara, toplumlara Allahın  kitabını anlatma ve  izah  etme  çalışmalarıdır. Bu  çalışmalar Tefsir olarak İslam  literatüründe saglam  yerini  almıştır. Geçmişte değerli âlimleri­mizin birbiriyle yarışırcasına sürdürdükleri bu ilmî faaliyet, sonunda çok değerli eserler meydana getirmiş ve bu şerefli miras kütüphanelerimizi doldurup taşırmıştır. Müslümanlar olarak sahip olduğumuz bu servet diğer milletler ve dinler karşısında iftihar edebileceğimiz müstesna özelliklerimizden sadece biridir.

 

Tüm bu faaliyetleri, kitap­ların en büyüğü olan Kur’ân’a karşı gösterilen büyük hizmetin teza­hürü, göstergesi olarak değerlendirmek mümkündür. Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, Allah kelâmı olarak bize verilen en şerefli ve değerli eserdir. Bu ilâhî eserin mânâlarını anlamak, öğ­renmek, öğretmek, yaşamak ve yaşatmak üzerimize düşen en büyük görevdir. Çünkü Kur’ân, İnsanlığın son peygamberi Hz. Muhammed’in, son dîn olan İslâm’ı tebliğ ederken dayandığı esasların ana kaynağıdır. Son ilâhî kitap olan Kur’ân, insanlığın ıslâhını amaçlayan en büyük yasadır. Hz. Peygamber’in en büyük kalıcı mûcizesidir. İslâm’ın inanç, ibâdet ve ahlâk esaslarının yanısıra dünya ve ahirete ilişkin bir çok hususlarda temel dayanağıdır. Lâfız ve mânâ itibariyle de arap edebiyatının zirve noktasında bulunan bir dil ve edebiyat abidesidir.

Bir çok ilim ve hikmetleri bünyesinde toplarken, telkin ettiği yüksek İdeallerle her devir ve her ülkede insanlara rehber olmuş ve onlar bu­nalımdan ve sıkıntılardan kurtarmıştır.İşte bundan dolayı Kur’ân-ı Kerîm’e Hz. Muhammed ve O’nun sahâbîlerinden başlayarak bugüne kadar çok büyük ölçüde önem verilmiş ve üzerinde titizlik gösterilmiştir. Kur’ân’ın lâfız ve manâ yö­nünden incelenmesi, üslüb ve i’câz yönlerinin araştırılması, tefsir ve açıklamalarının yapılması O’na verilen önem ve gösterilen titizliğin belli başlı göstergeleridir.
Ayrıca, kıraat, tecvîd, yazı, tefsir, nâsih mensûh gibi tâbirlerle ifade ettiğimiz bir çok ilimler Kur’ân’a verilen değeri yansıtırken bu konudaki çeşitli ve kıymetli kitaplar da meselenin tak­dirle karşılanan diğer yönünü oluşturmaktadır. Gerçekten bir çok İslam  alimi Kur’ân üzerinde çok yönlü araştır­malar yapmışlar, eserler te’lif etmişlerdir. Geçmişte değerli âlimleri­mizin birbiriyle yarışırcasına sürdürdükleri bu ilmî faaliyet, sonunda çok değerli eserler meydana getirmiş ve bu şerefli miras kütüphanelerimizi doldurup taşırmıştır.
Müslümanlar olarak sahip olduğumuz bu servet diğer milletler ve dinler karşısında iftihar edebileceğimiz müstesna özelliklerimizden sadece biridir. Tüm bu faaliyetleri, kitap­ların en büyüğü olan Kur’ân’a karşı gösterilen büyük hizmetin teza­hürü olarak değerlendirmek mümkündür. Kur’ân’a hizmet eden veya Kur’ân’a dayanan ilimlere Ulûmu’l-Kur’ân yani Kur’ân İlimleri denir. Kur’ân’a dayanan ilimler, tef­sir, kıraat, Kur’ân yazısı, i’câz, nüzul sebebleri, nâsih mensûh, i’rab ve garib kelimeler ilmi … şeklinde sıralanırlar.
Lügatte, çeşitli anlamlarının yanı sıra beyân etmek, keşfetmek, İzhâr etmek ve üzeri kapalı bir şeyi açmak anlamına gelen tefsir, eski felsefî ve ilmî eserlerin açıklanışı ve izah edilişi mânâsına da kullanıl­maktadır. İslamı Istılahta tefsir: Müşkil yani  edebi  bir  şekilde  izah  edilmeden  manası  anlaşılamayan lâfızdan, ifadelerden murad edilen şeyi keşfet­mek,izah  etmek,  yorumlamak,  açıklığa  kavuşturmak  demektir. Bu tarif çerçevesinde tefsir kelimesi Kur’ân’ın mânâ­larını keşf edip, ondaki müşkil ve garip lâfızlardan kasdedilen şeyi beyân eden ilim olarak anlaşılmıştır.
Fakat ilmî bir anlam olarak tefsirin sadece Kur’ân’a tahsis edilmediği diğer ilmî sahalarda da kul­lanıldığı görülmektedir.Tefsir kelimesi, İslâm’ın ilk asrında diğer ilimler yaygınlaşmadığından tefsir ve hadis ilimleri ıstılahı olarak kullanılmıştır. Daha son­raki dönemlerde başlayan terceme faaliyetleriyle diğer ilimlerin bir  araya  toparlanıp  kitap  haline getirilmesi yani tedvin edilmesi üzerine tefsir kelimesi bu ilimler için de kullanılmıştır.
Âlimler arasında çoğunlukla yerleşen anlamıyla tefsir ; konusu Kur’ân âyetleri olan ve onlar Cenabı Hakkın muradına uygun biçim­de anlamlı bir  şekilde  izah  edip anlatma ve hüküm çıkarma gayesi güden ilmin adıdır. Kur’ân-ı Kerîm’i inceleyen ve onun anlaşılmasıyla meşgul olan ilim olması açısından tefsirin önemi büyüktür. Çünkü müslümanların temel kitabı Kur’ân olduğuna ve Kur’ân da anlaşılmak ve yaşan­mak için gönderildiğine göre tefsirin İslâmî ilimler içinde özel ve müstesnâ bir yerinin olması tabiidir.
Bu yüzden îslâmiyetin ilk yıllarından itibaren Kur’ân’ın doğru bir şekilde anlaşılmasına çalışılmış ve bunun usûlleri konmuştur. Kur’ân’ın tefsiriyle ilgili olarak konan bu ölçü ve usûller „Tefsir Usûlü“ veya „Usûlü Tefsir“ biçiminde bir ıstılahın kul­lanılmasına sebep olmuştur. Cenabı  hak  kuranı kerimin  anlaşılmasında  ve yaşanmasında emegi geçen cümle  İslam alimlerimizden razı olsun…Alimlerimizden  bir  konu  ve  bir  ayetin  örnek  tefsirine  bakalım  inşaallah…
Günümüzde en fazla konuşulan konulardan birisi İsa Aleyhiselamın öldürüldümü meselesidir. Sohbet derslerimizde ve bazı makalelerimizde oldugu gibi; kesinlikle kendi düşüncemizden yola çıkarak bu soruya cevap verecek degiliz. İLMİ kendisinden menkul olan şahıslarla da İLMİ meseleleri münakaşa yapmayı bu  konuda arzu etmeyiz. (Keşke İlmi münazara yapabilsek..?) Burada muteber ve çok degerli TEFSİR kitaplarımızdan aktarmalarla yetinecegiz  inşaallah. Ama tabiiki hepsinden azar azar. Bu konuda her hangi bir hata ve  yanlış  anlaşılma ollursa bu  eksiklik  şahsıma  aittir…
Önce tefsirini  örnek  aldığımız Ayeti Kerimenin  melaline  bakalım: Ali  imran  suresi  ayet.55.mealen  şöyle:  *** O vakitki Allah şöyle buyurdu: ‘’ Ey İsa Emin ol ben seni eceline yetirecegim, seni kendime yükseltecegim. Seni o küfredenlerden, inkar edenlerden temizleyecegim ve sana tabi olanları, kıyamet gününe kadar o küfredenlerin üstünde tutacagım. Sonra da hep dönüşünüz banadır. İhtilaf edip durdugunuz şeyler hakkında o vakit aranızda hükmü ben verecegim…***(M.Hamdi Yazır.Hak Dini Kuran Dili.c.2.s.328)

Burada  işi  ehline  bırakıyoruz  yani  Müfessire, Tefsir  alimlerimize: Örnegin, Konuya  biraz  daha  geniş  açıdan  bakan  İmam  Kurtubi  Tefsirinde konumuzu  şu  şekilde  izah  ediyor: Sahih görüş şudur: Yüce Allah Hz. İsa’yı ölüm de uyku da sözkonusu ol­maksızın semaya yükseltmiştir. Nitekim el-Hasen ve İbn Cübeyr de böyle de­miştir. Taberî de bu görüştedir. İbn Abbas’tan gelen sahih rivayet de budur. ed-Dahhâk da bu görüştedir. ed-Dahhâk der ki: Olay şöyle olmuştur:

 

Hz. İsa’yı öldürmek istediklerin­de, Havariler on iki kişi oldukları halde bir odada toplandılar. Hz. İsa, oda­nın havalandırma deliğinden yanlarına geldi. İblis de yahudi topluluklarını durumdan haberdar edince dörtbin kişi bineklerine bindiler ve odanın ka­pısını tuttular. Hz. Mesih Havarilere: Hanginiz, cennette benimle birlikte ol­mak karşılığında ölümü göze alabilir? dedi. Onlardan birisi: Ben ey Allah’ın peygamberi, dedi. Bunun üzerine Hz. İsa yünden yapılmış abasını ve yün­den bir sarığı üzerine attı, sopasını ona teslim etti. Bu kişi Hz. İsa’nın sure­tine benzetildi.

 

Yahudilere karşı çıkınca onu öldürdüler, daha sonra çarmı­ha gerdiler. Hz. İsa’ya gelince; Allah onu kuş tüyleriyle donattı, nurdan giy­dirdi ve ondan yemek ve ekmekten lezzet alma duyusunu aldı, meleklerle birlikte uçtu. Ebu Bekr b. Ebi Şeybe der ki: Bize Ebu Muaviye nakletti, bize el-A’meş, el-Minhal’den nakletti, el-Minhal, Said b. Cübeyr’den o İbn Abbas’tan nak­lederek dedi ki: Allah Tebareke ve Teâlâ, Hz. İsa’yı semaya yükseltmeyi murad edince Hz. İsa, on iki kişi olan arkadaşlarının yanına, evde bulunan bir su gözesinden başından su damlayarak çıktı.

 

Onlara şöyle dedi: Sizden bi­riniz bana iman ettikten sonra on iki defa beni inkâr edecektir. Sonra şöyle dedi: Hanginiz bana benzetilip de benim yerime öldürülmeyi ister? Buna kar­şılık benimle birlikte benim derecemde bulunacaktır. En genç olanlarından bir delikanlı kalkıp: Ben deyince, Hz, İsa: Otur dedi. Daha sonra Hz. İsa sö­zünü tekrarladı, yine aynı delikanlı kalkıp: Ben dedi. Hz. İsa yine: Otur de­di, Sonra aynı sözü bir defa daha onlara tekrarladı yine bu genç delikanlı kal­kıp: Ben dedi. Bu sefer Hz. İsa: Evet işte sen osun, dedi. Yüce Allah o gen­ci Hz. İsa’ya benzetti.

 

Yüce Allah Hz. isa’yı odadaki havalandırma deliğin­den semaya yükseltti. Daha sonra yahudilerden olan takipçiler geldi, Hz. İsa’ya benzeyeni aldılar, önce onu öldürdüler, sonra da çarmıha gerip astı­lar. Onlardan bir kişi ise Hz. İsa’ya iman ettikten sonra on iki defa Hz. İsa’yı inkâr etti. Sonunda bunlar üç gruba ayrıldılar. Onlardan bir grup şöyle dedi: Allah dilediği kadar bir süre aramızda bulundu, sonra da semaya yükseldi. Bun­lar Yakubîlerdir.

 

Bir diğer grup da şöyle dedi: Allah’ın oğlu, Allah’ın diledi­ği kadar bir süre aramızda kaldı, sonra Allah onu kendisine yükseltti. Bun­lar da Nasturîlerdir. Bir diğer kesim ise; Allah’ın kulu ve elçisi Allah’ın dilediği bir kadar ara­mızda kaldı; sonra Allah onu kendi katına yükseltti, dediler. İşte bunlar da müslümanlardır. Kâfir olan iki grup müslîiman gruba karşı birbirleriyle yardımlaştılar ve müslümanlaları öldürdüler. O bakımdan yüce Allah, Mulıammed (sav)’ı gönderinceye kadar İslâm bu şekilde üstü örtülü kalmaya devam et­ti.

 

Hz. Peygamber’in gönderilmesiyle bu kâfirler öldürüldü. Buna dair yüce Allah da şu buyruğu inzal buyurdu; „Bunun üzerine îsrailoğullanndan bir zümre iman etti Ve bir zümre de inkâr edip kâfir oldu. Biz iman edenleri“ yani Hz. İsa döneminde ataları iman edenleri mü’minlerin dinlerini kâfirle­rin dinlerine üstün kılmak suretiyle „düşmanlarına karşı destekledik de galibler oluverdiler.“ (es-Saf, 61/14).

 

Müslim’in Sahih’inde de Ebu Hureyre’den şöyle dediği rivayet edilmek­tedir: Rasûlullah (sav) buyurdu kî: „Allah’a yemin ederim. Şüphesiz Meryem’in oğlu adaletli bir hakim olarak inecektir ve şüphesiz haçı kıracak, domuzu öl­dürecek ve cizyeyi kaldıracaktır.

Genç dişi develeri serbest bırakacaksınız, kimse onlara çobanlık etmeyecektir. Kin, karşılıklı düşmanlık, kıskançlık or­tadan kaybolup gidecektir. Malı almak için çağrılacaklar da onu kimse ka­bul etmeyecektir.“ Yine Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: „Nefsim elimde olana yemin olsun ki Meryem’in oğ­lu, Fec er-Ravhl denilen yerden haccetmek yahut umre yapmak üzere veya her  ikisini birlikte ifa etmek üzere ihrama girecektir. Bununla birlikte Hz. İsa şeriatimizî neshederek yeni bir şeriat ile inmeye­cektir.

 

Aksine bizim şeriatimizden uygulanması terk edilmiş olan hükümle­ri yenileyerek ve bu şeriate tabi olarak nazil olacaktır. Sahihi Müslim’de Ebu Hureyre’den rivayet edildiği gibi: Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: „Mer­yem’in oğlu aranızda inip de sizin imamınızın da sizden olacağı vakit hali­niz ne olacaktır?“ Bir diğer rivayette de: „Sizden olanla size imamlık ederse…“ denilmiştir.

 

İbn Ebi Zi’b (Müslim’in senette adını verdiği üçüncü râvi) der ki: „Sizden olanla size imamlık yaparsa ifadesinin ne anlama geldiğini bili­yor musun? Ben: Bana haber verirsen öğrenirim), deyince şöyle dedi: Ya­ni, yüce Rabbinizin Kitabı ile Peygamberinizin sünneti ile size imamlık ya­parsa (sizi yönetirse) demektir. Biz bu hususa dair daha geniş açıklamaları „et-Tezkire“ adlı eserimizde yap­mış bulunuyoruz. Yüce Allah’a hamdolsun…(Kurtubi  Tefsiri)

 

Muhammed Hamdi YAZIR (Rh.a) bu  ayeti  tefsirinde şu  izahları  bizlere  sunuyor:: * Teveffi * Vefat anlamındadır. Ancak devamında…Bir öne alma ve sonraya bırakma vardır. Ref evvel yani Kaldırmak, yukarı kaldırmak , ‘’ Teveffi’’ yani Ölme, vefat ise   sonra olacaktır.  Bu mana, Katade den rivayet edilmiştir. Yani İsa, O suikast sırasında Allaha ref edilmiş (Yükseltilmiş). Onlar ‘’ Öldürdük çarmıha gerdik zannetmişler, fakat ölmemiştir.
Bununla beraber kıyametten evvel vefat edecektir. Zira Allah *** Dogrusu senin hayatına ben son verecegim. Ali imran.55 *** buyurmuştur.  Müslümanlar arasında meşhur olan mana  ve İNANÇ ta budur. Çünkü bunda görünene zıt  denecek bir yorum yok demektir. Bizce bu TEFSİR  ve inancın özetle  sonucu şu demek olur: Allahtan bir KELİME  olan ve RUHUL KUDS (Cebrail) ile desteklenmiş bulunan Mesih İSA’NIN ruhu, DAHA ALINMAMIŞTIR. RUHUNUN ECELİ GELMEMİŞTİR.
Allahın Kelimesi yani  İsa  aleyhiselam daha Allaha dönmemiştir. Onun daha dünyada görecegi  işler vardır. Onun Kıyametten önce, eceli gelecek, vefat edecek, kabzolunacak, alınacaktır. Ahirette ölümden sonra bir diriliş, NEŞ’Eİ UHRA yani Ölümden sonra mahşerde yeniden diriliş olacaktır. M.Hamdi YAZIR. Hak dini KURAN dili.C.2.s.328.336.) *
Muhammed Ali Es SABUNİ ilgili  ayet  hakkındaki Tefsirinde Diyorki: * Hani Allah İsa’ya ‘’ Seni göge kaldıracagım, sonra da ecelin geldiginde seni öldürecegim’’ demişti. Yüce Allahın böyle demesinden maksat, onu, Yahudilerin elinden kurtaracagını  ve kendisine hiç bir eziyet edilmeden, sag salim göklere kaldıracagını müjdelemektedir. Katade şöyle der: Burada takdim tehir vardır. (Bir öne alma ve sonraya bırakma) Takdiri şöyledir: Seni kendime KALDIRACAGIM. Daha SONRA DA öldürecegim.(Saffetüt TEFASİR.c.1.s.383.384.)*

 

Tefsiri  Münir’de  Zuhayli  bu  ayeti  kerimenin  izahında  diyorki:Başta peygamberler olmak üzere ıslahata çağıran kimseler, bu çağrıları sebebiyle çeşitli eziyetlere uğrarlar, kovulurlar ve suikastlerle öldürülmeye ma­ruz kalırlar. Fakat ilâhî hikmet, insanlar arasında hayır ve kurtuluşun kayna­ğının kurumamasım uygun görmüştür. O bakımdan ıslahata çağıranları des­tekleyecek kimseleri hazırlamıştır. Lider her zaman için kendisine uyan ve kendisine yardımcı olacak ihlâslı kimseleri bilmek ihtiyacındadır. Tıpkı  İsa  Aleyhiselamın havarileri bilip tanımak için yaptığı gibi.

 

Böylelikle sıkıntılı ve zorlu za­manlarda onlara dayanır, onlar da Allah’a davet yükünü omuzlamakta kendisi­ne yardımcı olurlar. İşte Yüce Allah’ın „Allah’a (giden yolda) bana yardım ede­cekler kimlerdir?“ buyruğu ile anlatılmak istenen budur. Hz. İsa’yı ve annesini İsrailoğulları aralarından çıkarttıktan sonra o Havarileriyle birlikte onlara geri döndü ve yüksek sesle onları davet etti. Onu öl­dürmek istediler. Suikaste kurban etmek için anlaştılar…

 

Muhakkik ilim adamlarınca sahih kabul edildiğine göre Yüce Allah, Hz. İsa’yı canını almaksızın ve uykuda olmaksızın semaya yükseltmiştir. Ahir za­manda da inecektir. Müslim’in Sahih’inde Ebu Hureyre’den şöyle dediği rivayet edilmektedir: Resulullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: „Allah’a yemin ederim, mut­laka Meryem oğlu (İsa) adaletli bir hüküm verici olarak inecektir. Andolsun o haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kabul etmeyecektir (yani insanların İs­lâm’a girmesinden başkasına razı olmayacaktır.)

 

Andolsun sizler gencecik deve­lere iltifat etmeyecek, onları bırakacaksınız. Onların başına kimse (çoban ola­rak) verilmeyecektir. Andolsun, aranızdaki anlaşmazlık, kin, kıskançlık gidecek; andolsun onlar malı almak için çağrılacak, fakat kimse onu kabul etmeyecektir.“ Hz. İsa’nın kâfirlerden arındırılması, ona yaptıkları iftiradan yahut da yapmak istedikleri kötülüklerden korunması, kurtarılması demektir. Kâfirlerin cezası ise ahirette cehennem ateşi, dünya hayatında öldürül­mek, asılmak, esir alınmak ve zelil kılınmaktır. Salih amel işleyen müminlerin mükâfatı ise dünya hayatında mutluluk, huzur ve sükûn, ahirette de cennettir. Böyle bir mutluluk ise iki cihan mutluluğudur….(Zuhayli.Tefsiri  Münir)

 

Ayıntabi  Mehmed  Efendinin  Tıbyan  tefsirindeki  konumuzla  alakalı beyanları  şöyle:(O zaman Allah Teâlâ buyurdu: «Ey îsâ, şüphesiz Ben, seni alacağım. Seni mahalli kerametime (Allah’tan başka hâkim olmayacak bir yere) Meleklerimin mekarrma kaldıracağım. Seni kâfirlerin  arasından  çıkaracak,  şerlerinden  kurtaracağım.) Yâhûd sana kasdeden kâfirlerden seni tathîr yani  temizleyip  paklayacağım ve halâs edece­ğim yani  selamete  erdireceğim.

 

Müslümanlara göre îsâ, Aleyhiselam diri olarak gökyüzüne kaldırılmış­tır. Hıristiyanlara   göre,   öldükten   yedi   saat   sonra  kaldırılmıştır. Fakat bu inanç yanlıştır. Buhârî ile Müslim’in rivayet ettikleri bir hadîsde Hz, îsâ’nın -Kıyamet’e yakın yeryüzüne  ineceği,  bizim Peygamberimizin şeri­atı ile hükmedeceği, Deccal’ı, domuzu öldüreceği, haçı kıracağı ve cizyeyi vaz‘ edeceği bildirilmiştir. Bir rivayete göre; yeryüzünde 7 sene, başka bir rivayete göre, 40 sene kalacağı ve vefat ederek Cenaze Namazının kılınacağı be­yân edilmiştir.

 

Bu iki rivayetten, O’nun yeryüzünde bulunduğu müddetin, bü­tünü kasdedümiş de olabilir. Gökyüzüne kaldırılmazdan Önce 33 sene, indikten sonra 7 sene kalacaktır. Ve sana tâbi‘ olanları, Kıyamet Gününe kadar, sana ve dî­nine kâfir olanlara üstün kılacağım. Yâni seni tasdik edenleri kılıç ve hüccetle, seni inkâr edenle­rin üstünde  tutacağım.  Galebe* yani  zafer  onların olacak. Sonra gerek tâbi‘ olanların, gerek kâfirlerin hepinizin dö­nüşü Banadır. İşte o zaman, aranızda ihtilâf ettiğiniz şeyler hak­kında hükmü Ben vereceğim… (Tıbyan  tefsiri)

 

Ömer Nasuhi BİLMEN (Rh.a) Tefsirinde şu degerli bilgileri aktarıyor: * Allah Teala Hz. İsayı Tesliyet-teselli etme ve Tebşir-müjdelemek için buyurdu: Ya İsa ! Muhakkak seni vefat ettirecek olan benim. Seni düşmanlarından, onların sui kastinden ben muhafaza edecegim. Seni eceli müsemmana – (Muayyen bir zamana kadar) ben kavuşturacagım. Seni onların elinden öldürmekten ben siyanet-(koruma, muhafaza) edecegim. Senin mukadder vaktin gelince senin ruhunu ancak ben kabzedecegim. Hz. İsanın Tarihçeyi Hayatı, badii nazarda garip görülebilir. Fakat kudretullahın vüsat ve azameti düşünülürse böyle HARİKALARIN vücudi isbat edilemez…(Kuranı Kerimin Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri. C.1.s.376.377.) *

 

Fahruddin Er RAZİ (Rh.a) Tefsirinde şu izahı getiriyor: * Şüphesiz Seni öldürecek olan benim * sözünün manası. Senin ömrünü tamamlayacak olan benim. Bunu tamamlayınca senin canını alırım. Onların seni öldürmelerine fırsat vermem, aksine seni sema’ma kaldırıp meleklerime yaklaştırır ve seni onların öldürmelerinden korurum. Şeklindedir. Bu güzel bir Tevildir…Tefsiri Kebir.c.6.s.347-350) *

İbni KESİR konumuzla alakalı olarak Tefsirinde şu bilgileri veriyor: *  Hz. Peygamberin de buyurdugu gibi İsa Aleyhiselam  ölmemiştir ve kıyametten önce sizin yanınıza dönecektir…

Bu Ayette  kast olunan, Ben senin ecelini tamamlayacagım ve hemen seni öldürecegim, seni öldürecek birisini üzerine musallat etmeyecegim, demektir. Hz.Meryem on üç yaşındayken İsaya hamile kalmış, Hz.İsa otuz üç yaşındayken göğe çekilmiş, annesi de onun göğe çekilmesinden altı sene sonra vefat etmiştir. Kurtubinin dedigi gibi SAHİH OLAN, Allah tealanın Hz. İsayı uyutmadan ve öldürmeden göğe çekmiş olmasıdır. Taberinin tercih ettigi görüş bu oldugu gibi, İBNİ ABBAS tan sahih olarak nakledilen rivayette budur. (Hadislerle Kuranı Kerim Tefsiri.İbni Kesir.c.4.s.1261-1263.) *
Hicazi Tefsirinde diyorki: * Allah onların hilelerine karşılık verdi ve şöyle buyurdu: ey İsa, ecelini tam olarak doldurdugun zaman seni öldürecek olan benim. Hiç kimse SENİN CANINA KAST EDEMEZ…  Burada, İsa Aleyhiselamın göğe yükseltilmesi konusunda bir başka mesele vardır. Buna göre Hazreti İsa, sag iken göğe yükseltilmiştir. Hadisde bu görüş açıkça beyan edilmektedir. (furkan Tefsiri. c.1.s.282-284.) *
İMAM TABERİ (Rh.a) Tefsirinde konuyu  şöyle izah  ediyor: *  Allah demiştiki: Ey İsa Ben seni vefat ettirecegim. Seni kendi katıma yükseltecegim:  Hani bir zamanlar Cenabı Allah, İsa’ya şöyle buyurmuştu: Seni diri, olarak yeryüzünden alıp kendi nezdime yükseltecegim. Bu ayette takdim ve tehir bulundugu söylenmiştir. Takdiri de şöyledir: Seni göğe alacagım. Ecelin gelince de seni orada vefat ettirecegim.
Vefat kelimesiyle UYKUNUN kastedildigini söyleyenler olmuştur. Taberi bu ayetle, İsa Aleyhiselamın diri olarak yer yüzünden alındıgı manasının  kastedildigi görüşünü  benimsemiştir. Çünkü AHİR ZAMANDA yer yüzüne inecegini bildiren MÜTEVATİR HADİSLER vardır ki; SAHİH OLAN GÖRÜŞ TE BUDUR…(Taberi Tefsiri)
Konyalı Mehmed Vehbi Efendi (Rh.a) Tefsirinde şu doyurucu izahları zamanımıza taşıyor: * Yahudilerin Hz.İsaya İmandan tamamiyle imtina edip-yüzçevirip suikasd tertibine başladıkları zaman Allahu teala Hz. İsaya hitaben dediki * Ya İsa  Ben seni uykuyla uyutarak mahalli bereket ve kerametim olan sema cihetine kaldırıp yahudilerin şerrinden kurtaracagım ve kafirlerin fena fiillerinden seni tathir ederek – temizleyerek onların içinden çıkarıp habasetlerinden halas edecegim.
Yani kötülük ve şerrlerinden muhafaza edecegim ve yevmi kıyamete (Kıyamet gününe) kadar  sana ittiba ve iman eden  ehli imanı, iman etmeyen Yahudilerin  fevkinde yani onlara  üstün kılacagım ki, ehli imana nusret ve galebe  verecegim. Fahri Razi ve EBUSSUUD efendinin beyanları veçhile bu Ayette müteveffanın manası; senin ömrünü ben tamam edtirip ruhunu ben kabzedecegim, Yahudilerin katline seni terk etmem ve senin katlin için onlara fırsat vermem. Seni semaya kaldırır, meleklerle ünsiyet ettirir – dostluk kurdurur  ve vakti muayyenin geldiginde ben seni vefat ettirecegim demektir… (Hülasat-ül Beyan.) *
Ali ARSLAN Hoca efendi (Rh.a) Büyük Kuran Tefsirinde Olaya şu şekilde yaklaşıyor: *İshak bin Bişr ve İbni Asakir, Cevher Tarikıyla Dahhak’tan, İbni Abbas’tan rivayet ettiler: ** Seni öldürüp katıma kaldıracagımdan maksat, seni evvela kaldıracagım, sonra AHİR ZAMANDA öldürecegim demektir. Abd bin Humeyd, Katade yoluyla rivayet ediyor: ** Sana tabi olanları kıyamet gününe kadar kafir olanlardan üstün kılacagım.** Buradaki  ‘’ İSA’YA TABİ OLANLARDAN ‘’ maksat, Müslümanlardır. Onlar İsa Aleyhiselamın fıtratı, milleti ve sünnetiyle ona tabi olmuşlardır. Onlar kıyamete kadar karşılarında olanlara galip geleceklerdir. (Ali Arslan.Büyük Kuran Tefsiri)
İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri (Rh.a) Çok degerli Tefsirinde şu bilgileri zamanımıza taşıyor: * Allahın: Ey İsa Seni ancak ben öldürecegim. Yani seni eceline tam bir şekilde yetirecegim dedigini hatırla. Bunun anlamı, seni inkarcıların öldürmelerinden koruyacagım ve ölümünü senin için  yazdıgım eceline kadar erteleyecegim. Seni onların öldürmesiyle degil, kendi ecelinle öldürecegim, demektir. İkram ve NİMET mahallini  ve meleklerimin karargahını göstermek üzere SENİ  KENDİME YÜKSELTECEGİM. Allahın İsa Peygamberi kendisine yükseltmesi, onu yüceltmek içindir…İsa Peygamber, DECCALİN zamanında, adil bir hakem olarak gökten yere inecek, putları kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak,
mal o kadar bollaşacakki, kimse dönüp te ona bakmayacaktır. Onun yaşayacak oldugu bu zamanda, İslam DİNİ hariç, bütün DİNLER helak olacaktır.  Deccali öldürecek ve ondan sonra da bir Arap kadınıyla evlenip o kadından çocugu olacaktır.  Yer yüzüne inip kırk (40) yıl yaşadıktan sonra ölecek ve Müslümanlar onun NAMAZINI kılacaktır.  Çünkü İsa Peygamber, bu ÜMMETTEN olmak için Allaha dua etmiş, Allah ta onun duasını kabul etmiştir. Not: Ahir zamanda Hz. İsanın yeryüzüne inecegi konusundaki Hadis MÜTEVATİR hadislerden olup, Buhari ve digerleri rivayet etmişlerdir…(Ruhul Beyan Tefsiri. c.2.s.9-11.) *
Ebul ÂLA El MEVDUDİ (Rh.a) Tefsirinde Konuyla âlakalı diyorki: * Arapça metindeki –Müteveffi- keliimesi, ‘’ TESLİM ALMAK ‘’ ve ‘’ CAN ALMAK ‘’ anlamlarına gelen – Teveffa- kelimesinden gelir; fakat burada MECAZİ anlamda kullanılmıştır.  Burada * görevden alma * anlamına gelmektedir. Allah, İsa Aleyhiselamı  geri çagırmıştır; Çünkü İsrail ogulları getirdigi apaçık ayetlere ragmen O’nu reddetmişlerdir. Onlar yüzyıllardan beri Allaha İsyan ediyorlar ve onlara yapılan çeşitli uyarı ve nasihatlara ragmen milli karakteri  yavaş yavaş bozuluyordu.
Arka arkaya birçok Peygamberi öldürmüşler ve o denli küstah olmuşlardıki, onları dogru yola çagıran her adamın kanına giriyorlardı.  Onlara son bir şans vermek için Allah, Hz.İsa ve Hz. Yahya Peygamberleri aynı dönemde topluluklarına gönderdi. Bu Peygamberler kendilerinin  Allah tarafından gönderildigine delalet eden  öylesine açık ayetlerle gelmişlerdiki, onları ancak hakka karşı önyargılı, gözü kapalı ve dogru yoldan sapmış kişiler reddedebilirdi. İsrail ogulları bu son şanslarını da kaybettiler.
Çünkü onlar daveti reddetmekle kalmayıp Bir rakkasein yani dansözün istegi üzerine Yahya Aleyhiselam gibi büyük bir Peygamberin başını kestiler. Yine onlardan Ferisiler ve Hakimler komplo hazırladılar ve İsa Aleyhiselamı, Roma hükümeti tarafından bir şans daha verilmesine degmeyecek  kadar inatçı olduklarını  ispatlamış oldular. Bu nedenle Allah, İsa Aleyhiselamı geri çagırdı.  Ve İsrail ogullarına, KIYAMET gününe kadar rezil ve aşagı bir hayatı layık gördü.
Kuranı Kerime göre, son nefesinde ‘’ Eli, Eli, lamasabahchtani ?’’ diye bagıran ve çarmıha gerilen kişi kesinlikle  MESİH degildi. Çünkü çarmıha germe işlemi  meydana gelmeden önce Allah, Mesihi yani İSA Aleyhiselamı kendisine yükseltmiştir. O Halde şu açıktır ki, bu ayetlerde İSA  ALEYHİSELAMIN öldügünü İSPATLAMAYA çalışanlar gerçekte Allahın kendisini açık ve belirli bir şekilde ifade edemedigini göstermeye  çalışmaktadırlar. Allah bizi böyle bir düşünceden korusun…(Mevdudi. Tefhimul Kuran.c.1.s.230.231.) *
Konumuzu bir Ayet ve bir Hadisle noktalayalım inşaallah. Nisa Suresi Ayet.156-158.de mealen şöyle buyurulmaktadır: *** Bu, birde inkarlarından, Meryeme büyük bir iftirada bulunmalarından ve: ‘’ Meryem oglu İsa Mesihi öldürdük ‘’ demelerinden  ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü.  Ayrılıga düştükleri şeyde dogrusu şüphededirler, bu husustaki bilgileri ancak zanna uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler, BİLAKİS ALLAH ONU KENDİ KATINA YÜKSELTTİ. Allah güçlüdür, hakimdir…***

 

Ebu Hereyreden rivayet edilmiştir; Resulullah (sav) buyurduki: **Benligime hakim olan zata yemin ederimki, Meryem’in oglunun adaletli bir hakem olarak size inmesi pek yakındır. O, Haç’ı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak; mal o nisbette çogalacakki, kimse onu kabul etmeyecektir. (Tirmizi,Bu Hadis Hasen-sahihtir.) **

 

Allah’ım. Bizim Seni, gereği gibi tanımamızda yardımını esirgeme. Bize, Seni ve Senin sevdiklerini gereği gibi sevmekte yardımını esirgeme.  Bizi, Sana gereği gibi ibâdet etmekte yardımını esirgeme. Bizim emirlerine harfiyyen uymamızda yardımını esirgeme. Bizim Sana itaatli kul olmamızda yardımını esirgeme. Bizim yalnız ve yalnız Senin rızân için çalışmalarımızda yardımını esirgeme. Bizlerden  Senin adıyın yüce tutulması gayesiyle olan hayırlı hizmetlerimizi artır. Son nefesimizi senin rızan ugrunda vermemize yardım eyle.  Sen her şeye kadirsin Allahım…  Amin…

 

Sermedkadir..LU…15.02.2017…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.