TEK SIĞINAK RABBİMİZDİR…

TEK SIĞINAK RABBİMİZDİR…Kehf suresi ayet. 27. mealen şöyle:*** Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O’ndan başka bir sığınak da bulamazsın… *** Rabbimizin en güzel bir şekilde yarattığı, yaratılmışların en şereflisi olarak vasfettiği insanı muhatap aldığı bu sureyi anlamaya ve kavramaya çalışalım inşaallah. Öncelikle mü’minler olarak ebedi hayat mektebi olarak tanıyıp bağrımıza bastığımız içindeki ayetlerle yol ve yöntem aradığımız için ne kadar mutluluk duysak azdır. 1440. yıldır nice inanan insanlar gelmiş imanları doğrultusunda amel edip rablerine kavuşmuşlar, nice küfür müsebbibi zatlar gelmiş ayetler hakkında ileri geri konuşmuşlar, inatla ayetlerin zıddına hareket edip, isyanlarıyla iblise arkadaş olmuşlar, kafir olmanın her türlü olumsuz eylemleriyle hayatlarını böcekler gibi belki de daha aşağılık, hakirliğin en dibinde tüketmişlerdir. Şeytani vesveseleri kendi başlarına belâ olmuş aynı zamanda belki de milyonlarca insanı aldatarak kanlarına girmişlerdir.  Halâ da günümüzde akla hayale gelmeyen yöntemlerle şeytani planlarını kurmaya devam etmektedirler…İman eden kurtulmuş, kafirliğini sürdüren ebedi kaybetmiş, münafıklar ise sıralarını beklemektedirler…

Hangi kitabı elimize alırsak alalım; giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini heyacanla okuruz. Kuranı kerimde ise başında, ortasında ve sonunda; Allahu teala kulunu en güzel bir şekilde bilgilendirip, eğitip, neleri yapacağını ve nelerden kaçınacağını tek tek öğrettikten sonra her üç bölümde de emirler vermekte, yasaklar koymakta, kuluna direktifler sunmakta, şayet bu emir ve yasaklar bütünlüğüne itaat edilirse ebedi kurtuluşu haketme gibi büyük bir mükafat sunmakta, emir ve yasaklarla verilen direktiflerle alay eden, sözde daha iyi kurallar koyacağını ifade edip saçmalayan, ilahi hükümleri görmezden gelip yaşantısını bildiği gibi heva ve heveslerine uyduranlar ise cehennemin dibini boylayacakları bilgisiyle tehdit edilmektedirler…Rabbimiz açık ve anlaşılır bir şekilde; Mal ve evlatların dünya hayatının süsü olduğunu beyân etmekte,  kalıcı iyiliklerin ebedi güzelliklerin Allahu tealanın katında olduğunu buyurmakta, Allahu tealaya itaat ederek sevap kazanma bakımından daha yararlı ve umut kaynağı olmaya daha lâyık olan güzellikleri seçmemizi istemektedir…

Ebedi hayat mektebimiz Kuranı kerim aslında her ayetiyle bir ders bütünlüğündedir. Aynı zamanda,  bu ders bütünüyle inanç terazimizdeki, itikadi bağlılığımız ve iman bütünlüğümüzle ilgilidir. Ayetlerdeki giriş, gelişme sonuç olarak mutlaka bizleri açıklamalarıyla doyurucu bilgileriyle belli bir konuma sürüklemektedir. Asrı saadet devrinden örnek verecek olursak ilmi değerlerle hiç işi olmayan, kafirlerin en önde gelenleri tarafından baldırı çıplak diye niteledikleri sahabilerden Bilali habeşi gönüller sultanı mertebesine yükselen alimler sınıfında kabul görmüştür. Sadece bilali habeşi değil; Suheybi Rumi, Selmani Farisi, Ebu Zeri Gıffari, Zeyd bin Harise, Talha bin Übeydullah, Abdullah bin Mesud, Zübeyir bin Avvam, Zeyd bin Sabit, Ebu Huzeyfe… ve sahabilerin hepsi ilimde en yüksek mertebeye ulaşmışlardır. Burada en büyük etken ayetleri okumaları, okudukları ile amel etmeleri ve islam nizamını bütün dünyaya hakim kılma arzuları idi… Peygamber efendimizin (sav) isteği dogrultusunda onların gökteki yıldızlar gibi olduğunu ve hangisine uyarsak uyalım doğru yolu bulacağımıza inanıyoruz…

Kardeşlerim, kuşkusuz en sağlam kulpa yapışmak hepimizin dileği, arzusudur. Kuranı kerimde gerçek değerin para, altın, gümüş, mal, mevkii, makam, iktidar olmadığını öğreniyoruz. Aynı şekilde dünya hayatının lezzetleri ve nimetleri de gerçek değerler olmadığı beyân ediliyor. Gözümüze görülen şatafatlı her ne varsa bütün bunlar sahte ve geçici değerler olduğu ifade buyuruluyor. Buna rağmen İslâm dini bunların iyi yönlerinden yararlanılmasını her ne gibi güzel görünen değerler varsa araç olarak kullanmamızı ama hiç bir zaman amaç edinmememiz gerektiğini özellikle vurguluyor. Bunlardan yararlanmak isteyen yararlanabilir, ama bu nimetleri insanlığa sunan, niğmet olarak veren, bahşeden Allahu teala olduğunu hatırımızdan çıkarmamamız gerektiği asıldır. Ne zaman ki kul Rabbine teslim olmak suretiyle verdiği nimetlere karşılık ona şükrederek hayatını sürdürüyorsa fâni olana değil bâki olana sarılıyor demektir…Kur’an ve sünneti seniyyeye sımsıkı sarılanlara selam olsun…

Sermedkadir…KAYS…14.01.2023…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.