Rabbimiz Mü’min suresi ayet.65.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Daimî bir hayat sahibi ancak O’dur. O’ndan başka ilâh yoktur. Onun için dini halis kılarak O’na, hep O’na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur…*** Muhterem Müslümanlar… İnanıyoruzki; Allahu teala zatında birdir, sıfatlarında birdir, fiillerinde birdir. Dilimizde birlemek şeklinde ifade edilen TEVHİD, bir şeyin tek olduguna hükmetmek, onu bir olarak bilmek, bir şeyi digerlerinden ayırarak onu tek kılmak anlamlarını ifade eder… Tevhid birdir;Tevhidin çeşidi türü yoktur, olamaz. Tevhid haktır, Tevhid aynı zamanda âlemlerin rabbi olan Allah teala tarafından insanlıga gönderilen ilahi bir dinin adıdır. Tevid kelimesi öyle mübarek bir akide temelini oluşturur ki; İnsanın inanç temelleri tevhid ve vahdet bilinciyle başlar. Tevhid, Allahın birliğini ifade eden kavramın en açık manâsıdır. Bizler bu manâları düşünerek, idrak ederek, teslimiyetle bu manada söyleyebiliyorsak işte gerçek manada Müslüman oluruz. Bizler Müslüman sözcügünden daha şerefli bir sıfatı kendimize yakıştırmak istemiyoruz. Müslüman, ‘’TESLİM OLAN’’ ne kadar manâlı ve güzel bir sözcük… Peygamber efendimiz (sav) Sahihi Muslimde geçen bir hadisinde mealen şöyle buyuruyor:** Kim Lailahe illallahın manasını bilerek ölürse cennete girer…** İzahına gayret sarfettigimiz TEVHİD, öyle bir tevhid ki bu sözü söyledigi için gögsüne konmuş agır taşların altında, ya da boynuna takılmış ipten tutan çocuklar tarafından Mekke sokaklarında sürüklenmiştir Hazreti Bilal efendimiz. Ya da bir Ebu zeri gıffari hazretleri Tevhidi ögrenince Kabede toplu halde bulunan Mekkeli müşriklerin karşısında Allah birdir. Allah birdir diye Tevdidi haykırıyorlardı…
Muhterem Mü’minler… İmanın, insanlıgın, Koskoca bir kainatın varlıgı ve varlık nizamı Tevhid temeli esası üzerine kurulmuştur. Örneğin, Asrı saadet döneminin başlarında Müslümanlar, Mekkelilerin baskı ve zulümlerinden dolayı dinlerini yaşayamaz hale gelmişlerdi. Peygamber Efendimiz (sav) ashabından bazılarının Habeşistana göç etmelerine izin vermişti. İslam’ın bu ilk muhacirlerinin başında Peygamber Efendimizin (sav) amcası Ebu Talib’in oğlu Cafer Radıyallahu anh vardı. Habeş Kralı Necaşi, ülkesine sığınan bu insanları dinlemek istedi ve onları huzuruna kabul etti. Cafer ve arkadaşları, içeri girerken gelenekte olduğu üzere kralın huzurunda secdeye kapanmamışlardı. Necaşi bunun sebebini sorduğunda, Cafer, “Biz Allah’tan başka kimseye secde etmeyiz.” şeklinde cevap verdi ve sözlerine şöyle devam etti: “Ey hükümdar… Biz cahiliye zihniyetine sahip bir kavimdik. İnsanlıkla bağdaşmayan bütün kötülükleri işlerdik. Hak ve hukuka riayet etmezdik. Biz bu haldeyken Allah, içimizden asîl, doğru, güvenilir, iffetli bildiğimiz birini peygamber olarak gönderdi. O, bizi bir olan Allah’a imana ve kulluğa davet etti. Doğru söylemeyi, emanete riayeti, akrabalarla iyi geçinmeyi, komşuları gözetmeyi öğretti. Bütün kötülük ve günahları, kan dökmeyi, yalan yere şahitlik yapmayı, yetim malına el uzatmayı, insan onur ve haysiyetini zedelemeyi yasakladı. Biz de onu tasdik ettik. Onun haram kıldıklarını haram, helal kıldıklarını helal kabul ettik. Bundan dolayı halkımız bize düşman oldu. Biz de senin ülkene sığındık…”
Muhterem kerdeşlerim… Cafer Radıyallahu anhin ifade ettiği bu husus, İslam’ın tevhid inancını ve vahdet anlayışını ortaya koyan, İslam medeniyetinin bir tevhid ve vahdet medeniyeti olduğunu vurgulayan Asil bir konuşmadır. Peygamber efendimizin (sav) hayatını, mesajlarını özetleyen bir hitaptır Cafer-i Tayyar’ın bu konuşması kalbi kararmış, beyni gerçeklere kapalı olan insanların idrakini aydınlatan, Necaşi’yi kavmiyle birlikte Peygamber efendimizin ümmeti konumuna getiren bir ifade şeklidir. Allah’ın varlığına ve birliğine iman olan tevhid, İslam’ın özü ve ruhudur. Tevhid, her şeyin tek ve mutlak yaratıcısı olan Allah’ın yüceliğini ve celalini haykırmaktır. Tevhid, kulluğun Allah’tan başka hiçbir varlığa yapılamayacağının ilanı ve imza’sıdır. Tevhid, insanın amaçsız ve gayesiz yaratılmadığını, yalnız olmadığını, Yaratan’ın ona her şeyden yakın olduğunu bildirir. İnsana insanlığını hatırlatan tevhid, insanla kâinatın, akılla kalbin, ruhla bedenin birliğidir, bütünlüğüdür. Tevhid kesinlikle sade, soyut bir inanç değildir, aynı zamanda bir yaşayış biçimidir, bir vahdet’tir. Aynı Rabbe kul olan müminlerin, aynı inanç, aynı duygu ve aynı ğaye etrafında kenetlenme hareketidir. Tevhid aynı zamanda eman’dır, emniyettir; barıştır, huzurdur, güvendir. Tevhid İslam birliğinin özüdür. Hamd olsun âlemlerin Rabbi olan Allah’a. Elhamdülillah ki tek İlâh O’dur. Elhamdülillah ki O’ndan başka İlâh yoktur. Elhamdülillah ki O’ndan başka sorumlu olduğumuz yoktur. Mülkün sahibi O’dur. Rabbim tevhidi gerektiği gibi anlayan ve yaşayan mü’minlerin yar ve yardımcısı olsun…
Sermedkadir…LU…DAR’UL ERKAM…27.01.2017…