TEVİL…

TEVİL… İnanıyorum ki; her İFADE kendi içeriği, nüve’si, dahilinde güzeldir, taşıdğı manâ’lar yönüyle değerlidir. Her kelimenin bir sözlük anlamı ve birde üzerinde hassasiyetle durmayı arzu ettiğim ISTILAHİ yönüyle ifadesi vardır. Bizler ister yazılı ya da sözlü olarak her kelimeyi DOĞRU, yerinde ve içeriğine UYĞUN olarak kullanmak durumundayız. Üzerinde durmak istediğim *TEVİL* kavramı böyle bir terim olduğu için, konuşurken ya da İZAH ederken hasssasiyet gerektirir. TEVİL: KAYNAĞA DÖNMEK, KAYNAĞA DÖNDÜRMEK manâlarını içerir. Her hangi bir şeyi, kendisinden kastedilen MANÂYA VE GAYE’YE döndürmek şeklinde de tarifi mümkündür. *TEVİL* İbare’si Ebedi hayat mektebimiz Kur’anı Kerim’de geçtiği için bizim titizlikle korumamız gereken bir İLMİ YÖNÜ mevcuttur… Rabbimiz A’raf Suresi ayet. 53. te mealen şöyle buyurmaktadır: *** (Fakat onlar), Onun TEVİLİNDEN başka bir şey beklemiyorlar. TEVİLİ GELDİĞİ (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin ELÇİLERİ GERÇEĞİ getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya DÜNYA’YA geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar CİDDEN KENDİLERİNE YAZIK ETTİLER ve uydurdukları şeyler – PUTLAR- da kendilerinden KAYBOLUP gitti…*** Rabbim bizleri AKIL NİMETİNİ lüzumsuz ve BOŞ yerlerde yormayanlardan eylesin…Sallu alâ Rasulina Muhamm…

  

2.  TEVİL…  Kısaca İZAH edecek olursak; MUHKEM âyetler Kur’anda İNANILIP ÂMELE dönüştürülmeleri istenen âyetlerdir. İMAN EDİLİP ÂMEL HÂLİNE getirilmesi istenen âyetlerdir. Müteşabihler de ina­nılan ama o ko­nuda ÂMEL istenmeyen âyetlerdir. İmanla ilgili ama ÂMELLE ilgili ol­mayan, imanın konusu ama ÂMELİN KONUSU OLMAYAN ayetlerdir. Meselâ NAMAZ’I anlatan âyet bizden iki şey ister. İMAN VE ÂMEL. Namaza iman edeceğiz ve NAMAZIMIZI MUTLAKA KILACAĞIZ. Ama CENNET, cehennem, MELEK, cin, RUH, âhiret, SIRAT, ARŞ, KÜRSİ, YEDULLAH, İSTİVA, Allah’ın sıfatları gibi sınırlarını çizme imkânımız olmayan, havsalamızın almayacağı konuları an­latan âyetler bizden sadece İMAN isterler, amel istemezler. Bizden sadece iman etmemiz istenen kitabımızın bu müteşabihlerini muhkemlere havale ederek anlamak durumundayız. Muhkemler müteşabihlerin İZAHI mahiyetindedir. Muhkemler müteşabihler için bize bir çerçeve çizerler, biz onları bu çerçeve içinde anlamaya çalışırız gereğince İMAN ederiz…Rabbimiz Furkan Suresi ayet. 33. te mealen şöyle buyurmaktadır: ***Hem onlar sana karşı herhangi bir MESEL ile gelmezler ki, biz sana ONUN KARŞILIĞINDA DOĞRUSUNU VE TEFSİRİN DAHA GÜZELİNİ getirmiş olmayalım…*** Rabbim bizi KAYNAK, DELİL VE KANIT olmadan malayani, boş konuşanlardan eylemesin… Sallu…

 

3.  TEVİL… Ebedi HAYAT mektebimiz Kur’anı Kerimin çeşitli TÜR’DE sûreleri ve âyetleri vardır; bunların bazıları ÖĞRETİCİ VE AÇIKLAYICI’DIR; diğer BAZI AYET’LER İSE genellikle KISA VE ÖZLÜ’DÜR. Biz buna TEFSİR diliyle MUHKEM VE MÜTEŞABİH ayetler diyoruz. Bütün kâlbimizle inanıyoruz ki; Muhkemiyle, Müteşabihiyle elimizdeki şu ki­tabın tüm âyet­leri Allahu Teala’dandır. Muhkem ve Müteşabih olarak, hepsinin HAK VE DOĞRU olduğuna İMAN ediyoruz. Bir bütün olarak kita­bımızın tüm âyetleri şu anda bize HİTAP ediyor. Muhkemdi, müteşabihti diye HERHANGİ BİR AYIRIM YAPMADAN MUSHAF’TAKİ AYETLERİ ve onun pratiği olan Peygamber Efendimizin (sav) sünneti seniyyesi bizimledir. İslam Şeriatı olarak işte bunlarla sorumluyuz. Kitabı ve onun YORUMU, onun İZAHI mahiyetinde olan Sünneti Seniyyeyi anlamak ve hayatımızı *BU İKİ TEMEL KAYNAK’LA* dü­zen­lemekle mükellefiz…Rabbimiz Âli İmran Suresi ayet. 7. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde EĞRİLİK olanlar, FİTNE çıkarmak ve onu TEVİL etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin PEŞİNE düşerler. Halbuki ONUN TEVİL’İNİ ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. BU İNCELİĞİ ancak AKLISELİM sahipleri düşünüp anlar…***Rabbim bu mucizevi ayetleri güzelce anlayıp onun NURU İLE yaşamayı nasib eylesin…Sallu…

 

4.  TEVİL… Kardeşlerim, ŞEK’SİZ VE ŞÜPHESİZ inanıyoruz ki; Allahu Tealanın kelâmı APAÇIK ARAPÇA ile inmiştir. Kur’anı Kerimin DİL’İ MUAMMA gibi simgeden ibâret SEMBOLİK BİR İFADE değildir. Bununla birlikte, şu da muhakkaktır ki, Kur’anın, Kitabın anası olan muhkem âyetlerinin yanısıra, GİZLİ, MÜŞKİL, MÜCMEL ve MÜTEŞABİHİ, GERÇEĞİ, MECAZI, AÇIĞI, KİNAYE’Sİ, BENZETMESİ, TEMSİLİ, İMA’SI, belâğatinin nükteleri, hatırlatmaları, remizleri olduğu gibi, AÇIK MANÂ’NIN YANI SIRA, aynı zamanda TEVİL, TAHSİS, MECAZ gibi ifadeler de vardır. Kur’anın hem ZAHİRİ vardır, hem de BÂTINI. Semavat gibi, yıldızlar gibi TAHKİM edilmiş, Allah tarafından sağlamlaştırılmış, asla birileri tarafından yıkılamayacak MUHKEM var­lıklar gibi bu kitabın âyetleri de TAHKİM EDİLMİŞ sağlamlaştırıl­mıştır. Hiç kimse ona MÜDAHALE edemez, hiç kimse onu İPTAL edemez, ondan daha MUHKEM, ondan daha güzel bir YASA, KANUN koyamaz…Rabbimiz Cin Suresi ayet. 26. da mealen şöyle buyurmaktadır: ***  O BÜTÜN GÖRÜLMEYENLERİ BİLİR. SIR’LARINA KİMSEYİ MUTTALİ KILMAZ…*** Allahım senden gelen MUHKEM VE MÜTEŞABİH her mutlak doğruya TEVİL getirmeden inandık İMAN ediyoruz…Sallu…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.