Üç Ayların Fazileti

İslâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları. Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır.

Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tesadüf etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve „üç aylar“ diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz. Peygamber (s.a.s)’in bu aylar hakkında verdiği haberler gösterilebilir.

Rasûlüllah (s.a.s) bir hadis-i şerifinde;** „Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır“** buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, “ Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kıl. Bizi Ramazana ulaştır“ diye dua ederdi.

Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlar.(Şamil islam Ansiklopedisi.)

Hz. Peygamber (s.a.s) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz. Aişe, Rasûlüllah (s.a.s)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der:** „Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim“ **(Tecrid-i Sarih, VI, 295).Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır:** „Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır“ (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1).**

Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür.

Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden bereketinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan Müslümanlar, Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret ederler. Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşırlar.

Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır. Cenab-ı Hakk’a nâmütenahi/sonsuz hamd ve senâlar olsun ki; kandiller geçidi Üç Aylar’a yeniden kavuştuk. Herbiri başlıbaşına bir feyiz ve bereket kaynağı, birer rahmet ve mağfiret menbaı olan bu aylar tevbelerimize vesile olmak üzere peşipeşine geliyor.

Üç Aylar olarak bilinen Recep Şaban ve Ramazan ayları çok feyizlidir.

Mübârek Ramazan ayının müjdecisi olan Recep ayının içindeyiz. Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bu aya** „Şehru’l-lah (Allah’ın ayı)“ **beyanında bulunmuştur.

Herbiri mü’minlerin şuurlanmalarına vesile olabilecek bu mübarek aylar, her sene mü’minlere hayatın büyük bir sür’atle akıp gittiğini haber vermek üzere gelen:

* Birer misafir,

* Birer ikaz lâmba ve levhalarıdır…

Misafir hürmet ister, hizmet ister… İkaz, insanın kendisine gelmesine, ne olduğunu, görevinin ehemmiyetini bilmeyi ihtardır. Bir ömür, kimbilir nice ihtar ve ikazlarla geçip gidiyor.

Önce kendimize soralım: Bu ikaz ve ihtarlarla:

* Bizi biz yapan hasletlere ulaşabiliyor muyuz?

* Emperyalist kâfirlerin tuzağına düşmekten kendimizi koruyabiliyor muyuz?

* Asıl görevimizin ev bark satın almak, oturduğumuz evde kendimize bile barınacak yer bırakmamak üzere eşya doldurmak olmadığını, aksine; Hakk’ın hâkimiyeti ve dinimizin izzeti için çalışmak olduğunu anlayabiliyor muyuz? Asıl mesele burada…

* Ömür su gibi akıp geçiyor, bunun farkına varabiliyor muyuz ?

İşte üç aylar bu akışı haber vermek üzere her yıl bir daha geliyor,tabir caizse bir daha kapımızın ziline basıyor. Bu sesi duyabilenlere, bu ikazla kendini toparlayabilenlere müjdeler olsun… (M.Özcan)

Mübârek üç aylar içinde öyle feyizli geceler vardır ki, Allah (c.c.)’ın sonsuz rahmeti bereketi bu gecelerde (daha fazla) yağmur gibi mü’minlerin üzerine iner.

* Regaib Kandili, Allah-u Teâlâ’nın kullarına bağışta bulunduğu bir rahmet gecesidir.

* Mirac kandili, dinimizin direği namazımızın mü’minlere farz olduğu bir mübârek gecedir.

* Beraat kandili, Allah’a şirk koşmayan bütün inançlı kulların günahlarından kurtuldukları bir kurtuluş gecesidir.

* Kadir Gecesi, içinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı bir gecedir.

İşte Üç Aylar’ın faziletini artıran, bereketine bereketler katan bu gece ve gündüzler eğer inananları, kendilerini bulmaya vesile olmadan geçiriliyorsa mü’minlerin daha çok çekecekleri var demektir. Her şeyden önce bir nefis muhasebesi yapmak mecburiyetindeyiz. Biz kimiz ? Niçin ve kimin için yaşıyoruz?

Bu sorunun cevabını şu mübarek günlerde bulmak durumundayız.

Zamanımızda „Cadı kazanı“ gibi kaynayan dünyada hâdiseler, mü’minlerin Allah’ın verdiği görevleri ihmal ettiklerinin isbâtıdır diye düşünüyoruz. Müslümanların derileri bedenlerinden yüzülürken, kadınlarına tecâvüz edilirken Türkiyeli, Suriyeli, Arabistanlı, Almanyalı, Hollandalı, Fransalı, Asyalı, Afrikalı, vs.vs… Müslümanım diyenler televizyonunun karşısında çayını yudumlarken İslâm’a ve Müslümanlara saldıranları tebessümle seyrediyorsa, kendilerine en ufak bir hisse çıkaramıyorlarsa,ne yaparlarsa yapsınlar bu tavır onların, iman lezzetine erişemediğinin tezahürüdür, açık bir belirtisidir.

İşte, mübârek Üç Aylar ve bunlarda peşipeşine sıralanan mübârek geceler bizim:

* Hangi noktada olduğumuzu bilmek durumundan önemlidir.

* Durum muhakemesi ve muhasebesi yapmamız, tefekkür etmemiz, kendi dışımızda yaşayan din kardeşlerimizi düşünmemiz açısından önemlidir.

Çünkü mübarek gün ve gecelerin asıl kudsiyeti bizi nefis muhasebesine dâvet etmesi sebebiyledir. Bizler inananlar olarak bu dâvete icabet etmek durumundayız… Dünya bizi aldatmasın…

Huzurumuz, İslam’ın yaşanmasına bağlıdır. İnandık, derken inanmayanlar gibi yaşamanın, iman ve kurtuluş açısından hiçbir önemi yoktur.

Batı, kültür emperyalizmiyle halkı Müslüman ülkeleri istila ederek insanımızı öz değerlerine bile düşman etmiştir. Özel günlerimiz bu bataklıktan topyekün çıkmamıza vesile olmalıdır. Bu günleri birlik, beraberlik, kardeşlik vaazlarına vesile yapmak, asıl mesajın üzerini kapatmak, kamuflaj etmek kime hizmettir, bu bilinmelidir artık.

Şimdi asıl ifadelendirmek istediğimiz noktaya geldik:

Mübârek günlerin gereğini yapmak demek, bugünlerin bütün anılarıyla yaşanacağı bir ortamın gerçekleşmesi için çalışmak demektir.

Bugünlerin anlamlarıyla hayata yansımasının önlendiği ortamlarda sorumsuzca hareket etmek, bugünleri günümüzdeki anlamıyla bir hâtıra olarak kabul etmek demektir. İslâm ile gelen herşey bir hâtıra unsuru olarak değil, yaşanmak için gelmiştir.

Hiçbir mübârek gün ve gecenin bugün anlaşılan mânâda bir merasime ihtiyacı yoktur. Merasimlerle oyalanmak yerine İslâm ile yeniden dirilmeye tâlip olalım. Artık bazı maddi ve manevi degerlerin kabuguyla oyalanmak yerine nüvesine inelim, özüne inelim.

Tabiidirki; Müslüman senenin her gününde her ayında,her saatinde, her dakikasında, her saniyesinde Rabbı ile bir olmak zorundadır. Ama bazı günler vardırki; yukarda sayıldıgı gibi Müslümanlar dahada hassas olmak zorundadır.

Müslümanın hayatınnda; Üç ayların özelligi vardır. Mevlid kandilinin özelligi vardır, Regaib gecesinin özelligi vardır, Mirac gecesinin özelligi vardır, Berat gecesinin özelligi vardır, Kadir gecesinin özelligi vardır, Cuma gününün özelligi vardır, Ramazan ayının özelligi vardır, Hacerül esvedin ve Zemzemin özelligi vardır. (Buyurulmuşturki; ** Her taş taştır ama Hacerül esved başkadır, her su sudur ama Zemzem başkadır.**) Ve en önemlisi Dinine diyanetine baglı kalırsa, Allahını, Peygamberini aklından çıkarmazsa diger insanların yanında Müslümanın özelligi ve güzelligi vardır.

İnanıyoruzki; İmanla yaşayıp, imanla ahirete göç eden kimse kesinlikle mahzun olmayacaktır. Allah (cc) en degerli varlıgımız İmanımızı elimizden almasın.

Allah’ım Bizi dünyada Peygamber Efendimizin (sav) dîninden, yolundan, tarzından, sünnetinden ve hidâyetinden uzak eyleme. Âhirette Peygamber Efendimiz’in (sav) şefaatinden, muhabbetinden, yakınlığından ve berâberliğinden ayırma.

Bize O’nun sünnetini ve getirdiklerini gücümüz yettiğince anlama ve yaşama nimeti lutfet. Bizi Peygamber efendimize (sav) karşı,Dinimiz İslama karşı, Kitabımız Kurana karşı, vurdumduymaz ve duyarsız kılma. Bizi Rahmetinden mahrum eyleme. Sen her şeye kadirsin Allahım. Amin…
Sermed Kadir… 16.8.2004

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert