UZLETE ÇEKİLME FİKRİ…

UZLETE ÇEKİLME FİKRİ… İnsanlar hayatlarının belli dönemlerinde farklı düşüncelerle YALNIZ kalma arzusunu yaşamışlardır. Bu FİKRİ VE BEDENİ eylem sadece Hristiyan Rahiplerini, Yahudi hahamlarını, Mistizmi dünyaya tanıtan Dalay Lama’ları, Hindu’ları, Budist’leri, Hindistan Sih’lerini… ilgilendiren bir mesele dersek eksik kalır düşüncesindeyim. *UZLET* kişinin kendi kendini dinleme hadisesidir. İslami ıstılahta *ÇİLE* kendi nefsiyle başbaşa belli bir müddet; bu süre genelde 40. gün bir kenara, köşeye, ıssız bir dağ başına, tasavvuf, tarikat müntesiplerinin yaptığı gibi dar, penceresiz, izbe, daracık, küçük bir mekanda sadece kendi nefsi ve Rabbiyle belli bir müddet günah ve günaha sebep olacak saik’lerden kaçınma niyetiyle SIĞINAK eylemidir. Tabiidir ki; her birimizin başka düşünce yapılarımız, ayrı ayrı bakış açılarımız, farklı yaklaşımlarımız, birbirimize benzemeyen yanlarımız vardır. UZLETE çekilme, Birey’in kendi benliğiyle başbaşa kalma, kendini dinleme hâli belki de yeri ve zamanı gelince, büyük bir ihtiyaçtır diye düşünüyoruz… VAHDET şuuruna inanan bizler her türlü bireyselliğin karşısındayız. Sahihi Muslim’deki hadis mealen şöyledir:**Saf’larda düzgün durun, düzensiz durmayın ki, kalbleriniz de birbirinden ayrılmasın…**

 

2.  UZLETE ÇEKİLME FİKRİ… Mistik diye yorumlanan bazı kültürel inanış mensuplarında, Dini değerleri kendi yorumlarıyla şekillendirmeye çalışan Hristiyan keşişlerinde, Yahudi ve Hindistan toplumlarının sırlı yaşantılarına daha da gizemli bilinmezlikleri sokuşturan indi fikri yorumlarında çok sık karşılaşılan bir hâl’dir UZLETE ÇEKİLME hâli.  İslami ilimlerin bir şubesi konumunda olan Tasavvuf ve Tarikatlarda da *UZLET* hâlleri bilinen bir gerçektir. İnsanlar eğer farklı mekanlarda dini hayatı daha iyi bir tarzda yapabileceklerine inanırlarsa, inandıkları dinde daha da olgun bir seviyeye gelme düşüncesi galebe çalarsa, sadece Allahu tealayı düşünme, dini hayata özünü verme, manevi olgunluğa erişme, hakikate daha kısa yoldan erişme, hata, kusur ve günahlardan SIYRILMA eylemini böyle bir yol, yöntem, tarz, metod ve sadece yalnız kalma usulüyle inandıkları doğruları yaşama fırsatını ancak bu şekilde yakalayacakları fikriyatı beyinlerine yerleşmişse o kişi için UZLETE ÇEKİLME zamanı gelmiş demektir… Sahihi buhari’deki hadis mealen şöyle: **Ameller ancak niyetlere göredir. Herkesin niyetine göre işlem yapılır…**

 

3.  UZLETE ÇEKİLME FİKRİ… Konumuz Tasavvuf ve Tarikatlar olmadığı için biz bu kurumları günümüz mensuplarına göre değerlendirip olayı içinden çıkılmaz bir konuma getirmek istemiyoruz. Yalnız şu tesbitimizi söyliyebiliriz ki; Tasavvuf ve Tarikat kurumu yüzlerce sene KÂMİL İNSAN yetiştirme görevini hakkı ile yerine getirmiş İslami müesseselerdir. Ehli sünnet ulemasından öğrendiğimiz doğrular, hakikatler, gerçekler bu yöndedir. Kötü örneğin, misâl teşkil etmeyeceği bilinen bir realitedir. UZLETE ÇEKİLME hadisesinin bilinen bir sebebi de; Dine, İmana, farzların yerine getirilmesine YASAK koyan zihniyete, zulme direncin bittiği anda geri çekilme gibi kişiyi yalnızlığa itici, zulüm kavramı geçene kadar kenara köşeye çekilip, fitnenin yok olmasını bekleme hâli de söz konusudur. Zulüm sadece günümüzün sorunu değildir tabii. Zalim her devirde, her çağ’da zulmünü izhar ederek kendini göstermiştir. İmanını yaşama fırsatı bulamayan gençlerde olduğu gibi; Kur’anı Kerim’de bu konu KEHF Suresinde derinliğince anlatılmaktadır. Rabbimiz Kehf suresi ayet. 10. da mealen şöyle buyurmaktadır:*** O YİĞİT gençler mağaraya sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından RAHMET ver ve bize, ŞU durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi…***

 

4.  UZLETE ÇEKİLME FİKRİ… Kardeşlerim, İslam dininde verilmek istenen mesaj; kesinlikle insanlardan kaçmak, kopmak uzaklaşmak, bir köşeye çekilip insanların arasından sıyrılmak değil aksine; İnsanlarlarla beraber olmak, birlikte meselelere çözüm aramak, düşüncede istişare ederek çözüm yollarını bulmak, VAHDET, birlik, beraberlik içerisinde yaşamak esastır. İslam dini zaten FİTNE ortamı olmadığı müddetçe yalnızlığın, bireyselliğin, ferdi hayatın tehlikelerini gündeme getirmekte ve böylesi UZLET ve İNZİVA düşüncelerine cevaz vermemektedir. Peygamber Efendimiz (sav) Risaletinin başlangıcından itibaren irtihâline kadar; 23. yıl kendi toplumu içinde yaşamış, CEMAAT ile Namazlarını kılmış, her türlü ibadetlerin hâl, hareket, tavır ve uygulamaları ile HAYAT reçetesini arkadaşlarına beyân buyurmuştur. Hayırlara vesile olacak davranış şekli inanıyoruz ki; Sosyal yaşantıda toplumla birlikte hareket etmektir…Ebu Davud’un zamanımıza taşıdığı bir hadis mealen şöyledir:**Bir köyde, ya da bir kırda ÜÇ KİŞİ bir arada olup da, namazı CEMAAT hâlinde kılmazlarsa, anla ki, şeytan onlara üstün gelmiştir…** Sallu alâ Rasulina Muhamm..

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.