VAKIA  SURESİ…

VAKIA  SURESİ… Rabbimiz tarafından, İnsanların bu dünyada yaşadıkları hayatlarının karşılığı olarak CENNET ya da Cehennem, ceza ve ya mükâfat verileceği ayetlerle beyân edilmektedir. VAKIA suresi, Mekke’de Habeşistan hicretinden sonra, Ömer efendimizin Müslüman oluşu döneminde nâzil olmuş ve 96. ayettir. Genel olarak bu surede; TEVHİD, kıyamet, ölüm ötesi hayat, hesap, kitap etraflı bir biçimde anlatılır. Ondan sonraki âyetlerde, kıyâmet olayı kısa bir şekilde anlatılmış, AHİRET ve Kur’an bu sûrenin konusunu teşkil etmiştir. VAKIA, olay, savaş, çarpışma ve BELÂ demektir. Âyette ise, kıyâmet olayı, sayhası, hadisesi anlamında ifadesini bulmuştur. Kıyâmet olayında çeşitli şiddetler meydana geleceği için, burada VAKIA diye anlatıldığı da ifade edilmiştir. Kıyamet koptuğu, vukuunda şüphe olmayan olay gerçekleştiği zaman, sevap ve ikap yani CEZA tahakkuk edecektir. Onu yalanlayacak hiçbir NEFİS yoktur. Bu olay kuvvetle cereyan edecektir. Vuku bulduğu zaman hiçbir nefis Allah’a karşı bu dünyada olduğu gibi iftira ve yalanlamada bulunmayacaktır…Vakıa Suresi ilk iki ayet mealen şöyledir:*** Kıyamet koptuğu zaman, Ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur…***

 

2.  VAKIA  SURESİ… Kur’anı Kerimin her ayeti büyük bir mucizedir. Okudukça  ve ayeti  kerimeleri anlamaya, kavramaya  ğayret  ettikçe öğreniyoruz ki; Kur’anı Kerimin kendine has bir üslubu vardır. Mekke döneminde nazil olan ayeti kerimelerin ağırlığı, imani konulardır. Allah inancı, ahiret inancı, peygamberler olan inanç, Meleklere, Kitaplara iman konusunda yönlendiren ayetleri okuyarak öğrenirken, Sosyal, siyasal meselelere kadar her konunun işlendiğine şahit oluyoruz. Örneğin; Sahâbeyi güzin çocuklarına VAKIA suresini devamlı okumalarını VASİYET ederlerdi. Abdullah bin Mesûdu, ölüm hastalığında ziyâret eden Osman efendimiz: „Sana bir bağışta bulunulmasını emredeyim mi?“ demiş. Abdullah, buna ihtiyacı olmadığını söylemiş. Hz. Osman; „Senden sonra kızlarına kalır“ demiş. O zaman Abdullah onu şu cevabı vermiştir: „Sen kızlarımdan korkma. Ben onlara Vâkıa sûresini okumalarını emrettim.“ Ben, Peygamberin (sav) şöyle dediğini işitmiştim:**Her kim her gece VAKIA SURESİNİ okursa, ona fakirlik dokunmaz…** Ne büyük bir müjde, inananlar için…

 

3.  VAKIA  SURESİ… Mahmut Toptaş  hocaefendi tefsirinde diyor ki; Mekke’li müşrikler bizim ilkokulda öğrendiğimiz gibi geri zekalı in­sanlar değil. Yalnız Mekke’nin değil, bütün dünya insanına Allah (cc) fıtratta bir akıl vermiş, o aklı onlar kendi çıkarları doğrultusunda, bir kısmı çok iyi bir şekilde, bir kısmıda çok kötü bir şekilde kullanıyor. Allah’a iman etmenin karşılığında, kendilerinden neler götüreceğini az çok tahmin ediyorlar. Yani kendi çıkarlarının zedeleneceğini biliyor­lar. Ebu Cehil, göklerin ve yerin Allah tarafından yaratıldığını biliyordu. Bu konu Kur’anı Kerim’in bir çok yerinde tekrarlanır. Yani Ebu Cehil ve onun çevresindekiler, sevgili peygemberimize karşı mücadele veren bu imansızlar grubu, göklerin ve yerin Allah ta­rafından yaratıldığını biliyorlardı. Ama onların kabul etmedikleri şey; „Göklere ve yere Allah hakim ama, bizim hayatımıza Allahı HAKİM kılmayacağız.“ İnkârcılığının mücadelesini veriyorlardı. İşte Vakıa Suresinde de bunlara değiniliyor, Ayet.41-46. mealen şöyle:*** Soldakiler; ne yazık o soldakilere. İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar; Serin ve hoş olmayan. Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.
Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.­..*** 

 

4.  VAKIA  SURESİ… Kardeşlerim, VAKIA Suresinde; Hayatın devamı adına RIZIK veren de Rabbimizdir gerçeğine bir daha şahit oluyoruz. Ayetler AÇIK ve net sesleniyor: Söyleyin bakalım, bulutlardan şu muhtaç olduğunuz, onsuz olmaz dediğiniz suyu indiren siz kendiniz misiniz, yoksa biz mi onu indiriyoruz? Bu konuda bir müdahaleniz var mı? “Eğer Biz isteseydik onu acı yapardık da içemezdiniz, kullanamazdınız. Hâlâ şükretmez misiniz? Şükretmeyecek misiniz? Hâlâ bu nîmetleri size sunan Rabbinizi, nîmetlerin sahibini bilmeyecek misiniz? Hâlâ bu nîmetleri Rabbinize kullukta kullanmayacak mısınız? Şu içtiğiniz suları acılaştırıverse, yahut da ağızlarınızın tadını alıverseydik haliniz nice olurdu? Hiç düşünmüyor musunuz?” Sonra Rabbimiz insanoğlundan ŞÜKÜR istiyor. Tüm bu nîmetlerine karşılık bizden teşekkür bekliyor. Şükür, teşekkür bilindiği gibi, verileni verenin yolunda kullanmaktır. Şükür, hayatı o hayatın sahibinin yolunda harcamaktır. Şükür, dünyayı, hayatı, canı, malı, zamanı, imkânları, fırsatları onu verenin yolunda harcama erdemidir…Vakıa,77-80.mealen şöyle:***Şüphesiz bu, değerli bir Kur’an’dır, Korunmuş bir kitaptır. Ona ancak temizlenenler dokunabilir. O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.*** Elhamdulillahi Rabbel alemiyn…Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert