VAKIF KÜLTÜRÜMÜZ…

VAKIF KÜLTÜRÜMÜZ… 21.Ocak. 1989. Yılında kuruluşundan itibaren mensubu bulunduğum, VAHDET VAKFI; Fertler arasında sevgi ve birligi artırıcı her türlü faaliyette bulunmak, ceza evlerinde bulunan kimselere imkanları ölçüsünde; Adli yardımda bulunmak, Avukat ücretlerini ve Mahkeme masraflarını  ödemek, Yetkililerin belirledigi ölçüler içerisinde; Hükümlülere ve tutuklulara maddi yardımda bulunmak, Ailelerinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını temin etmek, Egitim bursu vermek, Ceza evlerinde bulunan kimseleri topluma kazandırabilmek için; Kitap, gazete ve dergi ihtiyaçlarını karşılamak ve gerekirse yayınlamak, Matbaa kurmak, gerek Ceza evlerinde, gerek ceza evi dışında; Kütüphane kurmak, Kitap bagışlarını kabul etmek, fertlerin meşru olan her türlü  iktisadi – ekonomik ve içtimai ihtiyaçlarını imkanlar ölçüsünde temin etmek…gaye ve hedefleriyle kurulmuştur. Allaha şükürler olsun ki; verilen sözlerin, vaatlerin hepsi gücü ölçüsünde yerine getirilmiş, Vahdet vakfının faaliyetleri aynı ilkeler doğrultusunda devam etmektedir…Rabbimiz, Bakara Suresi ayet. 110. da mealen şöyle buyuruyor: ***Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür…***

VAKIF KÜLTÜRÜMÜZ… Vahdet Vakfının kuruluşuna öncülük eden, Hüsnü Aktaş hocaefendi, Vakıf konusunda diyor ki:*İslam alimleri bir mülkün menfaatını  insanlara tahsis edip, aslını Allahu tealanın mülkü hükmünde olmak üzere, mülk edinme veya edindirmeden alıkoymaya vakıf denir. Fetevayı Hindiyyede Vakfın sebebi; Allahu Tealanın rızasını talep etmektir…*Yazılı kaynaklarımıza baktığımızda; Vakıfların çok eski bir tarihinin olduğunu görüyoruz.Peygamber efendimizden(sav) önceki Peygamberler zamanlarında da vakıflar kurulmuştur. Önce dini gayelere dayalı olarak kurulan vakıflar, zamanla sosyal gayelerle kurulmaya başlanmıştır. Dini manâ’da vakıf olmayıp Cemiyeti ilgilendiren hususiyetlerden dolayı vakıf adı verilmiş olan kuruluşlara, eski milletlerden Mısırlılar, Romalılar ve digerlerinde de rastlanır. İslamiyetin gelmesiyle hakiki hüviyetine kavuşan vakıf kültürümüz, Müslümanları hayır yapmaya, yardıma ve iyilik yapmaya teşvik eden Ayeti kerimeler, Hadisi şerifler, İcmayı ümmet ve Sahabeyi kiramın tatbikatı esaslarına göre kurulmuştur…Bakara Suresi ayet. 262. mealen şöyledir:***Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir…***  

VAKIF KÜLTÜRÜMÜZ… İslamiyette ilk Vakıf Peygamber efendimiz (sav) tarafından hicretin 3. senesinde Medineyi münevvere de kuruldu. Peygamber efendimiz (sav) kendi mülkü olan yedi hurmalıgı Müslümanlıgı koruma maksadıyla vakfetti. Rasulullahın (sav) Sünnetine tabii olan hulefai raşidiyn ve diger Ashabı kiram da vakıflar yaptılar. Bu konuda M.Ugur, Hicri birinci asırda *İslam toplumu* adlı eserinde  şu degerli bilgileri veriyor: Medine de kurulan teşkilatlardan önemli birisi de misafirhanelerdir. Bu konuda kaynagımız İbni S’ad Medine ye gelen heyetlerin bir kısmının Remle binti Harisin  evine indiklerini kaydeder. Bu rivayetlerden birinde Medineye gelen heyetlerde böyle yapıyorlardı, denilir. Diger taraftan Ben’ul Bekka kabilesinden gelen üç kişilik heyete, Peygamber Efendimizin(sav) yer gösterilmesini emrettigi kaydedilir. Demek oluyor ki; Misafirhane ve gelen Misafirlere yemek verme Peygamber Efendimizin(sav) direktifine dayanmıştır.Bu tatbikat her ne kadar  nisbeten geç te olsa  İslam içtimai hayatının bir bölümünü teşkil etmiş ve belkide VAKIF zihniyetinin  doguşuna yardımcı olmuştur.*Rabbimiz, Furkan suresi ayet. 24. te mealen şöyle buyurmaktadır:*** O gün cennetliklerin kalacakları yer çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir…***

VAKIF KÜLTÜRÜMÜZ… Kardeşlerim, İslam tarihi kitaplarında şu bilgilein yer aldıgını görürüz:Emeviler zamanında Vakıf müessesesinde  büyük gelişmeler kaydedilmiş, Abbasiler zamanında İmam Ebu Yusuf (Rha) Vakıf müessesesinin hukuki mahiyetini tesbit etmiş, Orta Asya’dan – Atlas okyanusuna kadar her tarafta Camiiler, Mektepler, köprüler, Ribat yani sınır boylarındaki kaleler, Kervansaraylar, İmaretler gibi pek çok hayırlar yapılarak Vakfedilmiştir. Büyük Selçuklular zamanında Müslümanlar tarafından Vakıf kurma işleri daha da hızlanmıştır. Anadolu Selçukluları, Danişmendliler, Gazneliler, Eyyubiler, Hindistan, Afganistan Mısırdaki Memlüklüler zamanında vakıf kurumu iyice gelişip yaygınlaştı. Osmanlılar her sahada oldugu gibi bu saha da da muazzam ve kalıcı eserler meydana getirdiler. Şimdilerde bile Anadoluda ki büyük – küçük her şehrimizin en güzide eserleri olarak hayatiyetini korumaktadır bu eserler…Müslümanlar, **Bir kimse ölünce Âmeli kesilir, Âmel defteri kapanır, Yalnız şu üç kimsenin Âmel defteri kapanmaz: Sadakayı cariyesi, İlmi bir eseri, Kendine dua eden hayırlı bir evladı olan…** Mealindeki hadisi şerifte haber verilen  bir sadaki cariye bırakabilmek için adeta birbirleriyle yarış etmişlerdir. Rabbim cümlesinden razı olsun…Sallu alâ Rasulina Muhammed…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.